Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir

Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir (1920-1960)

Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir

Ölçü ve kafiyeye gibi kurallara bağlı olmadan şiir yazma dünya edebiyatında Arnodi Heine ve  Eliot Cloudel ile başlar. Türk edebiyatında ise Fransız sembolistlerden etkilenerek serbest nazmın ilk temsilcisi olarak Cenap Şahabettin olarak görülür.

Serbest nazmın üç şekli vardır:

1) Ölçülü-kafiyeli serbest nazım:

Serbest müstezattan daha serbest bir şekille yazılan bu şiirlerde dize bir sözcüğe kadar iner, fakat dizelerde bir kafiye vardır. Ölçü genellikle aruzdur. Ahmet Haşim bu şiirde çok başarılı eserler vermiştir. “O Belde” şiiri bu özellikleri taşır.

Ne sen
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa
Ne de alam-ı fikre bir mesa
Olan bu mai deniz
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.  (Ahmet Haşim)

2) Ölçüsüz-kafiyeli serbest nazım:

Kafiyede iç ritimden yararlanan ama ölçüsüz şiirlerdir. Mısralar hiçbir dış düzene sahip değildir. Edebiyatımız da Orhan Veli Kanık bu üslupta şiirler vermiştir.

İSTANBUL TÜRKÜSÜ

İstanbul’da Boğaziçi’nde,
Bir fakir Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içinde.

Urumelihisarı’na oturmuşum;
Oturmuş da, bir türkü tutturmuşum:
“İstanbul’un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşalrı;
Edalı’m,
Senin yüzünden bu hâlim.”

“İstanbul’un orta yeri sinema;
Garipliğim mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
Sevdalı’m,
Boynuna vebalim!”

İstanbul’da Boğaziçi’ndeyim;
Bir fakir Orhan Veli;
Velinin oğlu;
Tarifsiz kederler içindeyim.

(Orhan Veli Kanık)

3) Ölçüsüz-kafiyesiz serbest nazım:

Hiçbir ölçüye bağlanmadan hiçbir kural ve kayıtla sınırlandırılmayan ve dili duygulu söyleyişiyle öz sesinden ritim yakalanan şiirlerdir. Bu akım Orhan Veli’yle başlamış olsa bile onun şiirlerinde de kafiye, düzensiz de olsa vardır; o da daha sonraları tamamen kuralsız şiire dönmüştür.

GÜZEL HAVALAR

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

(Orhan Veli)

KIRMIZI YEŞİL

Kıyısına tuz ileten rüzgârı,
balıkların yüzdüğünü duyarım,
Dinlerim yosunların konuştuğunu,
midyelerin ağladığını.
Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır,
delinir,
kan akar.
Bir kanadı var,
zehir yeşili…

İstanbul, 1 Nisan 1954

Sait Faik Abasıyanık (1906 – 1954)

Toplumcu Gerçekçi Şiir Anlayışı

Bu şiir anlayışının temelini materyalist dünya görüşü oluşturur. Bu edebi hareketin ideolojik arka planını ise Marksist ideoloji şekillendirir. Fakat bu edebi anlayış şekillerini oluşturasıya kadar ‘halkçılık ve köycülük’ kavramları üzerinde daha sonra ‘işçi’ kavramı çevresinde gelişmeye devam eder. Toplumcu Gerçekçi edebiyat anlayışını 1934 yılında Moskova’da yapılan ‘Yazarlar Birliği Kongresinde’ Maksim Gorki bazı maddelerle sıralar:

  1. Toplumcu gerçeklik daha önceki eleştirel gerçeklikten farklı olarak pragmatik bir edebiyattır ve tezi vardır.
  2. Bu edebiyatta insanı belirleyen en temel öğe kolektivizmdir. Sosyalist bireysellik ancak kolektif emek içinde gelişebilir.
  3. Yaşam eylemdir ve yaratmaktır.
  4. Bu edebiyat eğitsel işlevle yüklüdür. Sosyalist bireyselliğin geliştirilmesi bu edebiyatın ana amacıdır.

Sanatı her türlü dinsel ve töresel bağdan kopararak bireysel varoluş biçimi olarak algılayan bu şiir anlayışı, bireye anlam kazandıranın toplum olduğunu savunur. Bu nedenle ilk toplumcu dalga edebiyatımızda köylücülük-ağalık çatışması, yönetici ve büyük azınlık arasındaki çelişkileri devrimci söylemle başlamıştır.

Toplumcu-Gerçekçi Anlayışın Temsilcileri:

gibi şair ve yazarlar toplumcu-gerçekçi anlayışın temsilcileridir.

Bu sanatçılardan Nazım Hikmet özellikle Rus şair Mayakovski’den etkilenir. Toplumcu gerçekçi şairler düşünce akımı olan ve edebiyatı da etkileyen Fütürizmden etkilenerek bu güne kadar gelir.

KÖRÜZ BİZ

Ne varsa otu ot, çiçeği çiçek yapan
Tan yerinden söken umut ışığı
Sizin olsun çekik gözlü kardeşlerim
Aydınlıklar sizin olsun, körüz biz

Bakmayın gözlerimizde yansıyan yıldızlara
Göremeyiz ateş böceklerini biz körüz
Çakıp sönen deniz fenerlerini uzak kıyılarda

Bir bulut ne zamandır üstümüzde
Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında
Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz
Dolanır ayaklarımıza boğum boğum
Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır
Göz göz oyulmuş gözlerimiz biz körüz
Göz çukurlarımızda radarlar fırıl fırıl döner
Körüz el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden

Yeni körler peydahlarız uyur uyanır
Ayak altında eziledursun karınca sürüleri
Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz ne güzel
Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi

Körüz biz kör uçuşlara açmışız toprağımızı
Ha düştü ha düşecek çelik gagalardan
Mantar mantar açılan tohumlar sıcakta

Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan
Körüz gözbebeklerimize mil çekilmiş mil
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk
Tetikte kendi parmağımız yabancının değil

(Rıfat ILGAZ)

Fütürizm

Fütürizm, İtalyan şair Marinetti (1876 – 1944)’nin 1909’da Fransa’da yayımladığı bildirgesiyle ortaya çıkan bu akım, yaşamın sürekli ve hızlı bir değişim içinde olduğunu, sanatın da bu değişime ve hıza ayak uydurması gerektiğini savunur. “Manifesto Futurista” adı verilen bu bildiride şu düşünceler savunuluyordu:

“Bizler, müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip ahlakçılık gibi bütün yararcı korkaklıklarla savaşacağız. Biz dünyadaki gerçekten sağlıklı tek şeyi, yani savaşa ve ölüme götüren güzel düşünceleri yüceltiyoruz.”

Fütürizm, (gelecekçilik) geleneksel sanat anlayışına karşı çıkarak, yeni anlatım yollarının ve biçimlerinin bulunması gerektiği görüşünü benimser; sanatın her dalına makineyi, hızı ve dinamizmi sokmak ister. Fütürizm, bir bakıma makineye olan hayranlığın türküsünü söyler, ölçülü, uyaklı şiiri reddeder. Serbest nazım biçimleriyle ve yepyeni sözcüklerle eserler vermeyi amaçlar; geleneksel dilbilgisi kurallarını dışlar.

Fütürist şairler geçmişe ait tüm değerleri yıkmak istemişler; geleneksel olan her şeye karşı çıkmışlardır. “Makineleşmeye hayranlık”, “hız”, “ataklık”,”gemilere, trenlere, uçaklara övgü”,”savaşın güzelliği” temaları fütürist şairlerin başlıca dayanakları olmuştur.

Fütürizm resim, heykel, mimarlık alanlarını da etkilemiş, ancak uzun ömürlü olmamış ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra yerini Dadaizme bırakmıştır. Bu akım, İtalyan milliyetçiliğine ve askeri işgalciliğine çanak tutmuş; Rusya’da Marksist şairler tarafından benimsenmiştir.

Fütürizmin Temsilcileri: Filippo Tommaso Marinetti, Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
Türk Edebiyatında Fütürizm: Nazım Hikmet

PİSTON

Gürültüler arasından
Dan… Dan…
Gelir bir ses uzaktan
Makinenin gürültüsü
Pistonun gümbürtüsü
Piston… Ton… Ton… Ton
Piston… Pis…Ton…

(Filippo Tommaso Marinetti)

SERBEST NAZIM VE NAZIM HİKMET’İN BAŞARISI

Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran

Nâzım Hikmet şair olarak adını ilkin Hececiler çevresinde duyurmuş olsa da temelde onlardan çok ayrı bir anlayışın sanatçısıydı. Hece ölçüsünde yazdığı şiirlerinde, Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Mehmet Emin gibi şairlerin toplumsal görüşlerini, siyasal düşüncelerini savunuyordu. İşgal altındaki bir ülkede, halkı işgalcilere karşı kışkırtıcı şiirler yazan bir direnişçiydi. Bolu’dan Moskova’ya hececi bir şair olarak gitmişti; dönüşünde, özellikle 1920’lerin ikinci yarısında yazdıklarıyla Türkçede ‘yepyeni bir şair’ olarak nitelenmeye başlandı. ‘Serbest Nazım’ diye adlandırılan yeni bir tarzın öncüsüydü.

“Basamaklı dizeler, serbest uyaklar, gerçi getirilen yeniliğin dış biçimde olduğu izlenimini veriyordu, ama asıl yenilik içerikteydi: Şiirin alışılmış konularının, temalarının dışına taşılmış, bunun sonucu olarak da dil, ton, ritim, söyleyiş değişmişti.” Çok aşırı görünen bir yeniliğin böylesine kolay benimsenmiş olması Nâzım Hikmet’in Türk şiir geleneğine bağlılığından, bu geleneği çok iyi özümlemesinden doğmuştur.

“Nâzım Hikmet Türk şiirinde en göze batan biçimsel devrimi yapmış olan şairdir. Şiiri siyasal bir kavga aracı sayması, bunu açıkça söyleyerek başarılı örneklerini vermesi de elbette yazın dünyamız için etkili bir yenilikti. Ama ondan önce de, Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif gibi ünlü şairler toplumsal, siyasal, güncel sorunları doğrudan ele alan şiirler yazmışlardı. Nâzım Hikmet’in şiiri siyasal düşüncelerini savunmak için kullanışında onlara benzemeyen yan toplumsalcı oluşudur. Biçim alanında gerçekleştirdiği yenileşme ise şiirimizin bütünü için kökten bir dönüşüme yol açmıştır…

Bugün ‘özgür koşuk’ dediğimiz ‘serbest Nazım’ kesinlikle ölçüsüzlük değildi. Yer yer gene hece kalıpları kullanılıyordu. Ama kurallara bağlı kalınmadan, ‘serbest’ olarak davranılıyor, kalıptan kalıba geçiliyor, ya da hiçbir kalıba uyulmuyordu. Sözcüklerin birbirine bağlanışı, vurgular, harflerin sesleri, dilin müziği, bütün bunları saran bir uyum şairin işçiliğindeki en belirgin özelliklerdi. Başka bir söyleyişle, Türk şiirinde en göze batan biçimsel devrimi yaparken, Nâzım Hikmet şaire bir eylemci olarak yığınları kışkırtma görevini veriyordu.

Yakın tarihin bir panoraması niteliğindeki Memleketimden İnsan Manzaraları şiir, tarih, roman, öykü, oyun, senaryo türlerini birleştiren ‘yeni bir anlatı türü’ niteliğindedir.

Şiir:

  • 835 Satır (835 Satır; Jokond ile Sİ-YA-U; Varan 3; 1+1=1; Sesini Kaybeden şehir)
  • Benerci Kendini Niçin Öldürdü (Benerci Kendini Niçin Öldürdü; Gece Gelen Telgraf; Portreler; Taranta-Babu’ya Mektuplar; Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı; şeyh Bedreddin Destanı’na Zeyl)
  • Kuvâyi Milliye (Kuvayi Milliye; Saat 21-22 şiirleri; Dört Hapisaneden; Rubailer)
  • Yatar Bursa Kalesinde, Memleketimden İnsan Manzaraları , Yeni Şiirler , Son Şiirleri , İlk Şiirler
  • La Fontaine‘den Masallar

OYUN:

  • Kafatası (Ocak Başında; Kafatası; Bir Ölü Evi; Unutulan Adam; Bu Bir Rüyadır)
  • Ferhad ile Şirin (Yolcu; Ferhad ile şirin; Sabahat; Enayi)
  • Yusuf ile Menofis (Allah Rahatlık Versin; Evler Yıkılınca; Yusuf ile Menofis; İnsanlık Ölmedi Ya; İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?)
  • Demokles’in Kılıcı (İstasyon; İnek; Demokles’in Kılıcı; Tartüf – 59)
  • Kadınların İsyanı (Kadınların İsyanı; Yalancı Tanık; Kör Padişah; Her şeye Rağmen)

ROMAN-ÖYKÜ-MASAL:

  • Kan Konuşmaz, Yeşil Elmalar, Yaşamak Güzel şey Be Kardeşim, Hikâyeler, Çeviri Hikâyeler, Masallar

YAZILAR:

  • Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil, Yazılar (1924-1934), Yazılar (1935), Yazılar (1936), Yazılar (1937-1962), Konuşmalar

MEKTUPLAR: Nâzım ile Piraye, Cezaevinden Memet Fuat‘a Mektuplar

Ayrıca bakınız ⇒ Benzer Konular

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu