Zehra Roman Özeti – Nabizade Nazım

Zehra Roman Özeti – Nabizade Nazım

Zehra – Nabizade Nazım

Nabizade Nazım‘ın 1894 yılında yayınlanan Zehra adlı romanı, edebiyatımızda ilk naturalist ve tezli romandır. Aynı zamanda ilk psikolojik roman denemesidir. Zehra’nın teması kıskançlıktır. Çevrenin ve kalıtımın romanın başkişisinin kaderi üzerinde etkili olduğu tezi tarafsız bir gözle anlatılır. Mekân olarak İstanbul kullanılmıştır. Zaman Batı’yla tanıştığımız yıllardır. Romanın dili yabancı sözcüklerle yüklüdür ve betimlemelerle süslüdür.

Türk edebiyatında Nabizade Nazım, ilk köy romanı olan “Karabibik“ten altı yıl sonra yayınladığı “Zehra” romanı ile Tanzimat romancılığımızın gerçekçiliğinde etkin bir aşamayı vurgular.

Bilinçli realizm ve natüralizm akımını uygulamaya çalışır. Namık Kemal romantizminden uzaklaşma çabasını başarıyla sürdürür. Tazimat Edebiyatı ile Servet-i Fünun Edebiyatı arasındaki Türk aile yaşamının günlük izlenimlerini, İstanbul Beyoğlu serüvenlerini, günden güne sefalete sürüklenen bir insanin psikolojik dünyasını Suphi’yle birlikte yaşarız.

Zehra Romanının Özeti

Zehra, zengin bir tüccarın kızıdır. Öksüz büyümüştür, kıskançtır. Babasının kâtibi Suphi’yle evlidir. Kocasını gözünden bile kıskanırken, bir de onun evdeki güzel cariye Hüsnücemal’i sevdiğini öğrenmesi, Zehra’yı çileden çıkarır. Cariyeyi evden kovar. Zehra’nın sinirli halinden yılmış olan Suphi karısını sevdiği halde, Hüsnücemal’e aşık olduğunu iyice anlayarak boşanmayı göze alır, cariyesiyle evlenir. Yeşilköy’de bir eve taşınır, Zehra’yı yüzüstü bırakır.

Hüsnücemal’den öç almak isteyen Zehra, Suphi’yi ondan soğutmak çaresi arar. Ürani adında çok güzel bir Rum yosmasını bir aracı kadın aracılığıyla Suphi’ye tanıştırır. Ürani, Suphi’yi işveyle, nazla kendine bağlar. Başka erkeklere bakıp kıskandırarak ilgisini sürdürmekle kalmaz, çılgına çevirir. Suphi artık ne Hüsnücemal’e ne de Zehra’nın babasından kalan ticarethaneye uğrar.

Hüsnücemal çocuğunu düşürür, intihar eder. Öte yandan Zehra Suphi’nin katibi Muhsin’le evlenmiş, ticarethanenin yönetimi ona geçmiştir. Suphi, git gide parasız kalır. Ürani onu küçümsemeye başlar. Sonra bir gün artık işe yaramaz bulup atar. Suphi beş parasız, bekâr kalınca sokaklara düşer. Gidip tulumbacı yazılır. Bir gün iyice sarhoş olup Ürani’yi yeni dostuyla birlikte öldürür. Mahkeme, delil yetersizliğinden Suphi’yi beraat ettirirse de, böyle bir serserinin, İstanbul’da kalmasını doğru bulmayarak Trablusgarp’a sürülür. Zehra’nın hala sevmekte olduğu Suphi’nin başına kıskançlık belasıyla açtığı dertlerden çok acı çeker. Suphi’nin kimsesiz kalan annesini sokakta ölmüş görünce, vicdan azabından yataklara düşer. Bir daha kendine gelemez, ölür.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu