15. Yüzyıl Çağatay Türk Edebiyatı

15. YÜZYIL ÇAĞATAY TÜRK EDEBİYATI

❖ Alî Şîr Nevaî
❖ Hüseyin Baykara
❖ Sekkâkî
Lütfî
Yusuf Emirî
❖ Haydar Tilbe
❖ Ahmed Mirza
❖ Gedaî

1. ALİ ŞİR NEVAİ

Yaşamı:

♦ 1441 yılında Herat’ta doğdu. Uygur Türklerindendir.

♦ 1472 yılında Nevai, “Emîr” yani “Dîvân beyi” unvanını aldı. 1476 yılında büyük hürmet ve takdir beslediği devrin önde gelen siması Molla Câmî’nin irşadı ile Nakşibendî tarikatına intisab etti.

♦ 1483-1485 yılları arasında Hamsesini tamamladı. 1487 yılında Esterâbâd valiliğine gönderildi, böylece gereksiz yere Herat’tan uzaklaştırılan Nevai, bu görevde bir yıl kaldıktan sonra 1488 yılında görevden affını istedi, kabul edilince Herat’a döndü.

♦ 1490 yılında Nevai, Divan beyliği görevini bırakarak Hüseyin Baykara’nın nedimi olarak kalmakla yetindi.

♦ 1492 yılında ise mürşidi ve üstadı Molla Câmî’nin vefatı Nevai için büyük bir yıkım oldu. 1501 tarihinde vefat etti.

Ali Şir Nevai’nin Edebî Kişiliği ve Eserleri:

Ali Şir Nevai’nin klâsik Çağatay edebiyatının teşekkülünde seçkin bir yeri vardır. Dört Türkçe, bir Farsça divanı, hamsesi, Mecâlisü’n-Nefâis adlı şuara tezkiresi, Muhakemetü’l- Lugateyn’i ve sayısı otuzu aşkın çeşitli konudaki eserleri ile başlı başına bir çağı dolduran, ona kendi damgasını vuran büyük bir şair, fikir adamı, devlet adamı ve hepsinin üzerinde dil ve ulus arasındaki köprüyü kurmasını bilen bilinçli bir Türk dili savunucusu idi.

Ali Şir Nevai’nin Eserleri

a. Divanları (Hazâ’inü’l-Me’ânî)

Hazâ’inü’l-Me’ânî şairin çocukluk, gençlik, orta yaş ve yaşlılık dönemlerinde yazdığı şiirleri ihtiva eder.

  • Garâ’ibü’s-Sıgâr
  • Nevâdirü’ş-Şebâb
  • Bedayi’ü’l-Vasat
  • Fevâ’idü’l-Kiber

b. Hamsesi

  1. Hayretü’l-Ebrâr
  2. Ferhâd u Şîrîn
  3. Leylî vü Mecnûn
  4. Seb’a-i Seyyare
  5. Sedd-i İskenderî

hamsesini meydana getiren mesnevileridir.

Bunlardan başka şairin mensur eserleri de vardır.

c. Mecâlisü’n-Nefâis

Dönemin önemli kültür merkezlerinden biri olan Semerkant’ta Çağatay Türkçesi ile yazılmıştır. Bu tezkire Hüseyin Baykara adına yazılmış olup Türk edebiyatındaki ilk tezkiredir. Mukaddime ve yazarın “meclis” adını verdiği sekiz bölümden oluşmuştur.

Mecalisü’n Nefais’te Câminin Bahristan adlı eserinden ve Devletşah’ın Tezkiretû’ş Şuara adlı tezkiresinden izler vardır.

Tezkirede yer verilen şairler yer aldığı mecliste kronolojik olarak sıralanmıştır.

  • I. Meclis, Nevai doğmadan önce yaşayan şairlere,
  • II. Meclis, Nevai’nin çocukluğunda ve gençliğinde tanıdığı fakat tezkire yazıldığında ölmüş olan şairlere,
  • III. Meclis, Nevai’nin çağdaşı olan şairlere,
  • IV. Meclis, bilgin şairlere,
  • V. Meclis, Horasanlı şair mirzalara ve hükümdar ailesi şairlerine,
  • VI. Meclis, Horasan dışında yaşayan bilim adamı ve şairlere,
  • VII. Meclis, Sultan ve şehzadelerden şair olanlara
  • VIII. Meclis, Dönemin padişahı Sultan Hüseyin Baykara’ya

ayrılmıştır.

Ali Şir Nevai, şairler hakkında bilgi verirken önce şairin ismini verir. Daha sonra şairin lakabı, baba adı, doğum yeri, kimin öğrencisi olduğu vb. bilgiler belli bir sıra gözetilmeksizin belirtilir. Eser bu yönüyle dağınık bir anlatım yapısına sahiptir.

Tezkiresinde yer verdiği şairlerin eserlerinden bahsedilirken bahsettiği eserin Türkçe olması durumunda “Türk diliyle yazılmıştır.” şeklinde bir vurgu geliştirmiştir.

Bu tezkirede sadece Türk şairlere değil aynı zamanda Fars edebiyatı temsilcilerine de yer verilmiştir.

Tezkirede şairlerin doğum ve ölüm tarihleri konusunda fazla bir bilgi söz konusu değildir. Genellikle kimin döneminde yaşadıkları belirtilmiştir. Şaire ait biyografik bilgilerin aktarımından sonra örnek şiirlere geçilir. Mecalis’ün Nefais’te Hüseyin Baykara dışındaki şairlerin örnek şiirlerinden en fazla 4 beyte yer verilmiştir.

Hüseyin Baykara’nın şiirlerinin tamamının matla beyitlerini tezkiresine almıştır. Hüseyin Baykara’nın birçok şiiri tam metin olarak sunulmuştur.

Diğer Eserleri:

Nesâyimü’l-Mahabbemin Şemâyimü’l-Fütüvve: Bir çeşit veliler tezkiresidir.

Ali Şir Nevai’nin dil ve edebiyatla ilgili eserleri:

  • Risâle-i Mu’ammâ,
  • Mîzânü’l-Evzân
  • Muhakemetü’l-Lugateyn

Ali Şir Nevai’nin dinî nitelikli eserleri:

  • Münâcât, Çihil Hadîs
  • Nazmü’l Cevâhir
  • Lisânü’t-Tayr
  • Sîrâcü’l-Müslimîn
  • Mahbûbu’l-Kulûb

2. HÜSEYİN BAYKARA

1438 yılında Herat’ta doğdu. 1469 yılında Herat tahtına oturdu ve ömrünün sonuna kadar hükümdarlık yaptı.

Hüseyin Baykara, otuz altı yıldan fazla Herat’ta hüküm sürdü. Fakat Şeybânîlerin çoğalması ve 1500 yılında Timurluların payitahtı Semerkand’ı ele geçirmeleri Baykara için büyük düşman olmasına neden oldu. Baykara, uzun yıllar boyunca tahtını korumak için oğulları ile savaşmaya mecbur oldu.

Herat’ı “Timuroğulları Rönesansı” diye bilinen büyük kültür ve medeniyet hamlesinin merkezi hâline getiren odur.

Kısacası Baykara’nın en büyük hizmeti, Türk dilini ve kültürünü himaye etmesidir. Onun döneminde Çağatay Türkçesi altın çağını yaşamış, Türkçeye olan itibar artmıştır.

“Hüseynî’ mahlası ile şiirler yazan Hüseyin Baykara, birlikte büyüdükleri çocukluk arkadaşı Ali Şir Nevai ile Çağatay Türkçesinin devlet ve edebiyat dili olması için uğraş vermiştir. Nevai, Mecâlisü’n-Nefâis adlı şuara tezkiresinin bir bölümünü ona tahsis ederek bu hizmetini takdirle yâd etmiştir. Ayrıca Babur hatıratında Hüseyin Baykara hakkında geniş bilgi verilmiştir.

Hüseyin Baykara’nın şiirlerinin toplandığı Divan’ının bugün bilinen pek çok nüshası bulunmaktadır. Divan’ında kaside bölümü bulunmamaktadır.

Baykara’nın otobiyografi tarzında küçük bir risalesi de bulunmuştur.

3. Sekkâkî

Çağatay şiirinin kurucularından sayılan, kasidelerinden XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı anlaşılan hakkında en önemli bilgiyi veren Nevai olmuştur. Uluğ Bey zamanında büyük bir şöhrete ulaşmış, hatta saray şairliğine kadar yükselmiştir. Eksik bir divana sahiptir. Hem Uygur hem de Arap harfleriyle yazılmış gazelleri mevcuttur.

4. Lütfî

Lütfî ismi, Ali Şir Nevai’nin Mecâlisü’n-Nefâis, Nesâyimü’l-Mahabbe, Muhakemetü’l-Lugateyrı adlı eserlerinde geçmektedir.

Lütfî, bu eserlerde “bu kavmin üstadı ve söz melikidir” ifadesiyle övülmüştür.

İskender Mîrzâ adına Farsçadan Türkçeye tercüme ettiği Gül ü Nevrûz adlı mesnevisi ile Divan’ı Lütfî’nin Çağatay dilini ustalıkla kullanan büyük bir şair olduğunu gösterir.

Lütfî, gazel ve tuyuğ tarzında asıl başarısını gösterdiği gibi, Gül ü Nevrûz mesnevisi ve yazdığı kasidelerinde de dil ve üslup yanında nazım tekniği bakımından da başarılıdır. Yukarıda söylediğimiz üzere, LütfFnin bugüne kadar bilinen iki eseri Divan’ı ve Gül ü Nevrûz adlı mesnevisidir.

5. Yûsuf Emîrî

Emîrî’nin Türkçe ve Farsça şiirlerinin yer aldığı Divan’ı vardır.

Yûsuf Emîrî’nin Divan’ından başka Deh-nâme adlı mesnevisi ve Beng ü Çağır adlı münazarası bulunmaktadır.

Türk edebiyatında afyon ve şarap başlı başına bir konu olarak alınmış ve işlenmiştir. Bu konuyu ele alan şairlerin ilki Yûsuf Emîrî’dir. Eserin adındaki beng “afyon, esrar” ve çağır “şarap” anlamlarına gelir.

Şiir ve düzyazı ile karışık olarak münazara şeklinde yazılan Beng ü Çagır’ın Baysungur Mîrzâ’ya sunulduğu dolaylı olarak eserde anlatılmıştır. Alegorik bir tarzda yazılan eserde “beng” yeşiller giymiş yaşlı bir derviş, “şarap” ise renginin kırmızı olması dolayısıyla, kırmızı giysiler içerisindeki heyecanlı bir genç olarak tanıtılmıştır.

Deh-nâme (On Mektup) adlı eser ise âşık ile maşuk arasındaki mektuplaşmalardan oluşan mesnevi türü bir eserdir. Türk edebiyatındaki deh-nâmelere örnek olarak Yûsuf Emîrî ve Şah İsmail’in Deh-nâme adlı eserlerini ayrıca Harezmî’nin Muhabbet-nâme, Hocendi’nin Letâfet-nâme, Ahmet Mîrzâ’nın Ta’aşşuk-nâme adlı eserlerini verebiliriz. Emîrî’nin 906 beyit tutan bu mesnevisi, 1429 yılında yazılmış ve Baysungur Mîrzâ’ya ithaf edilmiştir. Eserin birisi Uygur diğeri Arap harfli olmak üzere iki nüshası bilinmektedir.

6. Haydar Tilbe

Timur’un torunlarından İskender Mîrzâ Dönemi’nde yani XIV.  (14.) yüzyılın sonları ile XV. (15.) yüzyılın ilk yarısında yaşamış ve Türkçe yazmış Çağatay şairlerindendir. Semerkandlı Devletşah’ın Tezkiretü’ş-Şu’ârâ adlı eserinde şair hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur.

Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr’ına Türkçe cevap yazmış, Emîrzâde İskender adına adamıştır. Mecâlisü’n-Nefâis’te ise Haydar Tilbe için “Türkî-gûy” lakabıyla Türkçe yazdığı bildirilmektedir.

Genceli Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr (Sırlar Hâzinesi) adlı mesnevisinden esinlenerek kaleme aldığı aynı vezin ve aynı isimdeki eseri 615 beyitten ibarettir.

7. Seyyid Ahmed Mîrzâ

Doğum ve ölüm yılları bilinmemekte olup hayatı ile ilgili bilgilerimiz kendi eseri olan Ta’aşşuk-nâme ve Nevai’nin Mecâlisü’n-Nefâis’inde verilen bilgilerden öteye geçmez. Nevâî’ye göre Timur’un beş oğlundan biri olan Mîrânşâh’ın oğludur.

Şâhrûh zamanında Horasan valiliği yapmış olan Seyyid Ahmed, 1436 yılında yazıp Şâhrûh Mîrzâ’ya sunduğu Ta’aşşuk-nâme adlı mesnevisi ile tanınmıştır.

Eser, Hocendi’nin Letâfet-nâme’si tarzında yazılmıştır. Her mesnevide olması gereken münacat, na’t, dönem padişahının medhi ve sebeb-i te’lif bölümlerinden sonra gelen on aşk mektubundan ibarettir. Eserde şair, “Seydî” mahlasını kullanmıştır.

8. Gedâî

Asıl adı, doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen Gedâî hakkında sadece Nevai’nin kitaplarında bilgi vardır. Nevai, Mecâlisü’n-Nefâis’in üçüncü meclisinde Gedâî’den bahsedilmektedir. Mevlânâ Gedâî, Türkîgûy’dur (Türkçe söyleyen), tanınmışlardandır. Şiirlerinde “Gedâ” ve “Gedâî” mahlaslarını kullanan şairin bilinen tek eseri Divan’ıdır.

Ayrıca bakınız ⇒ Çağatay Edebiyatı

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu