Senaryo Kavramı ve Özellikleri

Senaryo Kavramı: Özellikleri, Örnekleri

Sinemada, film çekimine uygun olarak hazırlanan ve belirli yöntemlerle yazılan, kurgulanmış metinlere senaryo adı verilir. Senaryo metnini kaleme alan kişiye de senarist denir.

Senaryo, bir filmin ilk aşaması ve en önemli öğesidir. Senaryo metinlerinde zaman ve mekân notları verilir, sahne değişimleri gösterilir. Ancak çekimle ilgili hiçbir detaya senaryo metninde yer verilmez. Bu bakımdan senaryo, film ortaya çıktığında yani sinemayla birlikte anlam ve değer kazanan bir metindir.

Senaryo ve Sinema Sanatı
Senaryo ve Sinema Sanatı

Senaryo metinlerinin kendine özgü yazılış yöntemi vardır. Bu metinlerin, sinemanın ritmi ile birlikte düşünüldüğünde heyecan boyutunu ayakta tutması, duyguları ve zekâyı öne çıkarması beklenir. Senaryo metninin görsellerle zenginleştirilmesi ise yönetmen, oyuncu, görüntü yönetmeni, ışıkçı, ses ve efekt uzmanın iş birliği ile gerçekleştirilir. Bu bakımdan senaryo metinleri; yönetmen, oyuncu, görüntü yönetmeni, ses ve efekt uzmanı gibi teknik elemanların okumasına yöneliktir. Senaryo metinlerinde bu kişilerin anlayacağı teknik kullanılır. Bu çerçevede senaryo metinleri, teknik kadronun anlayabileceği evrensel bir kod ile yazılır.

Senarist, metnini zihnindeki görüntülerden hareketle oluşturur. Kendi zihnindeki bir kurguda hayal ettiği görsel dünyayı yakalamaya çalışır. Bunu yaparken yönetmen, oyuncular, görüntü yönetmeni, ses ve efekt uzmanı gibi elemanların da ortaya çıkan üründe büyük katkısı bulunur. Mekânın yansıtılmasında görüntü yönetmeninin, jest ve mimiklerde oyuncuların, tabiata ait seslerin yansıtılmasında ses ve efekt uzmanlarının filme katkısı olur. Ancak bu çerçeveyi senarist belirler.

Senaryo Örneği

ESİR ŞEHRİN İNSANLARI (SENARYO)

ARŞİV GÖRÜNTÜLERİ (Jenerik)

• İstanbul Boğazı’nda İngiliz Donanması
• Karaya çıkan İngiliz askerleri
• İşgal İstanbul’undan çeşitli görüntüler

1. İngiliz Yüksek Komiserliği /Dış-Gün/Dicson – Figüranlar

Bir merasim mangası binanın önündeki göndere Ingiliz bayrağı çekiyor. Merasim bandosunun trampetleri hızla çalar. Binanın ön cephesindeki levhada İngiliz Yüksek Komiserliği yazısı okunur (Ekranda yazının Türkçesi) Bir teğmen selama durur. Başta Dicson (Diksin) olmak üzere bir grup üst rütbeli subay, bayraklarını selamlayarak mağrur adımlarla binaya doğru yürürler.

2. Madrit Büyükelçiliği / Dış-Gün

Büyükelçiliğin haricî görüntüsü. Ekranda alt yazı. Ocak 1920 Ispanya – Madrit Büyükelçiliği

3. Madrit Büyükelçiliği / İç – Gün

Büyükelçi odanın ortasında Kamil’i ayakta karşılamıştır. Hararetli bir el sıkışma

Kamil – Büyükelçi

BÜYÜKELÇİ: Azizim Kamil… Bir veda ziyareti için bu ne acele?

KAMİL: İşe zor kısmından başlamak istedim ekselansları!

BÜYÜKELÇİ: Haklısınız, vedalar hep zordur. Onu hallettiniz mi yolun yarısını bitmiş sayın!

KAMİL: Vapur şirketi, iki gün sonraya ilave bir sefer koyunca Nermin’le ben de düşündük ki…

BÜYÜKELÇİ: Anlıyorum… Zaten harbin sona ermesine en çok seyahat şirketleri sevinmişti, tabii kadınlardan sonra! Lütfen oturun…

Koltuklara geçerler. Elçi, masadaki zile basarken Kamil’e gözlerini dikip sorar:

BÜYÜKELÇİ: Kaç sene oldu?… Dört mü?…

KAMİL: Evet efendim, tam dört sene…

BÜYÜKELÇİ: Meslek hayatımın en büyük bahtiyarlığı, sizinle çalışmaktı.

KAMİL: Rica ederim. Teveccühünüz.

Kapının çalınma ve açılma efekti. Elçi, kapıya doğru konuşur.

BÜYÜKELÇİ: Bize iki kahve.

BİR SES: Başüstüne.

Kapı kapanırken Büyükelçi devam eder.

BÜYÜKELÇİ: Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Memleketin gördüğü en mümtaz hariciyecilerden rahmetli Selim Paşa’nın oğlu Kamil, benim birinci kâtibim olacak! Bir büyükelçi başka ne ister?

Kamil, bu yoğun iltifatlardan biraz sıkılmış gibidir.

KAMİL: Mahcup ediyorsunuz. Ben sadece görevime layık olmaya çalıştım.

BÜYÜKELÇİ: O nasıl söz azizim? Oxford mezunu, birkaç batı lisanına sizin kadar vakıf birini bu zamanda bulmak kolay mı? Elçiliğe geldiğiniz ilk günü hatırlıyorum da. Kuzum, neydi o hâliniz? Tutturdunuz, “İlle de beni cepheye yollayın.” diye. Sizi ikna edene kadar göbeğim çatladı. Kamil’den dalgın ve isteksiz bir karşılık.

KAMİL: Bu konuda verdiğim kararın doğruluğundan hâlâ emin değilim efendim. İkna mı oldum yoksa işime mi.

Elçi, Kamil’in sözünü keser

BÜYÜKELÇİ: Ne münasebet! O zaman da söylemiştim: Savaş meydanlarını dolduracak binlerce insanı bir çırpıda bulabilirsiniz. Lakin OsmanlI’nın temel sıkıntısı, bizi Avrupa ile yakınlaştıracak münevverlerimizde! Hani nerde onlar? Olan tek – tük kişiyi de -sizin gibi harbe mi sürelim?

Kamil, konuşmanın bir an önce bitmesini ister gibidir. Sıkıntılı ama kibar bir tavırla ekler.

KAMİL: Neyse. Artık harp bittiğine göre, bu endişe de ortadan kalkmış demektir.

4. Elçiliğin Bahçesi / Dış-Gün Kamil – Büyükelçi

BÜYÜKELÇİ: Pederiniz Selim Paşa’nın bir lâfı vardı. Derdi ki “Harbin yarattığı enkaz, bazen harbin kendisinden daha elem vericidir!” Paris Konferansından iyi haber gelmiyor. Her şeye rağmen bizler bu esareti hak etmedik.

Kısa sessizlik. Elçi, dikkatle Kamil Bey’e bakarak.

BÜYÜKELÇİ: İstanbul’daki avukatınızdan haber var mı?

Kamil, geçiştirmeye çalıştığı bir sıkıntıyla.

KAMİL: Gittiğimde görüşeceğim.

Elçi göz ucuyla Kamil’i süzer. Onun gizlemeye çalıştığı sıkıntısını anlamış gibidir

BÜYÜKELÇİ: Malum lâftır: “Toz duman altında ferman okunmaz.” İstanbul yıllardır çok çekti. Hezimet sonrası kargaşa, talan ve yağma yetmezmiş gibi bir de yangınlar! Temenni o ki pederinizden size intikal eden gayri menkullere bir zarar gelmemiştir.

Kamil, gülümsemeye çalışır.

KAMİL: İnşallah.

BÜYÜKELÇİ: Arazinin büyük kısmı Musul ve Kerkük’teydi, di mi?

KAMİL: Evet efendim.

BÜYÜKELÇİ: Dua edelim ki, oralardaki İngiliz hâkimiyeti bir an evvel son bulsun. Yoksa…

Dış kapıya gelmişlerdir. Kamil, Büyükelçi’nin devam niyetinde olduğu konuşmayı kibarca keser.

KAMİL: Müsaadenizi istirham edicem. Buraya kadar zahmet buyurdunuz.

El sıkışırlar.

BÜYÜKELÇİ: Kısmet olursa bir gün bir yerlerde gene karşılaşırız. Esir bir şehre gidiyorsunuz Kamil… Allah muvaffak etsin.

KAMİL: Sağolun efendim.

BÜYÜKELÇİ: Nermin kızıma selamlar. Ayşe’yi benim yerime öpünüz lütfen. KAMİL: Allahaısmarladık.

BÜYÜKELÇİ: Yolunuz ve bahtınız açık olsun.

Büyükelçi, yürüyüp giden Kamil’in arkasından bakar. Kamil, kendisini sıkan bu konuşmanın bitmesinden mutludur.

Derin bir nefes alır.

Kemal Tahir’in “Esir Şehrin insanları” adlı romanını senaryolaştıran: Ahmet Yurdakul

Yönetmen: Cafer özgül

CAFER ÖZGÜL ( 1964- ): Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. TRT’de eğitim, kültür-sanat, çocuk konulu programlar yapmıştır. Birçok TV filmi ve dizisinin yapımcısı ve yönetmenidir. Ankara ve İstanbul Film Festivallerinde kazandığı ödülleri vardır.” Esir Şehrin İnsanları” dizisi Sedat Simavi Televizyon Ödülleri dalında Jüri Özel Ödülü’nü kazanmıştır.

Ayrıca bakınız:

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu