Yedi Meşale Topluluğu ve Özellikleri

Yedi Meşale Topluluğu ve Özellikleri

Yedi Meşaleciler

1928 yılında Yedi Meşale adlı ortak bir kitap çıkararak yeni bir topluluk oluşturmak isteyen;

Cumhuriyet döneminin ilk edebiyat topluluğu olarak kabul edilirler.

Memleket edebiyatı anlayışına bir tepki olarak ve “Ayşe, Fatma edebiyatından” bıktıklarını belirterek dikkatleri çeken bu genç şairlerin çıkışlarının edebiyatımızda bir gençlik hevesi olarak kaldığını belirtmek yerinde olur.

Tıpkı Fecr-i Atî toplaşmasından geriye şair olarak bir tek Ahmet Hâşim’in kalışı gibi Yedi Meşaleden geriye de yalnızca Ziya Osman kalır.

  • Bu ortak kitaptan başka Odalar ve Sofalar (1933) adlı bir kitap yayımlayan Sabri Esat, çalışmalarını çeviriye ve bilimsel faaliyetlere;
  • Yaşar Nabi, Kahramanlar (1929) ve Onar Mısra (1932) kitaplarından sonra kendi adıyla özdeşleşen ve edebiyatımızın en uzun ömürlü süreli yayını olan Varlık dergisi ve yayınlarını yönetmeye;
  • Vasfi Mahir, Tunç Sesleri (1935), Geçmişten Geceler (1936), Bizim Türküler (1937), Ergenekon (1941) adlı şiir kitaplarından sonra edebiyat tarihi çalışmalarına;
  • Cevdet Kudret, Birinci Perde (1929) adlı kitabından sonra edebiyat tarihi ve eleştiri türlerine yönelmiştir.
  • Muammer Lütfi edebiyattan uzaklaşmış;
  • Ziya Osman Saba ise Sebil ve Güvercinler (1943), Geçen Zaman (1947) ve Nefes Almak (1957) adlı kitaplarında topladığı şiirlerindeki dingin ruh hali ve iyimserlikle kendisine özgü bir yer edinmiştir. Şiirlerinde önce hece veznini sonra serbest tarzı kullanan şairin en önemli özelliklerinden birisi ev ve ev içi imgelerini sadelikle şiirleştirmiş olmasıdır. Özellikle “Sebil ve Güvercinler” şiiri, metafizik bir duyarlılık ile hayranlık ve merhamet duygularının etkileyici bir bireşimini sergiler. Dil yalınlığı, imgelerin çarpıcı sadeliği ve biçiminin kusursuzluğu ile bu şiir edebiyatımızın unutulmaz metinleri arasındadır:

Çözülen bir demetten indiler birer birer
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler

Fransız sembolist ve parnasyenleri ile Ahmet Hâşim’in ve Necip Fazıl’ın etkisi altında kaldıkları görülen bu genç şairlerin dizelerinde ince bir duyarlılık ve dış dünyanın bir ressam dikkatiyle yorumlandığı görülür. Kullandıkları imgeler onlara özel bir eda vermiştir. 1930’ların ortalarına kadar uzanan bu incelikli tavır, zaman içinde anonimleşme duygusu uyandırmış olan Memleketçi şiirin yıpratılma-sına ve II. Hece Kuşağı duyuş tarzının dönem duyarlılığı haline gelişine katkıda bulunmuştur.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu