Fıkra Yazı Türü ve Özellikleri

Fıkra Yazı Türü ve Özellikleri

Fıkra Yazı Türü

Fıkra Nedir?

Fıkra: Bir yazarın günlük olaylara ya da ülke ve toplum sorunlarına ait her hangi bir konu üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini, akıcı bir dille anlatan düz yazılara Fıkra denir.

Bir başka tanım: Gazete ya da dergilerin belirli yerlerinde yayımlanan, güncel, siyasal, toplumsal sorunları kişisel görüşle ele alıp işleyen yazılara fıkra (köşe yazısı) denir.

Fıkra yazı türünün belirleyici özellikleri şunlardır:

  • Fıkralar güncel (aktüel) bir olayı konu edinirler. Gazetelerin belli bir köşesinde yayımlanan bu yazıların yarına kalırlığı yoktur.
  • Fıkra yazarı, işlediği konuyu görüşleri açısından değerlendirir. Bunu yaparken bir görüşü ayrıntılarıyla ele alma, kanıtlama yoluna gitmez.
  • Fıkrada anlatım yalın ve yoğundur.
  • Yazar, çok çeşitli konulardan söz açabilir; enflasyon, seçimler, terörle ilgili olaylar, erozyon, çevre kirliliği, dünyanın herhangi bir yerindeki savaş … fıkra konusu olabilir.
  • Düşünsel bir planla yazılır ve değişik anlatım biçimlerinden yararlanılır.
  • Bu tür edebiyatımıza Tanzimat‘la birlikte girmiştir.

Fıkra ile Makale Arasındaki Farklar:

  • Fıkra, makaleye göre daha kısa bir yazı türüdür.
  • Makalede belli görüşleri kanıtlama amacı vardır, fıkrada ise böyle bir amaç güdülmez. ‘
  • Fıkranın anlatımında, makaledeki “ciddiyet” görülmez. Makalede nesnel, fıkrada öznel nitelikler ağır basar. Fıkrada yer yer esprili, hoşa giden bir anlatım öne çıkar.
  • Makale yazmak, uzmanlık ister; belli alanlarda bilimsel görüşlerden haberdar olmayı gerektirir. Fıkrada ise aynı konuyu farklı yazarlar değişik bakış açılarıyla ortaya koyabilirler.
  • Günümüzde, gazetelerin belli köşelerinde yayımlanan ve güncel sorunlardan söz eden yazılara halk arasında – yanlış olarak- “makale” denilmektedir; oysa bunlar fıkradır.
  • Kimi fıkralarda “öğreticilik” özelliği ağır basabilir. Böyle fıkralarda bir makale havası sezilir.

Türk Edebiyatında Fıkra

Türk edebiyatında fıkra, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ilk gazetelerle (İlk özel gazete 1860 yılında yayın hayatına giren “Tercüman-ı Ahvâl” dir.) birlikte görüldü. Başlangıçta sadece siyasî ve sosyal konular etrafında yazılan fıkralar, zaman içinde sınırlarını genişletmiş, bugün sanattan spora, ekonomiden siyasete kadar toplumun günlük bütün sorunlarını kuşatmıştır.

Fıkralar:

  1. Gazete fıkraları,
  2. Küçük hikâye niteliğindeki nükteli ve güldürü fıkraları, olmak üzere iki türlüdür.

1) Gazete Fıkraları:

Genellikle, günlük gazetelerin belirli köşelerinde yayımlanan bu tür fıkralarda ortaya konan sorunlar kısa, yalın ve akıcı bir üslûpla anlatılır. Okuyucunun ilgisini sürekli olarak canlı tutabilmek için, fıkra yazarlarının konularında tekrarlara düşmemesi, kapsamlı bir kavrayış gücüne, derin bir kültür zenginliğine ve geçmişle günlük olayları kaynaştırabilme ustalığına sahip olması gerekir.

Basit, bazen sözü edilmeyen bir mekân, anlamlı bir düşünce, karakteri canlandıracak kısa ve hareketli bir konuşma, dikkati çeken bir olay, fıkralar için yeterli malzemedir. Bugün için artık, gazete fıkra yazarlarının, istatistikî bilgilere de yer vererek, bilimsel bir yöntemle çalıştıklarını görüyoruz.

Fıkra yazarken şu özelliklere dikkat etmek gerekir:

  1. Konu; okuyucunun duygu, düşünce ve zekâsını okşayan günlük olaylardan (= aktüaliteden) seçilmelidir.
  2. Yazının plânı hazırlanmalıdır.
  3. Gerekiyorsa, başkalarına ait deyişler saptanmalıdır.
  4. Anlatımın açık, fakat ustalıklı olmasına dikkat edilmelidir.
  5. Yazı, gereksiz yere uzatılmamalı; elden geldiğince kısa tutulmalıdır.

Gazete ve dergi fıkralarında plân:

Fıkrada da tıpkı makaledeki gibi,

a) Giriş : Davayı ortaya koyma,

b) Gelişme: Konuyu açma ve çeşitli örneklerle açıklama,

c) Sonuç : Olumlu ya da olumsuz bir sonuca bağlama bölümleri yer alır. Fıkra; kısa ve öz yazıldığından yargılamaya, ispatlamaya ve ayrıntılara girilmez.

Kısa, özlü, içinde derin anlamlar taşıyan bir fıkra yazabilmek ve bunu zevkle okutabilmek için yazarın, konuyu iyi kavrayıp ilginç noktaları gösterebilmesi, gereksiz sözlere yer vermemesi, duygu ve düşüncelerini inandırıcı, etkileyici ve akıcı bir dille anlatabilmesi gerekmektedir.

2) Küçük hikâye niteliğindeki nükteli ve güldürü fıkralar:

Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa ve Bektaşî fıkraları bu türdendir. Tanınmış kişileri ya da hayvanları ele alıp, bir hikâye tarzında, kısa ve öz olarak, ince zekâ oyunları taşıyan nükteli bir dille, sohbet biçiminde, bir sonuca bağlanarak yazılan yazılardır, diyebiliriz.

Fıkraların konularını, o çevrenin dikkatini çeken, iz bırakan sorunlar, olaylar, hareketler, sözler ve kişilik özellikleri oluşturur. Bu tür fıkralar, önce ağızdan ağza dolaşır; sonra bazı yazarlar tarafından çeşitli münasebetlerle yazıya geçirilir. Ayrıca bunlar, gerçeğe dayandığı için, araştırmalarda kaynak olarak da kullanılır.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu