Millî Edebiyat Romanının Biçim ve Yapı Özellikleri

Millî Edebiyat Romanının Biçim ve Yapı Özellikleri

Millî Edebiyat Romanının Özellikleri

Servet-i Fünûn romanlarında daha çok bireysel ve duygusal konular üzerine yoğunlaşılmış, toplumsal sorunlardan uzak durulmuştur. Millî Edebiyat döneminde ise bireysel konulardan çok, yaşamla iç içe ve toplumsal sorunları öne çıkaran, yapmacık bir dil ve üslup yerine konuşma diline yaklaşan bir roman anlayışının canlandığı görülür. Dönemin sanatçıları, İstanbul’un dışına çıkarak konularını, kahramanlarını Anadolu’dan seçmişler, böylece “Millî Edebiyat” adı verilen memleketçi bir edebiyatın roman türünde de gelişimine öncülük etmişlerdir.

Millî Edebiyat Romanının Biçim ve Yapı Özellikleri

Romanın temel öğelerini “kişiler, olay, mekân, zaman, dil ve anlatım” oluşturur. Şüphesiz romanlarda bu öğelerin ortaya çıkıp şekillenmesinde yazarın özellikleri yanında, o dönemdeki toplumsal yaşamın da önemli bir rolü vardır.

Millî Edebiyat dönemi romanındaki bu temel öğelerin genel özellikleri:

Millî Edebiyat Romanında Olay:

Romancı, eserinde yaşanmış ya da tasarlanmış olaylar üzerinde durabilir. Bu dönemin ünlü romancıları arasında yer alan Halide Edip, ilk romanlarında genellikle tasarlanmış olaylar üzerinde durmuştur. Son romanlarında daha çok, gözlemlediği olayları anlatmıştır. Sanatçı romanlarında anlattığı olaylarla ilgili olarak, “Bazıları işitilen, bazıları göz önünde geçen olaylara dayanabilir.” demektedir. Ona göre romandaki olayların hayatta geçmesi şart değildir.

Refik Halit, romanlarında genellikle sürükleyici, şaşırtıcı olayları seçer. Kimi romanlarının giriş bölümü polisiye romanlarının başlangıcı gibidir. Derinliğe inmeden aşk maceralarını anlatır.

Reşat Nuri Güntekin ise romanlarında Anadolu’yu çok yakından tanıması dolayısıyla, yerli konuları yine yerli malzeme ve temalar etrafında anlatmıştır. Çalıkuşu romanında, Feride Öğretmenin Anadolu’yu yükseltmek için verdiği mücadeleyi eğitimli insanlarımıza örnek olacak biçimde anlatmıştır.

Bu dönemin ünlü romancılarından biri olan Yakup Kadri, ilk romanlarından itibaren olayların sıkı örgüsüne pek dikkat etmez. Ona göre olaylar, düşünce ve duyguları, toplumun tarihî serüvenini anlatmak için birer araçtır. Bundan dolayı Kiralık Konak‘ta Meşrutiyet’e kadar üç neslin hikâyesini; Sodom ve Gomere‘de Mütareke devri İstanbul’unu; Yaban‘da Kurtuluş Savaşı dönemindeki yoksulluk içinde kıvranan Türk köylüsü ile aydın kesim arasındaki kopukluğu anlatmıştır.

Millî Edebiyat Romanında Kişiler (Kahramanlar):

Dönemin ünlü romancılarından Halide Edip, bütün romanlarında canlı ve güçlü kişilere yer vermiştir. En güçlü kişileri ise kendi ruhundan bir şeyler kattığı kadın kahramanlardır. Sanatçı, bu kadın kahramanları özellikle ülkücü romanlarında bir sembol derecesine yükseltir. İlk romanlarındaki kadın kahramanlar, üst tabakadan seçilmiş, çoğu kolej bitirmiş, ana dili gibi İngilizce konuşan tiplerdir.

Refik Halit, gerek hikâyelerinde gerekse romanlarında Anadolu’dan seçmiş olduğu ilginç tiplere yer verir ve bu konuda diğer sanatçılara örnek olur. Kişi kadrosu son derece zengin olan yazarın romanlarında, prensler, eski paşalar, eski saraylılar, köylüler, yabancılar, şuhlar, faziletli kadınlar vb. kişiler yer alır. İstanbul’un İç Yüzü romanında ilgi çekici tiplere yer verir. Sanatçı, ele aldığı kişilerin pek ruhsal derinliklerine inmez. Kişilerini bir karakter derecesine pek yükseltmez. Kişilerinde kendi sürgün hayatında duyduğu acı ve vatan hasreti vardır. Karakter derecesine ulaşan tipleri Sürgün ve Anahtar romanlarında görmek mümkündür.

Reşat Nuri Güntekin, pek çok romanını ilgilendiği insanlardan hareketle yazdığını söylemiş ve onun romanlarında bütün olay seçilen bu kahramanların etrafında toplanmıştır. Romanlarında karakteri güçlü olan bir tek kişi, bütün ilgiyi üzerinde toplar. Romanlarındaki odak kişilerin çoğu, yazarın kendisidir. Yaprak Dökümü‘nde Ali Rıza Bey, Çalıkuşu‘nda Feride, Yeşil Gece‘deki Şahin Öğretmen birer yönleriyle yazara benzeyen tiplerdir. Çalıkuşu’ndaki Doktor Hayrullah Bey ise sanatçının askerî doktor olan babasını andırır.

“Romanda tek amacım, hayatın heyecanını verebilmek ve canlı tipler yaratmaktır.” diyen Yakup Kadri’nin kendine özgü bir kişi ve tip kadrosu vardır. Sanatçı, kahramanlarının iç yüzlerini tam olarak verebilmek için derinlemesine ruh çözümlemeleri yapar. Çeşitli devir, kıyafet ve sosyal durumların insanda farklı psikolojik etkiler yapacağına inanır. Yakup Kadri, romanlarının büyük bir bölümünde kendine benzer tipler yaratmıştır. Yaban romanında Ahmet Celal, Bir Sürgün’de Doktor Hikmet, Nur Baba’da Macit ve Kiralık Konak’ta Hakkı Celis çoğu zaman yazarın kendisi gibi düşünür, duyar ve davranır.

Millî Edebiyat Romanında Mekân (Çevre)

Bu dönemde yazılan romanların büyük bir bölümünde mekân olarak İstanbul dışına çıkılmıştır. Halide Edip’in Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye romanları bir kenara bırakılacak olursa, diğer romanlarının önemli bir bölümünde mekân olarak İstanbul seçilmiştir. İlk romanlarında lüks semtlerde semtlerdeki yaşamla birlikte hayalî olaylara yer verir. Bu dönemde yazdığı eserlerin bazılarında mekân olarak Avrupa şehirleri de göze çarpar. Sinekli Bakkal’dan sonra ise çevreyi kenar mahalleleri ve giderek bütün İstanbul’u içene alacak şekilde genişlettiği görülür.

Bu dönemde Refik Halit, yurt içinde ve yurt dışında pek çok yere gitmesinden dolayı mekânı en geniş tutan sanatçılardan biri olmuştur. Onun eserlerinde mekân olarak Anadolu, Suriye, Lübnan, Pakistan, Hindistan gibi çevreler yer alır. Hatta iki Bin Yılının Sevgilisi romanında hayal ettiği bir çevreyi mekân olarak seçmiştir.

Reşat Nuri’nin çocukluğu İzmir, Bursa, Çanakkale gibi Anadolu şehirlerinde geçmiştir. Müfettişlik görevi sırasında da bütün Anadolu’yu şehir şehir, kasaba kasaba dolaşmıştır. Bu sırada görüp duyduklarını da romanlarının ana malzemesi yapmıştır. Romanlarında mekân olarak daha çok insan çevresini, yani seçtiği tiplerin çevresini ele almıştır. Anadolu köy ve kasabalarını gelenek, âdet, zihniyet ve sosyal sorunlarıyla anlatmış, fakat Yakup Kadri’den farklı olarak sefil olarak göstermekten kaçınmıştır.

Yakup Kadri, romanlarında çok geniş ve çeşitli çevrelere yer vermiştir. Yaban ve Ankara romanlarında çevre Anadolu’dur. Bir Serencam ve Bir sürgün adlı eserlerinde ise çevre olarak Mısır ve Avrupa seçilmiştir. Sanatçı, romanlarında İstanbul’un seçkin ve orta hâili semtlerine de çevre olarak yer vermiştir.

Millî Edebiyat dönemi romancılarının büyük bir bölümü yaşadıkları zamanı anlatmıştır. Halide Edip, romanlarında kendi yaşadığı zamanı ele almıştır. Sinekli Bakkal romanında biraz tarih havası görülmekle birlikte, bu eser de yazarın çocukluk dönenimdeki zamanı içine alır. Reşat Nuri de bütün romanlarının konusunu, zamanından almış ve çağının sorunlarını irdelemiştir. Onun, zaman olarak bazen on yıllık bir dönemi ele aldığı görülür.

Yakup Kadri için geçmiş ve içinde bulunulan zaman çok önemlidir. O, zamanın değişmesine bağlı olarak insanlarda ve toplumda meydana gelen değişiklikleri yansıtmaya çalışır. Bunu yaparken de tarih, toplum ve geçmişi iç içe vermek ister. Sanatçı, Türk toplumunu, yetmiş beş yıllık tarihi içinde yansıtmak istediğinden, onun romanları “devirler senfonisi” olarak da isimlendirilmiştir. O, her devri, yaşandıktan sonra anlatmayı yeğlemiştir. Olayları kronolojik bir sıra içinde vermiştir. Refik Halit, dönemin diğer sanatçıları gibi genellikle içinde yaşadığı zamanı ele almış, bazı romanlarında kendi anılarını işlemiştir. Birkaç eserindeyse geçmiş tarihi ve uzak geçmişi yaşatmaya çalışmıştır.

Millî Edebiyat Romancılarının Etkilendiği Akımlar

Millî Edebiyat dönemi romancılarının büyük bir bölümü eserlerini realist akımının ilkelerine bağlı kalarak yazmışlardır.

Halide Edip Adıvar’ın “Yeni Turan”, Ahmet Hikmetin “Gönül Hanım”, Müfide Ferit’in “Aydemir” gibi romanları milliyetçi düşüncenin ürünleridir. Millî Edebiyat devri romanlarında, hikâyede olduğu gibi memleket meselelerine ve sosyal sorunlara ağırlık vermek, bu sorunları çözebilecek kahramanlar ve fikirler geliştirmek, tasvir ve tahlilde gerçekçiliğe doğru gitmek gibi özellikler dikkati çeker.

Millî Edebiyat Romanının Anlam ve Anlatım Özellikleri

Metin ve Zihniyet: Millî Edebiyat dönemi romanında bireysel yaşamdan sosyal yaşama doğru geniş bir açılım olur. Bu da romanlarda tema yönüyle sosyal konuların ağırlık kazanmasına neden olur. Hikâyede olduğu gibi bu dönem romanları da içinde yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdan etkilenmiştir. Doğal olarak öne çıkan temalar “Türkçülük, Yanlış Batılılaşma, Millî Mücadele, kuşaklar arası çatışma, ilerleme-çağdaşlaşma, gerilik, cehalet, yoksulluk ve memleketçilik” olmuştur.

Romanın Dil ve Anlatım Özellikleri: Tanzimat’la ilk defa edebiyatımıza giren roman türü, hem üslup hem de teknik yönüyle gelişimini Servet-i Fünûn ve Millî Edebiyat döneminde de devam ettirmiştir. Ömer Seyfettin ile açılan sade dil akımı, dönemin sanatçıları tarafından benimsenmiş ve romanlar sade bir dille yazılmıştır. Dönemin sanatçıları sade dille eser vermekle birlikte üslupları birbirinden farklıdır. Refik Halit tam bir üslupçu iken, Halide Edip üsluptan çok, düşünceye önem vermiştir. Üslup konusundaki bu farklılıktan dolayı yazarların üslupları hakkında ayrı ayrı bilgi edinelim.

Halide Edip, üsluba pek önem vermez. Onun asıl amacı roman yazmak, duygu ve düşüncelerini anlatmaktır. Dili akıcı değildir. Pek çok eserinde bozuk, tutuk, aykırı, dil yanlışları ile dolu olan bir ifade görülür. Refik Halit ise tam bir üslup ustasıdır. Diğer türlerde verdiği eserlerde olduğu gibi, romanlarının da en değerli yanı üslubunda toplanır. Sanatçı, Türkçeye yepyeni, akıcı, kıvrak, çekici, sıcak ve oynak bir üslup getirmiş; deyimleri, tekerlemeleri vs. istanbul Türkçesi ile ustaca kullanmasını bilmiştir. Duygu ve düşüncelerini duru, parlak, zevkli ve hareketli biçimde sunmuş, kurduğu renkli cümleler arasına iç kafiyeler dahi yerleştirmiştir.

Reşat Nuri de usta üslubu ile bu dönemin sevilen sanatçılardan biri olmuştur. Sadeleşme akımını Ömer Seyfettin başlatır; Refik Halit ve Falih Rıfkı da bu harekete önemli katkılar sağlar. Fakat Reşat Nuri kısa süre sonra onları da geçerek daha canlı bir konuşma Türkçesine ulaşır. Romanlarını halkın günlük konuşma diliyle yazar. Hüseyin Rahmi gibi daha fazla realist görünmek için şive taklitleri yapmaya çalışmaz; zorlanmadan, ferah, duru ve içten yazar.

Bu dönemin üsluba önem veren sanatçılarından biri de Yakup Kadri’dir. Bu konuya verdiği önemi, “Yazı yazarken benim aradığım iç armonidir; güzel yazmak da doğru yazmak kadar önemlidir.” sözleriyle ifade etmiştir. Sanatçı, 1909’dan 1915’e kadar olan yazılarında Servet-i Fünûn’un dil ve üslubuna özenmiştir. 1915’ten sonra ise Ziya Gökalp’in sadeleşme ilkelerini benimsemiş, yeni çıkan her eserini daha duru bir dille yazmıştır. Sanatçı, halk şairlerinin dilini kullanmayı kendine amaç edinmiştir.

Millî Edebiyat – Servet-i Fünûn ve Tanzimat Romanının Karşılaştırılması

Servet-i Fünûn dönemi sanatçıları, romanlarını realist ve natüralist bir tutumla yazmışlar; eserlerinde aşk, salon hayatı gibi bireysel konuları ele almışlardır. Romanlarındaki kişilerin ruh çözümlemelerine önem vermişler; bu kişilerini de modern bir yaşam süren, eğitimli, yerine göre çapkın, karamsar, gelenekten ayrı düşen, macera peşinde koşan, Avrupai tarzda yaşam süren kişiler ve gerçekçi tipler arasından seçmişlerdir. Bu dönem romanlarında mekân İstanbul’dur. Hatta Halit Ziya‘nın https://www.turkedebiyati.org/mai-ve-siyah/Mai ve Siyah, Mehmet Rauf‘un Eylül romanlarında olayların geçtiği mekân, konak ile sınırlıdır. Dönemin romanlarında öne çıkan temalar ise “aşk, hayal-hakikat çatışması, karamsarlık”tır.

Millî Edebiyat dönemi sanatçıları ise romanlarını genellikle realist bir tutumla yazmışlar, genellikle mekân olarak istanbul dışına çıkmalarından dolayı eserlerinin konusunu da Anadolu insanın sosyal yaşamından almışlardır. Gerçekçi kişiler yanında Çalıkuşu romanındaki Feride gibi idealize edilmiş tipleri ele almışlardır. Bu dönem romanları ise tema bakımından Servet-i Fünûn romanlarından oldukça farklıdır. Millî Edebiyat romanlarında bireysel temalardan daha çok “Türkçülük, Millî Mücadele, yanlış Batılılaşma, çağdaşlaşma, yoksulluk, cehalet, gerilik” gibi temalar öne çıkar.

Kimi sanatçılar ise herhangi bir edebî topluluğa bağlı kalmadan ürün vermişlerdir. Bunlardan biri olan Hüseyin Rahmi romanlarında batıl inançları, aile geçimsizliklerini, yüzeysel kalan Batılılaşma sorunlarını, ruh hastalarını konu edinmiştir. Realist-natüralist bir tutumla eski İstanbul’un gündelik yaşamını canlı bir şekilde anlatmıştır.

Millî Edebiyat Döneminin Romancıları Hakkında

Millî Edebiyat döneminde Halide Edip, kişiliği, kültürü, Mustafa Kemal’e yakınlığı, kadın kahramanları, Doğu-Batı kültürleri karşısında takınacağımız tavrı araştırmasıyla dikkati çeker. Yakup Kadri, Tanzimat’tan itibaren Türk toplumun geçirdiği değişimleri, bunların getirdiği sosyal konuları, aydın-halk ilişkilerini işler.

Reşat Nuri Güntekin Anadolu’yu, yerli hayatımızı romana geniş çapta sokması, tasvir ve tahlilciliği, özellikle kendisine büyük bir ün kazandıran Çalıkuşu’nda çizdiği öğretmen tipi, ayrıca batıl inançlar, din ve Batılılaşma üzerine geliştirdiği görüşleri ile öne çıkmıştır.

Refik Halit Karay; gözlem yeteneği, sade ve akıcı üslubu, betimlemedeki ustalığı, mizahî görüş yeteneğiyle tanınır. Aka Gündüz, teknik bakımdan ustalığa ulaşamamış olsa da milliyetçiliği ve realist, kimi zaman da natüralist tavrı ile bu dönem edebiyatının önemli temsilcileri arasında yer alır.

Bu sanatçılardan başka, Mithat Cemal Kuntay, Ercüment Ekrem Talû, Selahattin Enis, Osman Cemal Kaygulu, Mehmet Yesarî, Sermet Muhtar Alus, Fahri Celaleddin Göktulga bu dönemde yetişmiş ve eserlerinden bazılarını daha sonraki yıllarda kaleme almışlardır.

Milli Edebiyat Dönemi (1911-1923)

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu