Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk

Benim Adım Kırmızı (roman özeti)

Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk

Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk

Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk‘un ilk defa 1998 yılında yayınlanan, tarihî kurgu türünde bir romanıdır.

Roman, 1591 yılında Osmanlı Padişahı III. Murad döneminde, dokuz günlük bir zaman diliminde karlı bir havada İstanbul’da geçer.

Benim Adım Kırmızı romanı, Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları, Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat” gibi eserlerden sonra farklı bir tarzda yazılmış. Orhan Pamuk da bu kitabı için “En renkli ve en iyimser romanımdır…” diye bahsetmiştir.

Özet

1591 kış ayları, İstanbul. İki erkek çocuk annesi Şeküre’nin kocası dört yıldır savaştan dönmemiştir. Şeküre baba evine döner. Şeküre’nin babası Enişte Efendi Padişahın emri ile gizli bir kitap yaptırmaktadır. Kitabın gizi Avrupai usuller kullanarak resmedilmesidir.

Enişte Efendi Osmanlı sarayının ünlü nakkaşları Kelebek, Zeytin ve Leylek’i kitabın nakışlarını yapmaları için görevlendirir. Tezhibi de Zarif Efendi yapmaktadır. Koyu bir taassup içinde olan Erzurumlu Hoca Efendi de nakkaştır. Padişahın yaptırdığı kitabın hazırlanmasına karşı çıkar ve nakkaşlar arasında tartışma yaratır. Geleneklere ve dine aykırı bir şeyler çevrildiğini söyler. Zarif Efendinin işlerine köstek olacağını anlayan nakkaşlardan biri (Zeytin) Zarif Efendi’yi öldürür.

Enişte Efendi kendisine yardım etmesi için yeğeni Kara’yı (ünlü bir nakkaş) İstanbul’a çağırır. Kara, Enişte Efendi’nin kızı Şeküre’yi sevmiş, aşkını ona söyleyince evden kovulmuştur. Kara şehir şehir dolaşmış, ama Şeküre’yi unutamamıştır. Enişte Efendinin bu çağırışı üzerine on iki yıl sonra İstanbul’a döner. Bir süre sonra Enişte Efendi de öldürülür. Katili Kara bulur. Şeküre ile evlenir.

Deytalı Özet

1591 yılı kış ayları, İstanbul. İki erkek çocuğu annesi, güzeller güzeli Şeküre’nin kocası dört yıldır savaştan dönmemiştir. Çocukluk aşkı, yeğeni Kara ise aşkını açıkladığı için evden kovulmuş ve ancak on iki sene sonra İstanbul’a dönebilmiştir. Döner dönmez de hala çok sevdiği Şeküre ile evlenmenin yollarını arar.

Babası ve iki çocuğu ile birlikte kalan Şeküre’nin gönlü hem Kara’da hem de kocasının kardeşi Hasan’dadır. Şeküre’nin babası yani Kara’nın eniştesi Padişahın emri ile gizli bir kitap yaptırmaktadır. Kitabın gizli Avrupai usuller kullanarak resmetmekten gelir. Enişte Efendi Osmanlı sarayının ünlü nakkaşları Kelebek, Zeytin ve Leyleği kitabın nakışlarını yapmaları için görevlendirir. Tezhibi de Zarif efendi yapmaktadır. Koyu bir taassup içinde olan Erzurumlu Hoca Efendi ve taraftarları ise geleneklere ve dine aykırı bir şeyler çevrildiğini anlamıştır ve Zarif Efendi de bu düşüncededir. Her gece kahveye toplanan nakkaşlar ve hattatlar bir meddahın resimlerle anlattığı sivri dilli ve Erzurumlu Hoca karşıtı hikayelerle eğlenirler. Zarif Efendinin işlerine köstek olacağını anlayan nakkaşlardan biri Zarif Efendiyi öldürür. Romanın geriye kalan kısmı katilin bulunmaya çalışması, nakışta üslup ve imzanın yeri, doğru ve batının yeri üzerine kahramanların düşünceleri ile örülüdür. Böylece kitap bir çok eğlenceliği bir arada barındırmaktadır aslında.

Eski resim sanatının incelikleri ve düşünce yapısı ile ilgili türlü hikayeler ve bilgiler, eski; İstanbul’un dar sokaklarında gezintiler, bohçacı kadınlar, incili yastıklar, fıstık yeşili feraceler, kırmızı yelekler kuru kayısılı pilavlar, hoşaflar, tarhana çorbaları. Tabii bunun yanında kelle uçurmalar, gözlerine iğneler batıranlar ve daha türlü kan kokulu sahneler de mevcut. Katilin kimliğini bulmaya çalışmak bile kitabın sonuna kadar yeterince oyalayıcı. Osmanlı tarihi ve eski resim sanatı ile fazla ilginiz yoksa bazı bölümleri fazla uzatılmış ve tekrar edici bulabilirsiniz. 470 sayfalık ince ince kurgulanmış bu romanın son sayfasını çevirip de kapağını kapattığınızda gül ve küf kokularıyla kaldırmadan önce gülümsediğinizi fark edeceksiniz.

Ayrıca bakınız:

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu