Türk Edebiyatında Makale

Türk Edebiyatında Makale

Makale Nedir? Makalenin Anlamı ve Tarifi

Makale; bir konuda bilgi vermek, ele alman konuyu, düşünceyi, tezi savunmak amacıyla yazılan yazıdır. Söz konusu edilen düşünce, derinlemesine bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde dayanaklar etrafında, inceleme ve araştırmalarla tartışılır ve ispat edilmeye çalışılır. Makale, ele aldığı konuyu ispat gayreti ve kesin kanıtlara dayanma metodu bakımından deneme, sohbet ve fıkra gibi düzyazı türlerinden ayrılır. Dolayısıyla makalenin temel hareket noktası düşüncedir. Ele alman konu bir tem, bir imge, kişi, bir eser de olsa bir düşünce etrafında işlenir veya bunun sonucunda bir düşünce üretilir. Ancak -belirttiğimiz gibi- bu yapılırken ileri sürülen iddiaları destekleyecek kesin kanıtlar, inandırıcı veriler kullanılmaya çalışılır.

Makalenin bilimsel boyutu olduğundan didaktik/öğretici özelliği bulunmaktadır. Buna bağlı olarak da makalede ciddi, sade ve anlaşılır bir dil tercih edilir. Fakat zaman zaman sanatkârane bir üslubu kendine tarz edinmiş yazarların makalelerinde sanatkârane bir dil söz konusu olabilmektedir. Diğer taraftan bilim dergilerinde ve kitaplarında çıkan bilimsel, özel alanlı makalelerin, o alanın terimleriyle yüklü ve sadece ilgili kişilerin anlayabileceği bir dili olabilmektedir.

Makalenin konusu günlük olabileceği gibi, herhangi bir bilim dalıyla alâkalı olarak felsefe, sanat, edebiyat konularında da yazılabilmektedir. Günlük konularla ilgili olanları daha çok gazetelerde günlük problemlere bağlı olarak gündemi meşgul eden, siyasal, sosyal, vs. durumlar, olaylar, olgular üzerine yazılmakta iken; bilhassa akademik dergilerde karşımıza çıkanlar, günü aşan, daha evrensel nitelikler taşıyan, değişik bilim alanlarının ihtisas gerektiren konularından seçilmekte ve kimi zaman belirli bir metodik yaklaşımın uygulama yöntemlerini de kullanmaktadır.

Klasik kompozisyon planında olduğu gibi, makalenin de “giriş” bölümünde konu ortaya konur ve bununla ilgili iddialar, tezler sıralanır; “gelişme” bölümünde değişik kanıtlarla iddianın ispatına gidilir; “sonuç” bölümünde ise, yazıdan çıkarılmak istenen düşüncelere varıldığı gösterilir.

Gazetelerin günlük çıkıyor olması, makale konusunda güncelle alâkalı bir boyutu kaçınılmaz kılar. Diğer taraftan dergilerin de belirli alanlarda yoğunlaşmış olması, son zamanlarda gazete makaleleri ile dergi ve kitap makalelerini birbirinden ayıran bir eğilimi beraberinde getirir. Bu açıdan bakıldığında ise gazete yazısı olarak makalenin yine bir gazete yazısı olan fıkrayla yakınlığı söz konusu iken, dergi makalelerinin daha ziyade bilim dallarının konularını ele alması dolayısıyla gazete fıkralarından uzaklaşırlar. Diğer bir açıdan baktığımızda söylemek istediğimiz şudur: Gazete makalesi ile bir köşe yazısı olan gazete fıkrası arasındaki fark, makalenin ele aldığı güncel konuyu ispat etme arzusuna karşılık fıkranın böyle bir zorunluluğunun bulunmamasıdır.

Makalede iddia ve ispat sabit kalmak koşuluyla bir konu sınırlamasından bahsedilemez. Hemen her konuda makale yazılabilir. Resim, müzik, edebiyat gibi sosyal bilim dallarında, fizik, kimya, biyoloji gibi fen bilimi dallarında; kültür, politika, spor, askeriye alanlarında makaleler yazılabilir.

Türk edebiyatının batılılaşmasında gazete ve dergilerin rolü tartışılmazdır. Özellikle düz yazı türlerinin edebiyatımızda gelişmesinde bilhassa gazete çok önemli bir rol oynamıştır. Eski edebiyatımızda sanat gayreti ön planda olduğu için şiirin gelişmişliği yanında düz yazı geri kalmıştır. İşte bu noktada Tanzimat sonrasında kültür hayatımıza giren gazete ve dergiler düşünce merkezli düzyazı türlerinin de yaygınlaşması bakımından çok önemli bir görevi yerine getirmişlerdir. Fakat şunu da unutmadan eklemek gerekir ki, bu dönemde bahsini ettiğimiz düz yazı türlerinin birbirinden kesin sınırlarla ayrıldığını söylemek oldukça güçtür. Roman ve hikâyede olduğu gibi, deneme, makale, fıkra, eleştiri, vb. düzyazı türlerinin eski edebiyatımızda modern mantığa bağlı bir tecrübesi olmadığı için, Tanzimat döneminde de bunlar arasındaki ayrım tam olarak ortaya konamamıştır. Dolayısıyla Tanzimat dönemindeki gazete ve dergilerde çıkan bazı düzyazı örneklerini ister istemez, sonradan kesin sınırlarına kavuşan düzyazıların pek çoğunun ilk örneği olarak kabul etmek durumunda kalmaktayız. Yani bir anlamda Şinasi’nin, Namık Kemal’in veya Ziya Paşa’nın bu dönem gazetelerindeki bazı yazıları hem makalenin ve hem de eleştirinin, denemenin, gazete fıkrasının örneği olarak kabul edilmektedir.

Türk Edebiyatında Makale

Yukarda da belirttiğimiz gibi bugünkü edebiyatımızda yer alan düz yazı türlerinin çoğu modernleşme sürecinde edebiyatımıza Batı edebiyatlarından girmiştir. Özellikle bu dönemde kültür hayatımıza giren gazetenin önemli bir iletişim vasıtası görevi gördüğü ve pek çok Batılı edebi türün tanınmasına ve yaygınlaşmasına vesile olduğu söylenebilir. Bu bakımdan makalenin, söz konusu dönemde diğer düzyazı türleriyle karışık bir şekilde edebiyatımıza gazeteler vasıtasıyla girdiğini söylemek mümkündür.

Mesela “1 Ağustos 1840’ta İngiliz asıllı William Churchill’in imtiyaz sahibi bulunduğu, başlangıçta on günde bir, 139. sayıdan itibaren de haftalık olarak çıkan ve yarı resmî olan Ceride-i Havadis gazetesi, ilim ve ahlak konularından başka edebiyat üzerine makaleler..” (Çıkla, 2007, 36) de yayımlamaktadır. “Bu gazete Türk okuyucusunun sadece edebî konularla karşılaşmasını değil aynı zamanda vatan sevgisi hakkındaki makaleyle vatan konusuna, dünyadan haberlerle dünya hareketlerine alaka ve merakının uyanmasının da ilk işaretlerini taşımıştır.” (Çıkla, 2007, 36) Dolayısıyla hep söylene geldiğinin aksine, kültür hayatımızda ilk makale örneklerine Tercüman-ı Ahval’den önce rastlamak mümkündür. Kültürümüzde günlük gazete anlayışının doğmasına yol açan ilk gazete ise, 1860 tarihli Tercüman-ı Ahval’dir. Şinasi’nin Agah Efendi ile birlikte çıkardığı bu gazete, mukaddimesinde Şinasi’nin ifade ettiği amaçları doğrultusunda toplumu aydınlatma maksatlı pek çok makaleye yer verir. Şinasi’nin aynı bilgilendirme maksatlı tavrı, 1862 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinde de devam eder. Şinasi, iç ve dış siyasetin yanı sıra, sanat ve edebiyat konulu makalelere de bu gazetede yer verir. Fakat tekrar etmekte yarar vardır: Bu yazıların bir kısmı, aynı zamanda bizdeki ilk eleştiri, deneme vs. düzyazı türlerinin özelliklerini de içinde barındırmaktadır. Tanzimat dönemi gazetecilerinin büyük oranda edebiyatçı olmaları, yeni edebi türlerin gazetelerde yaygınlaşmasına yol açmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifade ettiği gibi bu dönem gazeteleri, 1880’lere kadar hem edebiyatçıların ve hem de yeni edebi türlerin yetişme yerlerinden biri olmuş ve yeniliği idare etmiştir. Nitekim Şinasi’nin Avrupa’ya kaçması üzerine Tasvir-i Efkar bu kez Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve Ebuzziya Tevfik’in diğer edebi eserlerinin olduğu gibi sanat, edebiyat, siyaset konulu makalelerine de kaynaklık etmiştir.

  • Namık Kemal, Londra’da Ziya Pasa ile birlikte çıkardıkları Hürriyet (1868) ve İstanbul’a döndükten sonra çıkardığı İbret (1871);
  • Ahmet Mithat Efendi, Devir (1872) ve Tercüman-t Hakîkat (1878);
  • Şemseddin Sami, Sabah (1876) ve Tercümân-ı Şark (1878);
  • Ebuzziya Tevfik, Hadîka (1872) ve Sirâc (1873);
  • Basîretçi Ali Bey, Basiret (1869)

gazetesinde hem kendileri ve hem de başka pek çok yazarın din, vatan, siyaset, edebiyat konulu makalelerine yer verirken sadece makale türünün değil, genel anlamda bütün bir edebiyatımızın ve hayatımızın değişmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Mesela yenilik edebiyatımız için oldukça önemli olduğu düşünülen Ziya Paşa’nın “Şiir ve İnşa” makalesi Londra’da çıkardıkları Hürriyet gazetesinde ve Namık Kemal’in “Lisan-ı Osmânî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şâmildir’’ başlıklı makalesi ise Tasvir-i Efkâr’da yayımlanmıştır. Nitekim Muallim Naci de Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesindeki köşesinde genç şairlerin şiirlerini değerlendirdiği eleştirel yazılarının yanı sıra çeviri ve makalelerine de yer verir.

Bu çerçevede şu söylenebilir; Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde gazete ve edebiyat iç içe olduğu için, hemen her edebiyatçı ve sanatçı makale de yazmıştır. Yukarda bahsini ettiğimiz Tanzimat neslinden sonra gelen Servet-i Fünûn ve Milli Edebiyat yazar ve şairleri, -kimi zaman eleştiriyle karışık da olsa- makale türünü daha da olgunlaştırmalardır. Halit Ziya, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Beşir Fuad, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Fuat Köprülü, Ömer Seyfettin, Ali Canip ve daha da arttırılabilecek pek çok yazar ve şair, dil, edebiyat, sanat, siyaset, tarih, din gibi sosyal, siyasal, tarihsel, güncel konulardaki makaleleriyle edebiyatımızda bilimsel bir mantığın da yerleşmesine katkıda bulunmuşlardır.

Bir kısmı Cumhuriyet öncesinde de yazmakla birlikte, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Halide Edip, Hüseyin Cahit Yalçın, Refik Halit, Nurullah Ataç, Peyami Safa, Sabri Esat Siyavuşgil, Refik Halit Karay, Ahmet Hamdi Tanpınar, Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyuboğlu, Erol Güngör, Nadir Nadi, Cumhuriyet sonrasında gazete makalesiyle dikkat çeken isimlerdir.

Diğer taraftan akademik çevrelerin üniversitelere bağlı olarak genişlemesiyle dergi makalelerinde de oldukça önemli bir artış olmuştur. Bugün gazete makalelerinin daha çok siyasi ve sosyal merkezli bir içeriğe sahip olmalarına ve yazarlarının genellikle gazetecilikten gelen kimseler olmasına karşın dergi makaleleri özel bilimsel alanlarda oldukça zengin bir çeşitlilikte dikkat çekmektedir. Bugün hemen hemen her akademik kimlik taşıyan yazarın dergi makaleleriyle yakından ilgili olduğu düşünülürse bu türdeki yazıların oldukça zengin bir literatür sergilediği söylenebilir. Bu çerçevedeki bütün dergileri ve dergi makalelerini sıralamak mümkün olmadığından bilhassa sosyal bilimler çerçevesinde makaleleri kitap haline getirilen araştırmacıların eserlerinin bir kısmını sıralamak bile bu konudaki zenginliği gösterecektir. Bu tipteki makalelerin özellikle Makaleler başlığı altında toplanması bir gelenek halini almış görünmektedir. Şüphesiz ki bu geleneğin önde gelen eserlerinin başında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Edebiyat Üzerine Makaleler (1969)’i ve Mehmet Kaplan’ın, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar I, (1976); Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar II, (1987) ve Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 3: Tip Tahlilleri (1985) isimli eserleri gelmektedir. Daha sonra yine önemli akademisyenlerin makalelerini bir araya getirdiği görülmektedir. Son yıllarda akademik seviyedeki makalelerin yer aldığı bu tarzdaki kitaplara şunlar örnek olarak verilebilir:

• İsmail Aka, Makaleler (2005)

• Abdülkadir inan, Makaleler ve incelemeler (1998)

• Abdülkadir Turan, Kimliğime Dokunmayın: Şiir-Makale (1996)

• Ahmet Bican Ercilasun, Makaleler/Dil – Destan – Tarih – Edebiyat (2007)

• Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Sufiliğine Bakışlar & Makaleler-İncelemeler (2011)

• Ali Sevim, Makaleler (2005)

• Aydın Taneri, Makaleler (2005)

• Azmi Süslü, Makaleler (2006)

• Ahmet Bican Ercilasun, Makaleler (2007)

• Baki Kuru, Makaleler (2006)

• Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (1983)

• Ekrem Hakkı Ayverdi, Makaleler (1985)

• Erdoğan Moroğlu, Makaleler (2006)

• Hakkı Dursun Yıldız, Makaleler (2007)

• Halil İnalcık, Doğu Batı Makaleler (2009)

• Hilmi Yavuz, Edebiyat ve Sanat Üzerine Yazılar Makaleler (2005)

• Kazım Yaşar Kopraman, Makaleler (2005)

• Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Devri Üzerine Makaleler, Araştırmalar, (1999)

• Musa Duman, Makaleler Eski Türkiye Türkçesinden Osmanlı Türkçesine (2008)

• Orhan Köprülü/Bilgehan A. Gökdağ, Makaleler, (2006)

• Osman Turan, Makaleler Kurtuba (2010)

• Sabri F. Ülgener, Makaleler (2006)

• Süleyman Ateş, Makaleler (1996)

• Şerif Baştav, Makaleler (2005)

• Şerif Mardin, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler, (2007)

• Talat Koçyiğit, Makaleler (2009)

• Yahya Kemal Beyatlı, Mektuplar Makaleler (1977)

Bunların çok daha fazla sayıda olduğunu tekrar hatırlatarak son yıllarda yine bu çerçevede gelenekleşen bir başka gelişmeye geçebiliriz. Özellikle üniversite çevresinde tecrübesi ve eserleriyle alanına önemli katkılarda bulunmuş akademisyenler adına çıkarılan armağan kitapları ve ünlü yazar ve şairlerin doğum ve ölüm yıldönümleri dolayısıyla çıkarılan anma kitapları da pek çok makaleyi içinde barındırmaları bakımından konumuz itibariyle dikkate alınması gerekir. Bunlardan bazıları:

• Ahmet Öncü (Derleyen), Şerif Mardin’e Armağan (2009)

• Ahmet Sevgi (Haz.), Erol Güngör’ün Anısına Armağan (1998)

• Alpay Kabacalı, 100. Doğum Yılında Nazım Hikmete Armağan (2002)

• Ezel Elverdi (Editör), İnci Enginün ‘e Armağan (1997)

• Halef Nas (Haz.), Ömer Faruk Huyugüzel’e Armağan &AÜ)

• Handan inci (Haz.), Oğuz Atay’a Armağan (2008)

• Handan inci (Haz.), Zeynep Kerman Kitabı, (2010)

• Kollektif, Mehmet Kaplan’a Armağan (1984)

• Kollektif, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan (1991)

• M. Ö. Alkan, Mete Tunçay’a Armağan (2007)

• Nazan Aksoy (Haz.), Berna Moran ‘a Armağan (2008)

• Veysel Çetin, Afşar Timuçin e Armağan (2010)

• Yakup Çelik (Editör), Attila İlhan Armağanı (2010)

• Zeynep Kerman, Mehmet Kaplan İçin (1988)

Akademik çevrelerin dergilerdeki, anma ve armağan kitaplarındaki makalelerini bir tarafa bırakıp gazete makaleciliğine döndüğümüzde bunun biraz da gazetecilik tarihimizle paralel olduğunu görürüz. Cumhuriyet yıllarında makalelerle dönemin problemleri üzerinde düşünen, çözümler sunan önemli gazetelerin bulunduğunu görürüz. Bunların bir kısmı yayın hayatına Cumhuriyet’ten önce başlamakla birlikte önemli bir kısmı Milli Mücadele’yi desteklemiş ve Cumhuriyet sonrasında da cumhuriyet düşüncesi çerçevesinde yazılara yer vermişlerdir.

Şüphesiz ki Cumhuriyet sonrası dönemde makale yazarları bunlarla sınırlı değildir. Ayrıca doğrudan bir üniversiteye bağlı olmayan ve daha çok sanat ve fikir dergisi özelliğindeki dergileri de hesaba kattığımızda bu sayının binleri bulacağı da kesindir. Diğer taraftan bu makaleleri isim isim anmak veya gruplandırmak da böyle bir çalışmada mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla daha çok önemli ulusal gazeteler ve buralarda makale yazılarıyla ön plana çıkan yazarlar etrafında konuya devam etmek uygun olacaktır.

Bu anlamda ilk dikkati çeken gazetelerden biri Vakittir. 1917’de Ahmet Emin Yalman ve Asım Us tarafından yayına başlayan Vakit gazetesi 1934’te Kurun adını alır, fakat bir süre sonra yine Vakit adına döner. Bu gazetede Yusuf Ziya, Sadri Ertem, Hakkı Süha, Refik Ahmet, Fikret Adil dönemin önemli sosyal, kültürel ve siyasal olaylarıyla ilgili makaleler ve fıkralar yazarlar.

1924’te Yunus Nadi, Nebizade Hamdi ve Zekeriya Sertel’in birlikte kurdukları ve isim babalığını Atatürk’ün yaptığı Cumhuriyet gazetesi bugün hâlâ yayın hayatına devam etmektedir. 1945 yılına kadar gazetenin baş makalelerini genellikle Yunus Nadi yazmıştır. Zekeriya Sertel, Yakup Kadri, Abidin Daver, M. Nermi, Şükrü Kaya gibi yazarların da baş makale yazdıkları görülür. İlk yıllarında Aka Gündüz, Haşan Bedreddin, Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Alamet Refik, İsmail Habip, Abidin Daver, Cenap Şahadettin, Vedat Nedim, Halit Ziya, Cevat Fehmi Başkut, Mümtaz Faik, Fuad Köprülü, Halit Fahri gibi önemli isimlerin makale ve fıkralarına da yer verilmiştir. Yunus Nadi’den sonra Nadir Nadi baş makaleleri yazmaya devam etmiş, Doğan Nadi ise genellikle fıkralar yazmıştır.

İş Bankası tarafından 1935 yılında kurulan ve Ali Naci Karacan tarafından yönetilen Tan gazetesinde Ahmet Emin Yalman, Zekeriya Sertel, Halil Lütfi Dördüncü, Sabiha Sertel, Burhan Felek, Fikret Adil, Eşref Şefik, Refik Halit Karay ve Refi-i Cevat Ulunay gibi isimler fıkra ve makale yazmaktadırlar. Türkiye’nin en eski gazetelerinden olan ve 1918’de yayın hayatına başlayan Akşam gazetesinde Necmettin Sadak, Falih Rıfkı Atay, Ali Naci Karacan gibi isimler Cumhuriyet yıllarında da makale ve fıkralarıyla yazmaya devam ederler. Nazım Hikmet de bu gazetede “Orhan Selim” adıyla küçük fıkralar yazmıştır.

Atatürk’ün 1920 yılının ilk günlerinde Ankara’da kurduğu Hâkimiyet-i Milliye gazetesi ise, 1934’te Ulus adını alır. Falih Rıfkı Atay’ın yönetiminde çıkan gazete, hükümetin ve CHP’nin görüşlerini yansıtır. Ulus’un zengin yazı kadrosu içerisinde yer alan Necip Ali Küçüka, Vedat Nedim Tör, Orhan Şaik Gökyay, Yakup Kadri Zeki Mesud, Burhan Belge, Nurullah Ataç, Cemal Kutay gibi isimler, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki problemlere dikkat çeken makale, eleştiri ve fıkralar yazmışlardır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise Tan, Vatan, Akşam, Tanin, Tasvir-i Efkâr gibi gazeteler ve bazı dergiler, siyasal olayların etkisiyle politik tarafı ön plana çıkan makale ve fıkralara yer verirler.

Bir kısmı 1940 ve 501i yıllarda yayın hayatına başlayan bugünkü gazetelerde artık en fazla yeri siyaset, magazin, iç ve dış olaylar, ekonomi, spor gibi konular aldığı için (Çıkla, 2007, 57) bu gazetelerdeki makalelerde artık bu çerçevede olmaya başlamıştır. Nitekim buna bağlı olarak da 1960’11 yıllardan itibaren edebiyatın gazetelerden uzaklaşmaya başladığı görülür.

1948’de yayın hayatına giren Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi’dir. Gazetenin önemli makale yazarları arasında Ertuğrul Özkök, Oktay Ekşi, Selim İleri, Konur Ertop, Hıfzı Topuz, Haşan Bülent Kahraman, Doğan Hızlan, Emre Kongar, Asım Bezirci, Nedim Gürsel, Füsun Akatlı, Berna Moran, Vedat Günyol, Atilla Özkırımlı, Atilla Dorsay, Tahsin Yücel, Murat Bardakçı, Yusuf Çotuksöken, Cevdet Kudret, Yaşar Kemal gibi isimler sayılabilir.

Türk gazetecilik tarihinde önemli bir yeri olan Milliyet ise 1950’de gazetenin hem sahibi ve hem de başyazarı olan Ali Naci Karacan tarafından kurulmuştur. Gazetenin önemli makale yazarları arasında bilhassa sanat, edebiyat ve kültürle ilişkili olanları saymak bile yeterli bir fikir verecektir. Makale başta olmak üzere, deneme, fıkra ve eleştirileriyle de ön plana çıkan Milliyet yazarları arasında özellikle şu isimler dikkat çeker: Refii Cevat, Aziz Nesin, Özdemir Nutku, Ahmet Cemal, Alpay Kabacalı, Vedat Günyol, Cevat Çapan, İlhami Soysal, Demir Özlü, Enis Batur, Atilla Dorsay, Konur Ertop, Ayla Kutlu, İlber Ortaylı, Erhan Bener, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Yaşar Nabi Nayır, Feyza Hepçilingirler, Vecdi Sayar, Atilla Özkırımlı…

Bugünkü Tercüman gazetesi ise milliyetçi ve muhafazakâr bir çizgide yayın yapmak üzere 1961 yılında Hadiselere Tercüman adıyla çıkmıştır. Kemal Ilıcak, Ünal Sakman ve Saadettin Çulcu gazetenin kurucuları arasındadırlar, ilk dönemlerinde Yakup Kadri, Kadircan Kaflı, Rauf Tamer, Tarık Buğra, Yaşar Nabi Nayır, Ahmet Kabaklı, Nazlı Ilıcak, Yavuz Donat gibi isimler önemli konularda makaleler yazmışlardır. 1955’te çıkmaya başlayan Yeni Sabah gazetesinde Nezih Demirkent, Müşerref Hekimoğlu, Nezihe Araz, Hakkı Devrim, Altan Erbulak, gibi isimlerin makalelerine rastlanmaktadır.

Ayrıca bugün büyük gazeteler arasına girmiş olan ve 1980’lerin ortalarında yayın hayatına başlamış olan Sabah (1985) ve Zaman (1986) gazeteleri de önemli siyasal, kültürel, sosyal, ekonomik, dini vs. konulardaki makalelerle gündemi takip eden ve pek çok okuyucu bulan gazeteler olmuşlardır. Bilhassa Zaman gazetesi yazar kadrosunda yer alan Fehmi Koru, Ali Bulaç, Mehmet Doğan, Hüseyin Hatemi, Nevzat Yalçıntaş, İsmail Hekimoğlu, Nezih Uzel gibi isimler, gündeme ilişkin makale, deneme, fıkra ve eleştirileriyle muhafazakâr okuyucunun ilgisi çekmeye devam etmektedir.

Diğer taraftan yukarıda bahsini ettiğimiz gazeteler kadar uzun ömürlü olmamış ama içinde önemli sanat, edebiyat kültür adamlarının makalelerine yer vermiş olan bazı gazeteleri de anmak gerekmektedir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkan Haftalık Resimli Gazetede Ziyaettin Fahri, Mustafa Şekip, Ahmet Refik; 1939’da çıkan Yeni Gün’de Refik Halit, İbrahim Hakkı Konyak, Yusuf Ziya, Nizamettin Nazif, Kandemir, Burhan Felek, Mahmut Yesari; 1950’lerde çıkan Yeni Sabahta ise Abdülhak Şinasi Hisar, Hilmi Ziya Ülken, Sabri Esat Siyavuşgil, Sulhi Dönmezer, Cahit Tanyol, Refii Cevat Ulunay gibi isimlerin makalelerine rastlanmaktadır.

Prof.  Dr. Yunus BALCI, Cumhuriyet Dönemi Türk Nesri, Anadolu Üniversitesi Yayınları

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu