Türk Çocuk Edebiyatı
Türk Çocuk Edebiyatı - Meral ALPAY 1. Kitaplar Özellikle son yıllarda çeşitli edebiyat dergilerinde Türk çocuk edebiyatının tarihçesi ile ilgili sorunlar ele alınmakta, tartışılmakta ve daha çok genç yazarlar arasında, Türk çocuk edebiyatı geleneğinin henüz oluşum dönemini yaşadığı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Bu görüş kısmen doğrudur. Her ne kadar Türk çocuk edebiyatının, çocuk ve gençlik: yayınlarının geçmişi ile ilgili araştırmalar, ülkemizde bir çocuk edebiyatı tarihini yazdıracak nitelikte değilse de kısa bir tarihçe için gerekli şu bilgileri ileri sürmek yine de mümkündür. Türk çocuk edebiyatının ilk ürünleri iktisadî ve siyasî bir dönüşümün başlangıcı olan Tanzimat (1839-1876) döneminde ortaya çıkar. Bu ürünlerin birikimi sonucunda oluşacak değişim sürecinin hızlanmasında 1928 harf devriminin katkısı büyüktür. Tüm Türkiye nüfusunu okuryazar yapma amacına yönelik olan bu devrimin hemen arkasından örgütlenen yaygın ve örgün eğitim kurumları, çocuk yayınlarını da hızlı bir artış sürecine sokmuştur. Başlangıç olarak gösterilen Tanzimat dönemi aydınları, bir yandan Avrupa (başlangıçta özellikle Fransa) edebiyatlarından yeni konu ve türler tanıyıp Türk toplumuna uyarlar ve aktarırken, bir yandan da yerli edebiyatlarını, özellikle halk edebiyatını bulmaya, öğrenmeğe, öğretmeğe ve geliştirmeğe yönelmişlerdir. Aslında yetişkinlere, aileye dolayısıyla çocuklara seslenen Dede Korkut, Ferhat ile Şirin, Battalgazi, Köroglu gibi eski Türk edebiyatının önemli öykü ve destanları yanında, tekerleme, masal, bilmece, efsane ve destan parçaları, Karagöz ve Nasrettin Hoca fıkraları bu yöneliş sonucunda yeniden keşfedilen ve çocuklar için hazırlanacak eserlerde, bugün bile tükenmezliği görülen kaynak durumuna geçmişlerdir. 13. yüzyılda yaşadığı, Sivrihisar'da doğup Akşehir'de öldüğü ileri sürülen Nasreddin Hoca'nın fıkralarının Türkiye'de ilk olarak 1883 yılında Çaylak Tevfik (1843-1892) tarafından yayınlanması, o günden bu yana Nasreddin Hoca'nm fıkralarının gerek yetişkinler ve gerekse çocuklar için çok değişik basımlarının hazırlanmış olması bu yönelişin sonucudur. Şâir Nâbi'nin (1642-1712) oğluna öğüt veren Hayriyye adlı yazma eseri ve Sünbülzâde Vehbi'nin (öl. 1809) ona nazire yaptığı Lütfiyye adlı görgü dersleri veren kitabını dil ve anlatım bakımından çocukların anlayabileceği düzeyin çok üzerinde oldukları için; Kayserili Doktor Rüştü'nün Nuhbet-ül Etfâl (Çocukların en seçkini) adlı 1859'da basılan okuma kitabını da içerdiği küçük hayvan öykülerine rağmen alfabe niteliğinde olduğu için bir yana bırakırsak, Türk Çocuk Edebiyatının başlangıç örnekleri olarak Ahmet Mithat'ın (1844-1912) Hâce-i Evvel ve Kıssadan Hisse (1871) adlı kitaplarını göstermek gerekir. Birincisinde aritmetik, coğrafya, doğa bilgileri gibi konularda yararlı bilgiler veren Ahmet Mithat, ikincisinde ise sabırsızlık, eşek şakası, az tamah çok ziyan getirir, iki tilki v.b. fabl türü, öğütlü kısa öyküler yazmıştır. Her iki kitabın da en önemli yanı doğrudan doğruya çocuklar için yazılmış olmasıdır. Dinî dünya görüşüne dayalı Osmanlı imparatorluğundan, laik dünya görüşlü Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş süreci içinde önemli bir yeri olan 1908 (II. Meşrutiyet) devrimini yaşamış olan Ahmet Rasim (1864-1932), Ziya Gökalp (1876-1924) ve Ömer Seyfettin (1884-1920), konularını Türk tarihinden, halk öyküleri ve masallarından, halkın günlük yaşamından seçtikleri eserleri ile günümüzde Türk çocuk edebiyatının klâsikleri arasında yer almaktadırlar. Halkın bilgisizliğinin ve batıl inançların zararlarını gösteren neşeli, toplumsal eleştiri içeren değişik öyküleri ile Ömer Seyfettin günümüz çocuklarınca da ilgi ile okunabilmektedir. Perili Köşk adlı öyküsünde, içinde hiç bir kiracının barınamadığı kiralık bir köşkün sahibi pinti açıkgöz Hacı Niyazi Bey, üç yıllık kirayı peşin ödemiş yeni kiracısı Sermet Bey tarafından hortlak kıyafetinde yakalanışını anlatır. Hacılık halkın gözünde iyiliğin, doğruluğun simgesidir. Öykü bü ön yargının yanlışlığını neşeli ve heyecanlı bir biçimde sergiler. 1908 devriminden sonra öğretmen yetiştiren okullarda çocuk edebiyatı öğretimi başlayınca, çocuk şiiri alanında büyük bir boşluk olduğu anlaşılır. İbrahim Alâettin Gövsa (1899-1949) Çocuk Şiirleri adlı kitabı (1910). ile bu türün öncülüğünü yapmıştır. Eğitim, biyografya ve ansiklopedi türünde de eser veren Gövsa, yüksek hukuk mektebindeki öğreniminden sonra İsviçre'de, pedagoji ve psikoloji öğrenimi görüp Türkiye'ye dönmüştü. Çanakkale İzleri (1926), Acılar (1941) ve Söz Oyunları (1942), onun eğitici yanları ağır basan eserleridir. Ali Ulvi Elöve'nin (1881-1975) yetmişi aşkın şiiri Çocuklarımıza Nesideler (1912) adı altında, hemen Gövsa'nın Çocuk Şiirleri'nden sonra yayınlanmıştır. Tevfik Fikret'in (1867-1915) Şermin'i; Ali Ekrem Bolayır'ın (1867-1937) Çocuk Şiirleri; Aka Gündüz'ün (1886-1958) Bozgun'u bu dönemin çocuk şiirlerine örnek gösterilebilir. Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) yönetiminde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin (1923) ilk yılları, laik dünya görüşüyle kurulan yeni düzeni yaşatacak toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmesiyle geçiyordu. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi 1928'de kullanılmaya başlayan, Lâtin harflerinden oluşan yeni Türk alfabesini kuran Harf Devrimi idi. Arap harflerinden oluşan eski yazının yerini alan yeni yazının yaygınlaşması, beraberinde güçlü bir eğitim ve öğretim seferberliği getirmişti. Türk halkını yüzde yüz okuryazar yapma amacıyla gerçekleştirilen Harf Devrimi, canlı bir yayın yaşamını da başlatıyordu. Bir yandan genç yazarlara öncelik tanınıyor, bir yandan da eski yazı ile önceden basılmış önemli eserler, yeni yazı ile yeniden yayınlanıyordu. Alfabe ve okuma kitabı türünden eserler, okumayı kolaylaştırıcı metinler 1928-35 döneminde çoğunluğu oluşturuyordu; Mahmut Yesari (1895-1945) Çulluk (1925), Bağrı Yanık Ömer (1930) ve Kırlangıç (1930) gibi toplumsal romanlarıyla; gazeteci ve yazar Peyami Safa (1899-1961, takma adı Server Bedii) Cingöz Recai serisi dışında Oduncunun Kızı (1925), Cesur Çocuklar (1925) öyküleriyle; Aptullah Ziya Kozanoğlu (1906-1966) Kızıl Tuğ (1923), Türk Korsanları (1926), Seyit Ali Reis (1927) gibi tarihsel kahramanların eylem ve yaşamlarını konu alan romanları ile; Rakım Çalapala (doğ. 1909) 87 Oğuz (1933), Mustafa (1944) gibi çocuk romanları ve Yavrukurt Şiirleri (1968) adı altında toplanan ve değişik çocuk dergilerinde yayınlanan şiir ve yazıları ile Türk olmanın üstün niteliklerini göstermek isteyen eserler veriyorlardı. Bu yazarlarla yaşıt, ancak siyasal bir amaca yönelmeyen, günlük yaşamın güçlüklerini konu alan, duygulu ve basit öykü ve romanları ile Kemalettin Tuğcu (doğ. 1910) çocukların severek okudukları yazar olarak ortaya çıkıyordu. 150'nin üzerinde roman ve öykü yazan Tuğcu, çocuk ve yakın çevresi ile ilgili aile sorunları, aile ve komşu ilişkisi, üvey ana ve baba sorunu, fakir fakat çalışkan çocukların başarısı v.b. konuları birçok eserinde işlemiştir. Cumhuriyet Döneminde örgün ve yaygın eğitimle uğraşmış olan Eflâtun Cem Güney (doğ. 1896) ise mesleği gereği Anadolu'yu dolaşırken topladığı folklor malzemesini, daha sonraki halk ozanları incelemelerinde kullanmış; halk öykü ve masallarını, efsanelerini, yapı ve havalarını bozmadan yeniden işlemiştir. Günümüz masal yazarı olarak tanınan Güney, Açıl Sofram Açıl kitabındaki masalları ile Danimarka'daki Hans Christian Andersen Medal Kurumu'ndan Andersen Payesi Şeref Diploması ve Dünya Çocuk Yazını Sertifikası almıştır (1956). Dede Korkut Masalları kitabına aynı armağan 1960'da ikinci kez verildi. Dertti Kaval (1941), Halk Şiiri Antolojisi (1947). En Güzel Türk Masattan (1948), Bir Varmış Bir Yokmuş (1956), Nasrettin Boca (1957), Evvel Zaman içinde (1957), Aşık Garip (1958), Kerem ile Aslı (1959), Tahir ile Zühre (1960) v.b. yazarın bu alanda yayınladığı halk öyküleridir. 1950'lerde Türkiye'de çok partili siyasal döneme geçiş süreci yaşanmıştır. Bir önceki tek partili dönemin örgün eğitim alanında köye dönük eğitimi amaçlayan köy enstitüleri ile yaygın eğitim alanında kültürel kuruluşları olan halkevlerinin kapatılması bu sürecin başlangıcına raslar. Bu sürecin içinde ilerici yazarlarca başlatılan yeni akımda Türk kurtuluş savaşı, Cumhuriyet toplumunun çelişkileri, köylü ve işçilerin toplumsal sorunları, fakirlik ve zenginlik çelişkisi çocuklar için üretilen kitap ve yazıların ağırlık merkezini oluşturur. Vâ-Nû kısaltması ile tanınan Vâlâ Nurettin (1901-67) karısı Nihal Karamağralı ile birlikte yazdığı Korkusuz Murat (1966) adlı romanıyla 1964 yılında Doğan Kardeş Çocuk Romanları yarışmasında ikincilik ödülü kazanmıştır. Arkadaşı Nâzım Hikmet (1902-1968) çocuklar için yazdığı Sevdalı Bulut adlı masalında bir toprak ağası ile köylü kızının çelişkisini yansıtır. Orhan Veli Kanık (1914-50) La Fontaine Masalları'nı (1948) ve Nasrettin Hoca Hikâyeleri'ni (1949), gücünü günümüze dek sürdüren (5. baskı 1970) şiir çevirisi ile yeniden yaratmıştır. Şiir alanında Fazıl Hüsnü Dağlarca (doğ. 1915), gülmece alanında Aziz Nesin (doğ. 1915) bu dönemin çocuk edebiyatı ürünlerinin en verimli yazarlarıdır. Askerî eğitiminden sonra subay olarak Türkiye'nin değişik illerini dolaşmış ve hizmeti dolunca ordudan ayrılmış olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, Çocuk ve Allah (1940) adlı şiir kitabıyla uyandırdığı ilgiyi sürdürmekte, özgün ve çok yanlı yazar niteliğini korumaktadır. 1967'de Pittsburg (USA) Uluslararası Şiir Forumu'nda en iyi Türk şâiri seçilmiş, 1973'de de üç şiirine Arkın Çocuk Edebiyatı Yarışması'nda yarışma üstü onur ödülü verilmiştir. Açıl Susam Açıl (Üsküp, 1967) çocuklar için yazdığı ilk kitabıdır. Bunu Kuşayak (1971), Arkaüstü (1974), Yeryüzü Çocukları (1974) izledi. 13. Struga Şiir Festivalinde Altın Çelenk armağanı Dağlarca'ya yerildi. Yanık Çocuklar Koçaklaması (1976), Balina ile Mandalina (1977), Okumayı Seven Ayı (1978), Yaramaz Sözcükler (1979) çocuklar için yazılmış şiir-öykü türünden kitaplardır. Balina ile Mandalina'da. sevginin evrenselliğini işleyen şair, Yaramaz Sözcükler'de, çocuklara düşünce ve hayal yoluyla gerçeği buldurmaya çalışmaktadır. Şâir, gazeteci, yazar Rifat İlgaz (doğ. 1911) çocuklar arasında en çok Hababam Sınıfı (1967; 10. baskı 1971) adlı eseri ile tanınır. Sahnede oynanan ve sinema perdesine de yansıyan bu eser, okul yaşamının sert fakat güldüreh bir eleştirisidir. Hababam Sınıfı Baskında; Hababam Sınıfı Uyanıyor gibi benzerlerinden sonra İlgaz, çocuklar için Küçükçekmece Okyanusu, Can Kurtaran Yılmaz (1979) adlı öykülerinde, günlük yaşamdan verdiği kesitlerle çalışan çocuk sorununu dile getirmektedir. Roman ve öykü türünde Mehmet Şeyda (doğ. 1919) bu kuşağın son temsilcilerindendir. Bir Gün Büyüyeceksin (1956) adlı romanı 1964'de Doğan Kardeş Çocuk Romanı Armağanı'nı birincilik ödülünü aldı. Şeytan Çekiçleri (3. baskı 1976), Çikolata (1967), Düşleme Oyunu (1979) çocuklara, kendi yakın çevrelerini ve dünyayı gözlemlere dayanarak çözümleme ve kavramayı öğretecek, ruhsal açıklamalarla dolu, neşeli romanlardır. 1970'lerde Türk çocuk yazını hızla gelişen bir süreçle roman, öykü, masal, şiir az da olsa oyun türünde bir sıçrama göstermektedir. Ağırlık merkezi sınıf çatışmasına dayanan, işçi-köylü, köy-kent sorunlarını içeren konular çoğunluğu oluşturmaktadır. Çocuk kitabı yayınlayan yayınevleri sayısında da önemli bir artış görülmektedir. Çok partili siyasal düzenin yansıdığı bir yayın yaşamı oluşmaya başlamıştır. Çeviriler, özellikle öykü ve roman türünde oldukça yüksek (1975'de % 60) bir oranda sürmektedir. Çoğunluğunun çocukluğunu Cumhuriyetin ilk 20 yılı içinde yaşamış olan öğretmen yazarlar yanında, köy ve işçi kökenli yazarlar da çocuklar için yazmaya başlamışlardır. Talip Apaydın (doğ. 1926) hemen her eserinde köy-kent ilişkisini işlemektedir. Toprağa Basınca (1966), erkek kardeşi ile birlikte ilk kez köye giden genç hanım öğretmenin öyküsüdür. Başlangıçta kentten getirdiği önyargıların baskısıyla köy yaşamından korkan öğretmen, köydeki yaşantılarıyla bunun yanlışlığını anlar. Dağdaki Kaynak (1977), Elif Kızın Elleri (1977) yazarın köyü anlatma çabalarını sürdürür. Kahramanlarını önceleri, çocuklar ve hayvanların oluşturduğu resimli küçük öyküler yayınlayan öğretmen-yazar Gülten Dayıoğlu (doğ. 1935), Fadiş (1970) adlı romanıyla çocuk edebiyatı yaşamına girmiştir. Dört Kardeştiler ve Sunanın Serçeleri (1974) adlı kitaplarıyla saf ve iyimser yazma yöntemini bırakmakta, daha gerçekçi olmaya çalışarak yurt dışındaki işçi sorunlarına yönelmektedir. Yurdumu özledim, (1977) çocuk edebiyatında bu sorunu içeren ilk denemesidir. Bu sorunu toplumsal gerçekçilik açısından başarı ile işleyen yazar Yüksel Pazarkaya (doğ. 1940) dır. 2. Dergiler Osmanlı imparatorluğunda 18. yüzyılda askerlik ile ilgili konularda görülen batılılaşma süreci 19. yüzyılda toplumsal alanlara kaymış, özellikle Tanzimat (1839-1876) dönemi ve sonrası batıdan gelen yeni düşünceler önce gazetelerde, daha sonra dergi ve kitaplarda kitlelere aktarılmış ve mal edilmiştir. Bu dönemin yoğun aydın - halk iletişimi filizlenen milliyetçilik akımını beslemiş, «Osmanlı» kavramı yerini 1876 Kanûn-i Esâsî'sinde «Türk» kavramına bırakmıştır. Tanzimat aydınları geniş okur kitlesi hazırlamak üzere çocuklar için de gazete ve dergi çıkarmayı düşünmüş ve gerçekleştirmiştir. Mümeyyiz (1869) ve Etfâl (1875) saptanabilen en eski çocuk dergileridir. Ancak bu dönemde dergi kavramı henüz kesin bir anlam üslenmemiş, «gazete», «mecmua», «ceride» ve «risale» adı altında genellikle haftalık, bazen 15 günlük veya aylık sürelerle yayınlanmıştır. Bunların hepsi dergi adı altında toplanabilir. Başlangıcını, «çocuklar için gazetedir» tanımıyla yayınlanan Mümeyyiz adlı dergiye dayanarak 3 Ekim 1869'a yerleştirebileceğimiz Türk çocuk dergilerinin tarihçesi henüz yazılmamıştır. Böyle bir yayının hazırlanmasını kolaylaştıracak toplu katalog veya bibliyografyalar da azdır. İlişik dizin böyle bir bibliyografyanın ilk denemesidir. Eski harfli yayınlarla ilgili katalog ve bibliyografyalar çocuk yayınlarını da içermekte, fakat bunları özel bir bölümde biraraya getirmemektedir. Çocuk dergilerinin yalnızca adlarını ve yayma başladıkları yılı tek takvim içinde 1971'e kadar saptamaya çalışan, dergileri yayın tarihine göre sıralayan ilişik dizin, bu dergileri yayınlayanları da göstermektedir. Bu dizin incelendiğinde göze çarpan önemli olgu, Türkiye'de siyasal düzeni değiştiren Cumhuriyet'in kuruluşu (29 Ekim 1923) ve kültür değişmesini yansıtan Harf Devrimi'nin (1 kasım 1928) çocuk dergilerinin yayın yaşamında büyük bir duraklama ya da kesinti yapmadığıdır. Buna karşılık 1869'dan günümüze doğru sıralandığında çocuk dergilerinde gittikçe artan bir niceliksel gelişme söz konusudur. Kütüphanelerde bulabildiğimiz dergi dermeleri (kolleksiyon) tam ve düzenli olmadığı için bu dergilerin ömürleri hakkında kesin bir bilgi vermek olanak dışında kalmaktadır. 100 yılı aşkın bir tarihi olan çocuk dergilerimizin içerikleri ise güncel ve toplumsal sorunlara göre değişmeler göstermektedir. 1869-1928 döneminde yayınlanan çocuk dergilerinde eğitici ve öğretici olma amacı ağır basmakta, içerdikleri bilmece, bulmaca ve güldürücü fıkralarla eğlendirici olmaya da çalışmaktadırlar. Bu genel yargının dışına çıkan dergilerle, tek tük de olsa karşılaşmak her zaman mümkündür. 1928'den 1950'lere dek aynı amaç izlenmekte, 1950'lerde eğlendirici, hattâ boş zamanları öldürücü dergiler sayısal üstünlüğü almaktadır. 1970'lerde bunu farkeden aydınlar, çağdaş eğitim nitelikleri ağır basan yazın dergileri çıkarmaya yönelmişlerdir. Bu genel yargıyı kanıtlayacak örnekleri şöyle sıralayabiliriz: Etfal (1875), Çocuk Bahçesi (1904-5), Çocuk Dünyası (1913), Çocuk Yurdu (1913), Türk Halk Mektepleri (1921),Sevimli Mecmua (1925) gibi olanlar güncel siyasî ve iktisadî konuları da işleyerek geleceğin siyasal açıdan uyanık insanını hazırlamakta; Çocuklara Kıraat (1883), Çocuklara Talim (1887), Talebe (1911-12), Türk Çocuğu (1914) gibi olanlar ise okuldaki öğretime destek olmaya çalışmaktadırlar. Batıl inanışların yanlışlığı, akıllı insanın davranış biçimleri, vatan sevgisi, millî bilincin oluşumunu kolaylaştıracak dili yaratma çabaları bu dönem dergilerinin ortak niteliğidir. Cumhuriyetin başlangıç yıllarında yavaş yavaş köy ve köylünün sorunları da çocuk dergilerinde yer almaya başlamaktadır. Sevimli Mecmua ve Çocuk Ansiklopedisi'nde Sabiha Ze-keria, M. Zekeria (Sertel) ve Faik Sabri, yeni türk toplumunun geleceğini evrensel tarih ve coğrafya boyutları içine oturtmaya çalışmakta, gerek dış görünüş, kağıt ve resim niteliğinin yüksekliği ve gerekse içerik bakımından öncüllerini aşan bir atılım başlatmaktadır. 1928'de gerçekleşen, oldukça uzun bir hazırlık dönemi olan harf devrimi, beraberinde getirdiği etkin bir yaygın ve örgün eğitim seferberliği nedeniyle, okuyan çocuk sayısını hızla arttırmış, ama çocuklar için yazan yazar sayısındaki artış aynı hızda olmamıştır. 1928-1945 yılları arasında 23 çocuk dergisi yayın yaşamına girmiştir. Bunlar arasında çocuk haklarını savunan bir de çocuk gazetesinin bulunması, Cumhuriyet dönemi aydınlarının çocuğa karşı toplumsal sorumluluklarını yansıtması bakımından ilgi çekicidir. Bu dönemin yazar ve yayıncıları M. Faruk Gürtunca, Rakım Çalapala, Tahsin Demiray ve R. Gökalp Arkın gibi genellikle öğretmenlik mesleğinden gelmektedir. Çocuk dergileri alanında günümüz şair ve yazarlarından M. Faruk Gürtunca (doğ. 1904) dikkat çeken bir yayıncılık çabası göstermektedir. 1957-60 döneminde milletvekili olan Gürtunca, Çocuk Sesi (1932), Afacan (1934), Gelincik (1936) ve Çocuk Gözü (1945) dergilerinin yayıncısıdır. Dergilerinde çocuklar için yazdığı şiir ve masallarına da yer vermiştir. 1940'lardan sonra kısa zamanda en çok tanınan çocuk dergileri Çocuk Haftası (1943) ve Doğan Kardeş (1945) dergileridir. İlk yıllarında başarılı çocukların seçiminde etken olan bu dergi, İdil Biret, Suna Kan gibi sanatçıları ortaya çıkarmakta yardımcı olmuş, Selma Emiroğlu, Güngör Kabakçı gibi yetenekli çizerlerin yetişmesini kolaylaştırmıştır. Kurucusu ve yöneticisi Vedat Nedim Tör'ün, derginin bu başarısındaki katkısı tartışma götürmez. 1897'de İstanbul'da doğan Tör, Galatasaray Sultanisi'nde fransızca öğrenim görmüş, Berlin'de yüksek öğrenimini tamamlamış bir iktisat doktorudur. Yakup Kabri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir gibi arkadaşlarıyla Kadro dergisinde (1932-34) de çalışan V.N. Tör, kültür yaşamının canlılığının, okuyan çocukların yazınsal beğenisi ile besleneceğini ve toplumun düşünsel gelişmesine katkının bu yolla sağlanacağını bildiği için Doğan Kardeş dergisini, kısa zamanda sanat ve kültür yazıları ile değerlendirmiştir. Türk'ün ve Türklerin dünya tarihi üzerindeki olumlu etkileri, köy ve işçi sorunları da bu dergide sık sık yinelenen konular arasındadır. 1960'lardan sonra Doğan Kardeş yavaş yavaş sayfalarını niteliksiz çizgi romanlara bırakmaya başlamış ve 1978'de grev nedeniyle kapanmıştır. 1950'lerde dikkati çeken olay, ilişik dizinde de görüleceği gibi hemen hepsi Amerika Birleşik Devletlerinden alman «çizgi roman»larm ortaya çıkmasıdır. Pekos Bili, Koca Teks, Oklahoma, Bill Kid, Deyvi Kroket, Tom Miks v.b. adları bile yabancı olan bu dergiler, çocuklar için olmasa bile, kısa zamanda çok kâr getirmeleri açısından yayıncılar için yararlıdır denebilir. Ofset baskının kolaylıklarından ve ucuzluğundan yararlanıldığı, hızla satılıp tükendiği için, çocuk dergileri piyasası günümüzde de bu dergilerle doludur. Bu dergilerin içeriğinin çocukların ruh yapısı, hayal dünyası ve yazınsal beğenisi üzerindeki olumsuz etkilerini inceleyen kapsamlı araştırmalar henüz yapılmamıştır. Hemen hepsi istanbul'da ve aynı kişiler tarafından yayınlanmakta, tüm Anadolu'ya yayılmaktadır. Haftalık sayıların karma ciltleri bazan aynı, bazan da farklı adlar altında yeniden yayınlanmaktadır. Bayezit Devlet Kütüphanesi'nde yaptığımız örnekleme araştırması, bunların düzenli derlenemediklerini de ortaya çıkarmıştır. Süper Teks, Tarkan, Zagor, Zembla, Kansas v.b. adlarla günümüzde de yayın hızını sürdüren bü dergilerin içeriğine karşı, son yıllarda aydın çevrelerden gelen önemli eleştiriler, yerli yazar ve çizerlere, yerli konuları içeren, yazınsal beğeniyi de yükseltmek isteyen çizgi romanı başlatma gayretini vermiştir. Tan Oral ve Mistik bu yazar-çizer-lerin öncüleridir. Ülkü Tamer'in yönettiği Milliyet Çocuk Dergisi, resimli romana dönüşürek Doğan Kardeş'in bıraktığı yazınsal boşluğu doldurmaktadır. Günümüz şairlerinden, 1937 Gaziantep doğumlu Ülkü Tamer, kolej öğreniminden sonra Gazetecilik Enstitüsünde okumuş, aktörlük ve çevirmenlik yapmıştır. Çocuklar için yazdığı ve yayınladığı kitaplar yanında, yöneticiliğinden önce, batıdan alınmış çizgi romanlarla sıradan bir dergi olan Milliyet Çocuk Dergisi'ni, yeni ve çağdaş bir anlayışla haftalık yazınsal çocuk dergisine dönüştürmüştür. Gerek düzen, dizgi, çizgi ve resim, gerekse içerik açısından günümüzde yayınlanan dergilere örnek olabilecek niteliktedir. İlk okullara satılan ya da parasız olarak dağıtılan dergileri dışarıda bırakan bu yazıda, Tercüman Çocuk Dergisi'ni de anmak yerinde olacaktır. Önceleri çocukların saklayıp biriktiremiyeceği yarım gazete sayfası boyutunda çıkarken, sonradan belki de Milliyet Çocuk Dergisi'ne benzemeye çalışarak, onun boyutlarına inen; henüz bir yazar-çizer kadrosu oluşturamamış, yabancı çizgi romanlarla tıkabasa doldurulmuş, hazırlanırken belli bir beğeniye dayandırılmamış, sözde renkli, fakat çok kötü baskılı, dağınık bir dergi olmaktan kurtulamamıştır. Yayınlandıkları yerlere baktığımızda çocuk dergilerinin ve kitaplarının çoğunun İstanbul'da çıktığını hemen görebiliriz. Ankara ve izmir dergi alanında birkaç örnek vermekte, bü illerimizle yayın yaşamında yarışa çıkamamaktadır. Bu durum ulaşım koşulları elverişli bölge ve yörelerimizde yaşayan çocukların, parasal olanakları da elverişli ise kendileri için üretilen düşünce ürünlerinden yararlanmalarını sağlamakta, bu olanaklardan yoksun çocuklar da kendileri için kurulacak kütüphaneleri veya örgütlenecek kütüphane hizmetini beklemektedir. TÜRKİYE'DE YAYINLANMIŞ ÇOCUK DERGİLERİ 1 Mümeyyiz. 1869-1870, 1-37. Sıtkı. İstanbul. Haftalık. Bu listedeki dergilerin yayınlandıkları yıllar ve sayıları tam olarak saptanamamıştır. Listede gösterilen cilt ve sayılar İstanbul'daki kütüphanelerde bulunabilenlerdir. Ayrıca bazı dergilerin yayın hayatını ne kadar sürdürdükleri de yine aynı nedenle ortaya konamamaktadır. Bu eksikliklerin tamamlanması gerekir. Bu arada ülkemizde yayınlanan kitap, dergi v.s. nin tamamının derlenmemiş olmasının bu tür araştırmalar için önemli bir eksiklik olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.
KAYNAKÇA
|