İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir

İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir Anlayışı (1960-1980)

İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir

1960 sonrasında kimi şairler kendilerini “toplumcu” ilan etmişler ve bu bakış açısıyla şiirler yazmışlardır.

Toplumcu gerçekçi şairler, Marksist felsefeyi benimsemişler; halkın sorunlarını, acıları, sıkıntıları anlatan; karamsarlık yerine halka umudu, yaşama direncini aşılayan şiirler yazmışlardır.

1960 kuşağı şairleri, 1961 anayasasının sağladığı bir özgürlük ortamı içerisinde, Nâzım Hikmet’in kitaplarının yayımlanmasının serbestleştiği, güncel, düşünsel, siyasal dergilerin yoğun olarak yayımlanabildiği ve gündemi belirlediği bir ortamda, dünyadaki “özgürlük hareketleri”nin etkisi altında biçimlenmişlerdir.

“Yeni Gerçek”, “And”, “Halkın Dostları”, “Militan” gibi dergiler etrafında toplanan şairler şiir anlayışlarını ve ideolojilerini bu dergilerde açıklamaya çalıştılar. Başlangıçta kendileri de etkilenmekle birlikte, kapalı, soyut, imgeli İkinci Yeni şiirini eleştirmişlerdir. Bunda dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi 60’ların ikinci yarısından itibaren yaygınlaşan politik hareketliliğin etkisi vardır.

Marksist felsefeyi benimseyen, toplumcu gerçekçi (sosyalist gerçekçi) bir bakış açısıyla şiirler yazan şairlerden Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe ve Özkan Mert, 1969’da Ant dergisinde “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı söyleşiyle İkinci Yeni şiirine karşı çıkmış ve toplumcu bir şiir anlayışını savunmuşlardır. Bu şairlerin anlayışları 70’li yıllara da genel olarak hâkim olmuştur. 70’lerde folklorik öğelere de yönelinmiştir. Şairler daha çok sosyal yaşamı, güncel politikayı konu edinen, yerleşik düzeni yeren, halkın ve işçi sınıfının sorunlarını politik bir bakışla ortaya koymaya çabalayan şiirler yazmışlardır.

İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir Anlayışının Temsilcileri:

1950’den 1980’e uzanan dönemde;

gibi şairleri sayabiliriz.

İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirin Özellikleri:

  • İkinci Yeni şiirinin aksine “umut ve yarına inanç, direnme ve isyan” konuları şiire hâkimdir.
  • Şairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmüşlerdir.
  • İkinci Yeni Şiiri’nin aksine açık anlatım tercih edilmiştir.
  • Şiirde şekil unsurlarından çok içeriği, anlamı önemsemişlerdir.
  • Sosyal temaları daha etkileyici hale getirmek için “slogan” üslubundan yararlanılmıştır.
  • Şiir, toplum bilincini uyaran ve toplumu dönüştüren bireysel bilincin sesidir.
  • Şiir, sosyal ve politik sorunlar karşısında bireyin eleştirel duruşunu ve özgürlük arayışını yansıtmalıdır.
  • Toplumcu Şiiri savunan şairlerde; 1940 toplumcuları ve Nazım Hikmet, Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şairler arasında şiire toplumsal bir görev yükleme bakımından bir ortaklık söz konusudur.

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL (1927-1984)

Bakınız ⇒ Hasan Hüseyin KORKMAZGİL

Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil

ACILARA TUTUNMAK

acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuşu
bense kafeste kanarya
o dolaşmış daldan dala
savurmuş yüreğini
ben bölmüşüm yüreğimi
başkaldıran dizelere

kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimizde
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde

aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye birşey vardı
sevmek diye birşey yokmuş
acılardan artakalan
işte bu bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde

acı çektim günlerce
acı çektim susarak
şu kısacık konuklukta
deprem kargaşasında
yaşadım birkaç bin yıl
acılara tutunarak
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimizde

(Hasan Hüseyin KORKMAZGİL)

ATAOL BEHRAMOĞLU (1942)

Bakınız ⇒ Ataol Behramoğlu

Ataol Behramoğlu Kimdir?
Ataol Behramoğlu

ŞİİR: Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Ne Yağmur Ne Şiirler….

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı sevilmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi,bir yaprak gibi,bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de bütün benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da sevinçler gibi, olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

(Ataol BEHRAMOĞLU)

BEBEKLERİN ULUSU YOK

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerinin tonu
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara bir üzüm tanesi
Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan, yıkımdan söz ederse biri
Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler bir fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok,
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu.

(Ataol BEHRAMOĞLU)

SÜREYYA BERFE (1943)

Süreyya Berfe
Süreyya Berfe

Süreyya Berfe‘nin Şiir Kitapları: Gün Ola (1969), Savrulan (1971), Hayat ile Şiir (1980), Ufkun Dışında (1985, toplu şiirler), Şiir Çalışmaları (1992), Ruhumun (1998)

UÇURUM, SU, KIRLANGIÇ

Alnın bir uçurum
önce gözlerimin
sonra dudaklarımın düştüğü
ve her seferinde
saçlarına takılıp kaldığı bir uçurum

Serin bir su alnının kokusu
Bu çok sıcak şehirde
birdenbire önüne çıkan
yenileyen dirilten
serin bir su

Gözlerin
yükü ağır iki kırlangıç
Bana doğru kalbime doğru
uçan uçan iki kırlangıç
Kimi zaman değip geçen
kimi zaman çarpıp kalan
karanlık şeylerden aydınlıklar taşıyan
sevinçle kederi
aşkla çileyi
bugünle yarını yansıtan
iki kırlangıç

(Süreyya BERFE)

İSMET ÖZEL (d.1944)

İsmet Özel
İsmet Özel

Bakınız ⇒ İsmet Özel

  • Şiirlerinde mistisizm ve batı şiiri geleneğini birleştirmiştir.
  • Önceleri sol ve maddeci görüşü savunan İsmet Özel, sonraları Müslüman dünya görüşüne bağlanır.
  • ŞİİR: Evet İsyan, Geceleyin Bir Koşu, Cellâdıma Gülümserken, Bir Yusuf Masalı .

Mataramda Tuzlu Su

West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların içinde uygunsuz biriyim
vahşetim beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara işime yaramıyor
rençberlerin o rahat ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerden kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
Uçarı bir gülümseyişle takındığım
muşta gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

(İsmet Özel)

Ayrıca bakınız ⇒ Benzer Konular

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu