Auguste Comte

Auguste Comte Kimdir?

Auguste Comte Kimdir? Hayatı, Eserleri

Auguste Comte, (d. 19 Ocak 1798, Montpellier, Fransa – ö. 5 Eylül 1857, Paris, Fransa). Fransız sosyolog, matematikçi, filozof.

Tam adı: Isodore-Auguste-Marie-Francois-Xavier Comte.

Auguste Comte

Auguste Comte, sosyolojinin ve Pozitivizmin (olguculuğun) kurucusu olarak kabul edilen Fransız filozof. Sosyoloji terimini ilk kez o kullanmış ve bu bilim dalına sistematik bir yapı kazandırmıştır.

Comte’un temel eseri, 1830-1840 yılları arasında yayınlanan “Cours de Philosophie Positive” (Pozitif Felsefe Dersleri) adlı eseridir. Bu eserde, Comte, sosyolojinin bir bilim olarak temelini atar. Comte’a göre, sosyoloji, toplumu inceleyen bir bilimdir. Sosyoloji, toplumu gözlemleyerek ve analiz ederek çalışır. Comte, sosyolojinin üç temel yasasını öne sürer:

  • Düşüncenin üç aşaması yasası: Comte’a göre, insan düşüncesi üç aşamadan geçer: Teolojik aşama, metafizik aşama ve pozitif aşama. Teolojik aşamada, insanlar doğa ve toplumu tanrıların veya doğaüstü güçlerin eylemleriyle açıklarlar. Metafizik aşamada, insanlar doğa ve toplumu soyut kavramlarla açıklarlar. Pozitif aşamada, insanlar doğa ve toplumu gözlem ve deney yoluyla açıklarlar.
  • Sosyal ilerlemenin üç aşaması yasası: Comte’a göre, toplumlar üç aşamadan geçer: Askeri aşama, eleştirel aşama ve endüstriyel aşama. Askeri aşamada, toplumlar askeri güçle bir arada tutulur. Eleştirel aşamada, toplumlar akıl ve mantıkla bir arada tutulur. Endüstriyel aşamada, toplumlar işbirliği ve dayanışmayla bir arada tutulur.
  • Pozitif toplum yasası: Comte’a göre, toplumlar pozitif aşamaya doğru ilerler. Pozitif aşama, toplumun en gelişmiş aşamasıdır. Bu aşamada, toplumlar akıl ve bilime dayalı olarak yönetilir.

———-

Comte’un doğum yeri olan Montpellier, tarihsel ve edebi açıdan önemli bir merkezdi. İspanya’nın Napoleon’a karşı direnişine yakından tanık olan, İspanya, İtalya ve Paris’ten gelen yolların birleştiği noktada yer alan kent daha 1289’da üniversiteye kavuşmuş ve canlı bir düşünce merkezi olmuştu. Petrarca, Rabelais, John Locke ve Laurence Sterne kente gelen seçkin kişiler arasındaydı.

Aile ortamının da Comte’un gelişiminde önemli etkisi oldu. Vergi memuru olan babası Louis Comte ile annesi Rosalie Boyer, koyu kralcı birer Katolikti; Fransa’da yayılmakta olan cumhuriyetçiliğe ve şüphecilik akımına da karşıydılar. Bu çatışmaları yaşayan Comte erken yaşta tutumunu belirleyerek kralcılığa ve Katolik Kilisesi’ne karşı çıktı.

Zayıf, çelimsiz ve biçimsiz bedeni, miyopluğu ve mide hastalığı onu yaşamı boyunca rahatsız etti, ama fiziksel yetersizlikleri kişiliğini etkilemedi. Düşünme yeteneği zamanından önce gelişti.

Anne babasının tuttuğu yaşlı bir adamdan okuma yazma ve Latince dersleri aldıktan sonra dokuz yaşında ortaokula başladı. Yatılı okul, annesini çok seven Comte için mutsuz bir deneyim oldu. Sonraki yazılarında küçük yaşta evden ayrılmanın kendisini çok üzdüğünü anlattı ve yatılı okul uygulamasına karşı çıkarak çocuğun öğrenim süresi boyunca ailesiyle kalmasını savundu. Zihinsel gelişimi yaşının ilerisinde olduğundan, derslerinde çok başarılıydı. Başkaldırı eğiliminde de inatçılığının payı vardı. On yaşlarındayken bütün sınıfın önünde İspanyolların Napoleon’u ülkelerinden atacaklarını umduğunu söyledi. Öğretmenlerinin önceleri dinsel hoşgörü yanlısı Voltaire’i destekleyip sonradan Napoleon’un isteğine uyarak Katolik Kilisesi’ni savunmalarını açıkça kınadı. Devlet görevlilerinden nefret ederdi.

On dört yaşında önemli bir kararla Katolik Kilisesi’nden ayrıldı ve bunu ailesine bildirdi. Okulda ilgilendiği her konuda en başarılı öğrenciydi. On beş yaşında Paris Politeknik Okulu giriş sınavlarında ilk şualarda yer aldıysa da yaşı küçük olduğu için okula kabul edilmedi. Lise son sınıfta, matematik öğretmeni hastalanınca onun yerine ders verdi. Kurduğu dostluklara büyük önem verirdi. Öğretmenlerinden Daniel Encontre’a duyduğu yakınlığı, son önemli yazılarından Synthese sııbjective’i (1856; Öznel Sentez) ona adayarak gösterdi. Gene Montpellier’den okul arkadaşı Paul Valat ile olan dostluğu uzun yıllar sürdü. Comte’un yaşamıyla ilgili bilgilerin büyük bölümü, Valat ile yazışmalarından elde edilmiştir.

Ekim 1814’te Paris’te Politeknik Okul’a girmesiyle başlayan yeni dönem, baş eğmez yaradılışı yüzünden iki yılda sona erdi. Sabah 5.30’da davul sesiyle başlayıp akşam 21.15’te sona eren, sıkı sıkıya düzenlenmiş bu günlük yaşam “Düşünür” adıyla anılan Comte’a göre değildi. Gece tam 21.30’da okulda olmaları gerekirken 150 öğrenci ile birlikte tiyatrodan 23.00’te dönmesi; Napoleon Elbe Adasından kaçtığında, ondan nefret etmesine karşın, Paris’i yabancı işgalinden kurtarmak için savaşmak isteyen öğrenci arkadaşlarına katılması; geceleri tek başma okuldan kaçıp Paris sokaklarında dolaşması ve bir öğretmenin görevden çekilmesi için dilekçe hazulayarak imza toplaması, Comte’un polis gözetiminde Montpellier’ye gönderilmesine neden oldu. Cumhuriyetçi eğilimlerinden kuşkulanılan okul da yönetimce kapatıldı.

Comte artık uzun süre Paris’ten uzak kalamazdı. Tanımaya başladığı bu mutsuz ve düzensiz toplumu iyice anlamak, toplumsal yenilenmeye yardımcı olmak isteğiyle 1816 sonunda 18 yaşında Paris’e döndü. Bağımsız yaşamının güçlüklerle dolu, ama başarılı ilk dönemi de böylece başladı. Bu dönemde özellikle felsefe ve tarih kitapları okudu; toplumların tarihsel gelişmesinin bir düzen içinde olduğunu düşünen ve bu düzenli gelişmeyi ortaya çıkarmaya çalışan düşünürlerin etkisinde kaldı. 18. yüzyıl Fransız düşünürlerinden Montesquieu, Condorcet, Turgot ve Joseph de Maistre’in görüşlerinden yararlanarak, kendi düşüncesini geliştirdi. Çalışmaları usun ve bilginin niteliği üzerine İngiltere’de David Hume’un, Almanya’da da Immanuel Kant’ın geliştirdiği görüşlerle bağlantılıydı. Bütün bu öğeleri zamanla yeni bir sentez içinde bir araya getirdi. Yeni geliştirdiği insan ve toplumbilimi kuramına bağlı olan bu sentez insan toplumunun gereksinim duyduğu yeni siyasal düzenin temeli olabilirdi. Yoksulluk içinde geçen bu yıllarında ara sıra ders verdi ve gazetelere yazı yazdı. Bu arada edindiği yeni dostların da düşünce yapısı üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri oldu.

Tanıştığı kişilerin en önemlisi, çağdaş toplumda ekonomik örgütlenmenin önemini ilk anlayan Fransız reformcu ve sosyalizmin kurucularından Henri de Saint-Simon oldu. Saint-Simon’un düşüncelerini paylaşan Comte’un ilk makalelerinin bir bölümü onun yayınları içinde yer aldı. Astronom Jean Delambre ve zoolog Henri de Blainville ile dostluğu da önemliydi; Comte toplumsal konularla uğraşırken bir yanda da matematik, astronomi, fizik, kimya ve biyoloji çalışmalarını sürdürdü.

Mayıs 1821’de her zamanki akşam gezintilerinden birinde Caroline Massin adlı genç bir fahişeyle tanıştı, kısa bir süre sonra onunla evlendi. Çalışma programı artık belirginleşmiş olduğundan karısını alarak huzurlu bir ortamda yaşamak ve yazmak umuduyla Montpellier’ye gitti, ama eski dostlarca hiç iyi karşılanmayan çift iki hafta sonra Paris’e döndü.

Comte, Nisan 1826’da başlayacak bir dizi konferansla “olgusal felsefe sistemini” günün en seçkin düşünürlerinden oluşan özel bir dinleyici grubuna açıklamaya karar verdi, ama akli dengesinin bozulması yüzünden ancak iki konferans verebildi. Bir süre akıl hastanesinde kaldıktan sonra Paris’teki dairesine döndü. Burada Caroline ile yalnız kalan ve kendisini yararsız görmeye başlayan Comte bunalıma girdi. 1827 başlarında Pont Des Arts’dan Sen Irmağına atladı. Yoldan geçen bir asker tarafından kurtarıldıktan sonra sağlığına kavuşmaya başladı. Tam olarak 1827 yazında iyileşti ve tek başına Montpellier’deki ailesini görmeye gitti. Paris’e dönünce Caroline ile birlikte yeni bir daireye taşındı. Babasıyla iyiliksever bir fabrikatörün yardımları ve ara sıra verdiği derslerden kazandığı parayla, basit ve yoksul bir yaşam sürdüler.

1829’da yarım kalan konferans dizisine yeniden başladı. Dizinin başarısı, konuşmalarını 1829-30’da Kraliyet Athenaeumu’nda yinelemesine yol açtı; izleyen 12 yılda da bunları yayımladı Coıırs de philosophie positive (1830-42, 6 cilt; Olgusal Felsefe Dersleri), çağdaş sanayi toplumuna uygun bir siyasal örgütlenmeye temel olabilecek eksiksiz bir düşünce sistemini ortaya koyuyordu. Comte’un “üç hal yasası “na göre insanın zihinsel gelişimi tarihsel olarak üç aşamadan geçmişti. Dinsel aşamada dünya ve insanın bu dünyadaki yazgısı, tanrılar ya da ruhlarla açıklanmıştı. Metafizik aşamada, tanrıların yerini “öz”, “son neden” gibi soyut kavramlar almıştı. Bugün varılan olgusal aşamada ise. insan bilgisinin sınırlılığı anlaşılmıştı. Bilgi ancak insan türünün doğasına ve değişen toplumsal tarihsel koşullara bağlı, dolayısıyla da göreli olabilirdi. Bu nedenle mutlak açıklamaları bir yana bırakmak ve olgular arasındaki düzenli ilişkileri ya da yasaları bulmaya yönelmek gerekiyordu. Comte bütün olgusal bilgi türlerini “bilimler sıralaması” içinde sınıfladı; her birinde izlenecek yöntemi açıklığa kavuşturdu; hepsini birleştiren yeni sosyoloji bilimini de özellikle vurguladı.

Yapıtın yayımlandığı 1830-1942 döneminde yazarlık dışı etkinliklerde de bulunan Comte 1830’da, Ulusal Muhafız Birliği’ne katılmak istemediği için üç gün hapsedildi. 1830-1848 arasında her yıl programlı olarak işçilere ücretsiz ders verdi. Politeknik Okul’da 1832’de matematik öğretmeye, 1836’da sınavlar vermeye başladı, ama görevlilerle çatışması ve Philosophie positive’in altıncı cildinde bir görevliye açıkça saldırması, okuldaki görevine son verilmesine yol açtı. 1837’de annesinin öldüğünü öğrendi. Caroline ile evliliği de gerçekte sona ermişti. Comte artık yalnız yaşıyordu. Çok sevdiği operaya gidiyor, Vergilius, Dante, Shakespeare, Cervantes gibi sınırlı bir grup yazarın klasik yapıtlarını okuyordu. Çağdaş yayın sayısının çok artması yüzünden okuyacağı kitapları dikkatle saptamaya çalışıyordu. “Beyin sağlığını” korumak amacıyla uyguladığını söylediği bu tutumu, alay konusu oldu. Her zaman titiz ve dakik bir öğretmendi. 1838’de kitabı The Edinburgh Review’da ciddi bir biçimde incelendi. 1840’tan sonra İngiliz bilim adamları onunla yazışmaya başladı; bazıları da ziyaretine geldi. Ağustos 1842’de Caroline kesin olarak evden ayrıldı ve bir daha karşılaşmadılar.

Bundan sonraki üç yılda iyi ve kötü günleri oldu. Politeknik Okul daki görevini yitirmişti, ama John Stuart Mill’in çabasıyla üç İngilizden para yardımı almaya başladı. İşçilere verdiği dersler de gittikçe daha çok beğeniliyordu. 1845’te bir grup işçi evine gelerek ona teşekkür etti.

1844’te yaşamının en mutlu, en acı ve onu en çok etkileyen ilişkisi başladı. Öğrencilerinden Maximilien Marie’yi görmeye gittiğinde kız kardeşi Clotilde de Vaux ile tanıştı. O da mutsuz bir evlilik yaşamıştı ve Comte’un idealist duygularını paylaşıyordu. Clotilde de yazardı ve Paris gazetelerinden birinde kısa bir romanı yayımlanmıştı. Sık sık mektuplaşmaya başladılar. Ağustos 1845’te Maximilien’in çocuğuna vaftiz annesi ve babası oldular. Bundan sonra ilişkileri derinleşti. Clotilde kararsız davranıyor, sevgilerinin platonik bir düzeyde kalmasını istiyordu. Yeni bir ahlak, yeni bir din ve yeni bir evlilik anlayışı üzerine konuşuyorlardı. Nisan 1846’da Clotilde veremden öldü. Büyük bir acı içine gömülen Comte, yeni bir güçle Systeme de politique positive (1851-54,4 cilt: Olgusal Siyasal Sistem) adlı yapıtına başladı.

İzleyen sekiz yılını ayırdığı bu yapıtında sosyoloji tanımını tamamladı. Kitabın “toplumsal statik” konusuna ayırdığı bir cildinde toplumun yapısını, bir cildinde de “toplumsal dinamik”, yani toplumsal değişmenin tarihini inceledi. Ayrıca “birey olarak insan” konusunu da ana çizgileriyle ele aldı. Yapıtta bilginin ve insan uğraşırım temel konusunun ahlak ve ahlaki ilerleme olduğunu vurgulayarak bunun gerektirdiği siyasal örgütlenme biçimini açıkladı.

Yapıtı yazarken çok düzenli bir yaşam sürmeye başladı. Evinde çalışan Sophie Bliaux, ailesiyle birlikte Comte’un yanına yerleşerek ona titizlikle hizmet etti. Artık yazıları çok geniş bir kitleyi etkiliyordu. Birçok İngiliz aydını yapıtlarını çevirdi ve çalışmalarını daha geniş çevrelere duyurdu. Fransa’daki yandaşlarının sayısı arttı ve dünyanın her yanındaki olgucu gruplarla yazışmaya başladı. Olgucu dostları ve meslektaşları her hafta evinde toplanıyor, sinirli tiklerine, sulanan gözlerine ve eskiden beri çekici olmayan dış görünüşüne karşın, onu görmeye gelenler Comte’un güleryüzlü ve dinginlik veren yeni bir hava içinde olduğunu söylüyordu. Mayıs 1857’de, eski bir arkadaşının cenaze töreninde yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamadı ve izleyen eylülde öldü.

Üstün bir zekâ düzeyine sahip olan Comte, bir yandan insanları peşinden sürüklerken, bir yandan da alay konusu olmuştu. Birçokları aşırı tutumlarını yapmacık, abartılı ve gülünç buluyordu, ama önemli bir düşünce sistemi geliştirmiş ve dikkate değer bir sentez yaratmıştı. Alay konusu olan ve bir yazarın “Hıristiyan olmayan Katoliklik” adını verdiği yitirilen duyguları yeniden uyandırmaya yönelik ayrıntılı yöntemleri bile çağdaş toplumun temel bir sorunuyla ilgiliydi: Bilimsel sanayi uygarlığının içinde bulunduğu bunalımlı dönemde, paylaşılan kesin inançlar ve zorlayıcı kurumlar olmayınca toplumun istikrarı ve kişilerin doyumu için gereken duygular nasıl oluşturulacaktı? Comte’un bu soruya verdiği yanıt en az başkaları kadar dikkate değerdi.

Ayrıca bkz. ⇒

Dünya Edebiyatı

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu