Cemşid ü Hurşid Mesnevisi ve Ahmedi

Cemşîd ve Hurşîd - Ahmedî

Cemşîd ü Hurşîd Mesnevisi ve Ahmedî

Divan edebiyatı şairi Ahmedî‘ye ait olan, 4798 beyitten oluşan Cemşîd ü Hurşîd mesnevisi, İranlı şair Selmân-ı Sâvecî’nin (ö. 1376) 2700 beyitten oluşan Cemşîd ü Hurşîd adlı mesnevisinin genişletilmiş bir çevirisi niteliğindeki eserdir. Eser, 1403 yılında yazılmıştır.

Cemşîd ve Hurşîd – Ahmedî

Cemşid ü Hurşid Tahlili

Metin ve Zihniyet:

Bu dönemin sosyal özellikleriyle metnin teması arasında bir benzerlik yoktur; çünkü bu eserde aşk konusu işlenmiştir. Eserin yazıya geçirildiği dönemin sosyal hayatında aşk temalı şiirler işlenmiş olsa da bu eser İran edebiyatı kaynaklıdır. Ancak eserin Fars edebiyatından tercüme edilmiş olması, İslamiyet’in kabulüyle başlayan Arap – Fars kültürünün etkisinin sürdüğünü söylemek mümkündür.

Eserde Yapı:

Bu mesnevide bir aşk olayı anlatılmaktadır. Metnin yapısını oluşturan birimler beyitlerle sağlanmıştır. Cemşid ü Hurşid bütün mesnevilerde olduğu gibi başta tevhid, naat ve eserin yazılış nedeni (sebeb-i telif) sonda bir hatime (sonuç) düzeniyle yazılmıştır.

Cemşid ü Hurşid-Olay Örgüsü

Metnin olay örgüsü şöyledir:

  • Cemşid’in rüyasında bir kız yüzü görmesi ve ona âşık olması, rüyasında gördüğü kızın Rum şahının kızı Hurşid olduğunu öğrenmesi, uykusundan uyanınca yardımcıların ona sorular sorması.
  • Cemşid’in rüyasında görüp âşık olduğu kızın özelliklerini onlara anlatması.
  • Âşık olduğu kızı bulmak için Hindistan’dan Çin’e, oradan da Anadolu’ya gitmesi, Kayser’in sarayında onun huzuruna çıkması, Kayser’den izin alıp Hurşid’le yola çıkması, Cemşid’in Çin tahtına oturması.

Cemşid ü Hurşid – Kişiler

  • Cemşid: Gördüğü rüya ile âşık olduğu kızı aramaya çıkan Çin hükümdarının oğlu. Eserin ana kahramanıdır. Olay örgüsü onun hikâyesini anlatmak için kurgulanmıştır.
  • Hurşid: Rum Kayser’in güzel kızı, eserin ana kahramanıdır.
  • Kayser: Hurşid’in babası, Rum ilinin sahibidir. İkinci planda bir kahramandır.

Mesnevideki kurmaca karakterlerin benzerlerine gerçek hayatta rastlanılabilir.

Cemşid ü Hurşid – Zaman

Kurmaca bir metin olduğu için olayın geçtiği zaman dilimi (dönem) belli değildir. Ancak “sabah, akşam uyandığında, yüzü rüyasında görünce, Kayser’ın Sarayı’na gelince” gibi sınırlı zaman kavramını ifade eden sözlere yer vermiştir. Eser, 1403 yılında yazılmıştır.

Cemşid ü Hurşid – Mekan

“Bağdan saraya geldi.”, “Hindistan’dan çıkıp Çin’e geldi.”, “Oradan Anadolu’ya gitmek için yola çıktı.”, “Kayser sarayına gelince…”, “Gelince (Çin) şahı onu tahta geçirdi.”, “Cemşid, Çin tahtına oturdu.” cümleleri mekanın geçtiği yerlere örnek gösterilebilir.

Ana Düşüncesi / Teması:

Kurmaca bir metin olan eserde, aşk teması işlenmiştir.

Dil ve Anlatım:

Eser divan edebiyatının Anadolu’da yavaş yavaş olgunlaştığı bir dönemde yazılmıştır. Fars edebiyatındaki bir mesneviden esinlenerek yazılması ve dönemi itibariyle metinde Arapça – Farsça sözcük ve tamlamalara rastlanması doğaldır. Eser, 15. yüzyıl Anadolu Türkçesinin dil ve ses özelliklerini günümüze taşıması bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Anlatımda benzetme ve abartmalara yer verilmiştir. Metinde her şeyden haberdar olan, her şeyin öncesi ve sonrasını bilen bir anlatıcı varıdır. Bu da metnin “ilahi bakış açısı“yla yazıldığını gösterir.

Metin ve Gelenek:

Eser, divan edebiyatının mesnevi geleneğini sürdüren bir özellik taşımaktadır. Divan edebiyatında “Hüsrev ü Şirin, Süheyl ü Nevbahar, Leyla ile Mecnun, Yusuf u Züleyha” gibi olay anlatımını esas alan klasik aşk öyküleri mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. Bu gelenek tasavvuf, mizahi, didaktik içerikli mesnevilerde de devam etmiştir. 19. yüzyılda Türklerin Batı edebiyatıyla tanışmasından sonra mesnevilerin görevini roman türü üstlenmeye başlamıştır.

Anlama ve Yorumlama:

Şair, kurmaca bir aşk olgusunu şiirsel bir gerçeklikle dile getiriyor. Mesnevide anlatılan olayların gerçek hayatta yaşanması, mümkün değildir; çünkü olaylar olağanüstü nitelikler taşımakta ve kurmacadır. Gerçekte böyle bir aşk hikâyesinin olduğunu düşünsek bile şairin hayal gücü ve şiirsel anlatımın etkisiyle buna birçok şeyin ilave edildiği unutulmamalıdır.

Metin ve Şair:

Ahmedî 14. yüzyılın en verimli divan edebiyatı şairlerindendir. Üstün bir zevkle, titiz bir dikkatle din dışı konuları işleyen şairin bu eserinde de edebî anlayışını yansıtan bir aşk hikâyesine yer verdiğini görüyoruz.

Cemşîd ü Hurşid’in Özellikleri:

  1. 14. yy. şairlerinden Ahmedî tarafından, Emir Süleyman Çelebi’nin isteği üzerine, İranlı şair Selman Saveci’nin aynı adı taşıyan eserinden yola çıkarak yazılmış bir mesnevidir
  2. Eser, 5000 beyitten oluşmaktadır. (Selman Saveci’nin eseri 2700 beyittir. Bu da gösteriyor ki Ahmedî bu mesneviyi özgünleştirmeye çalışmıştır.)
  3. Eserin dili, o döneme ait Türkçe’dir. Devrin insanları tarafından anlaşılabilecek dildir.
  4. Eser 1403 yılında kaleme alınmış olup, şairin ihtiyarlık dönemi ürünüdür.
  5. Ahmedî, bu eseri yazarken hemen hemen bütün Şark efsanelerinden, mesnevilerden, halk hikâyelerinden yararlanmış, onlardan motifler almış ve bunları ustalılıkla birleştirerek yepyeni bir hikâye meydana getirmiştir.
  6. Ahmedî, bu mesnevisine divanında olmayan şiirleri ve gazelleri de yerleştirmiştir.
  7. Aruz vezniyle yazılmış olan bu eserde, aruzun (mefâîlün mefâîlün faûlün) kalıbı kullanılmıştır.
  8. 16. yy.’dan bugüne kadar bu eserin herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır.

Cemşîd ü Hurşid’in Özeti:

Bir vakitler Çin’de bilgili ve her işte kudretli bir hükümdar vardı. Memleketi gelişmişti. Emrinde milyonlarca Türk askeri bulunuyordu ki oklarının temreninden ateşler çıkıyordu. Bu hükümdarın Cemşîd isimli oğlu bir gece yiyip içip eğlenirken uykuya daldı. Rüyasında güzel bir kız gördü ve ona âşık oldu. Derdini iyi bir ressam olan bezirgânına açtı. Bezirgân çok gezmiş, çok görmüş bir insandı. Kendisine tarif edilen kızın Rum Kayserinin kızı olduğunu anladı. Bu kızın bir resmini yaptı. Böylelikle Cemşîd, rüyada görüp sevdiği kızın kim olduğunu anlamış oldu. Bu andan itibaren Cemşîd daha da çok acı çekmeye başladı ve hastalandı.

Çin’de kendisine gösterilen hiçbir kızı beğenmeyip günden güne solan delikanlı bu kızı alabilmek için Rum Kayserinin yanına gitmeğe karar verdi. Yanına Mihrab da (bezirgânı) alarak yola çıktı. Yolda büyük zorluklarla karşılaştı. Perilerle, devlerle, cadılarla çarpıştı. Geçilmez kayalıklardan geçti. Aşılmaz deryalar aştı. Sonunda sevdiği kızın bulunduğu diyara ulaştı. Yine Mihrab’ın yardımıyla sevgilisini buldu. Onunla tanıştı. Cemşîd ile Hurşit birlikte eğlenceler düzenleyerek uzun bir vakit geçirdi. Hurşid’in annesi bir zaman sonra bunların macerasını öğrendi. Ancak kendisini bir tüccar diye tanıtan Cemşîd’e kızını vermek istemiyordu. Hurşid’i uzak bir köşke hapsetti. Bu arada Çın hükümdarı her türlü tehlikeye karşı oğlunu korumak maksadı ile bir ordu göndermişti. Ordunun gelişiyle birlikte Cemşîd Rum sarayına giderek kendini tanıttı. Sarayda çok iyi karşılandı. Fakat o sırada Şam hükümdarının oğlu da Hurşid’i babasından istemek üzere Rum diyarına gelmişti. Cemşîd, Hurşid’in özel bir köşkten kendilerini izlediği bir meydanda bu gençle çeşitli spor müsabakaları yaptı. Bunu Rum Kayseri tertiplemişti. Bu yarışmalarda Cemşîd rakibini her defasında mağlup etti ve Hurşid’i almaya hak kazandı. Bu arada Şam hükümdarı oğlunun Hurşid’le evlenebilmesi, sevdiği kızı alabilmesi- için bir ordu göndermişti.

Cemşîd’in ordusu Şam ordusunu da yendi. İki sevgili evlendiler. Çin’e döndüler. Çin hükümdarı geri döndüğü zaman bütün malını mülkünü oğluna bıraktı. Ve kendisi bir köşeye çekilerek hükümdarlığı oğluna verdi.

Ayrıca bakınız ⇒

Divan Edebiyatı

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu