Ozan Telli

Ozan Telli Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Ozan Telli (D: 1950, Gaziantep) Şair, yazar.

Ozan Telli

Ozan Telli, 1950’de Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Telli köyünde doğdu. Tarım, yapı, metal işçiliği ve memurluk yaptı. Bir süre yurt dışında işçi olarak çalıştı. Siyasal nedenlerle İslâhiye, Adana ve Trabzon cezaevlerinde mahpus yattı. Uzun yıllar kaçak yaşamak zorunda kaldı.

Şiire 1970’li yılların ortalarında başladı. Birikim dergisinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. Daha çok halk hareketleri üzerine yoğunlaştı ve bunları destanlaştırma çalışmaları yaptı. Yapıtların çoğu yasaklandı, toplatıldı. Değişik yarışmalarda ödüller aldı.

Ozan Telli’nin Eserleri

Şiir:

  • Özgürlük (Yeni Türkü Yayınları / İstanbul 1979)
  • Şahince (Yeni Türkü Yayınları / İstanbul 1981)
  • Ekmeğin Şarabın Tuzun Aşkına (Yeni Türkü Yayınları / İstanbul 1982)
  • İshakça (Yeni Türkü Yayınları / İstanbul 1983)
  • Şahkulu Destanı (Yorum Yayınları / Ankara 1985)
  • Aşktan Umut Kesilmez (Yorum Yayınları / Ankara 1987)
  • Kalenderoğlu Piri Mehmet Destanı (Yorum Yayınları / Ankara 1987)
  • İsyan Damarına Kan Gerek: Destanlar (Yurt Kitap Yayın / Ankara 1991)
  • Aşka Amin (El Yayınları / İstanbul 2002)
  • Komüncüler/Eskimemiş Şiirler (El Yayınları / İstanbul 2002)
  • Ararat Destanı (El Yayınları / İstanbul 2006)
  • Bizim Çeliğin Suyundan (El Yayınları / İstanbul 2006)
  • Dersim Destanı (El Yayınları / İstanbul 2006)
  • Koçgiri Destanı (El Yayınları / İstanbul 2007)
  • Ölümsemek (El Yayınları / İstanbul 2007).

Ödülleri:

  • 1977 Vatan gazetesi birincilik ödülü
  • 1980 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü (Murathan Mungan ve Turgay Fişekçi ile paylaştı)
  • 1983 Gösteri Dergisi Şiir Ödülü /birincilik / “Şahkulu” ile
  • 1984 Natıroğlu Şiir Ödülü / ikincilik / “İshakça” ile.
  • Gülhane El Sanatları Festivali birincilik ödülü (1987)
  • Kültür Bakanlığı başarı ödülü (1991).

Ozan Telli Şiirlerinden Örnekler

SEVDA ŞARKILARI

I

sonbahar sarısı hüzün
yelpaze kirpiklerin gölge
pirinç damlalar döken bulutlu gözlerine
belliki özleyişin dizginleri çekiyor soluğunu
belliki adımların şaşkın şafağında tutkunluğun
kaçak sevgilerin coşkusuyla çırpınırken
gönlümüz
ve uçuşurken saçlarımız serin seher yelleriyle

II

balığın pullarıyla
kelebeğin kanadıyla süslemişim düşünü
yıldızları gök boyu seyretmenin yasağında
ve şarap gibi mayalandırmışım sevdanı sinemde
açlığın baş döndürmesi gibi sevmişim ben seni

III

su ışıkla sevişir hani
arı çiçeğe bezenir
buğday yüklenir karınca
hani bereket yaratıdır fabrikada ve tarlada
bilirsin
ben seni öyle düşünmüşüm işte
kan alırken kırmızıdan mor
mor kırmızıyla karışırken
duvara astığın kilimde

IV

bir türküdür dilimde
bir ninnidir
bir ağıttır çok yıldızlı gecelerde
titreşen yüreği konuşan sesin
bir pınardır pırıl pırıl
bir umuttur sonsuz
ve bir sıcaktır soluğun buz tutmuş gecelerde
soluğuna sığınmışım ben senin

V

doğan günün
içindesin bilirim
batan günün
içindesin bilirim
alev açan kor
için için yanan erguvan ağacının dalları
akşamda
akşamda bulut yanık
akşamda keder
akşamda büyü
akşamlarla andım seni
beni uyanasın diye şafaklarda
beni uyanasın

VI

sende bir saçı kınasın
gözleri bin bebeğin güldüğü yakut
dudakları gelincik
ve sedef dişleri
ve mercan
ve inci
aktan ve aydınlıktan oluşmuş
aktan ve aydınlıktan

VII

ağarırken tan
en esrik sarhoşu olurum ben
ovaların
vadilerin
dağların
ve harman yerinin
halay yerinin
ateş çevirmenin çocukça
sevinci sarar benliğimi baharda
yellerle esen
sularla gürleyen

VIII

buram buram terleyen
ahularda ışıyor güneş
ufukları aşıyor güneş
yana yana
döne döne
sonsuzluğa taşıyor güneş
yüklenmiş de sevdamızı
dillere destan olup
dillere destan

IX

özlemiş can
özlemiş candan seni
ekmek kokusu gibi
toprak kokusu gibi
şarap kokusu gibi
ve dallarına asıldığı ağaçlar
yelelerine sarıldığı al atlar
gönlümün alanlarında zıplayan taylar gibi
özlemiş can
özlemiş candan seni
özlemiş

X

izlemiş
gözlerimiz güneşi
günçiçeği gibi gün boyu
bundadır ki al yeşil yapraktır bizim sevdamız
etle tırnağın arası topraktır bizim sevdamız
nice filizlerin
nice fidanların
nice dalların büyüdüğü boy boy
soy soy gümrah güllerin açtığı
gümrah güllerin

XI

ellerin
öpülesi
tapılası
sevilesi
ellerin
onları anlatmalıyım birde
devşire devşire derişini
eğire eğire örüşünü
çözüşünü içimdeki düğümü hünerle
çizişini damlaya gömülmüş kirpiğini bir çocuğun
ve yazışını sevda sevda
şafakta toprağı kucaklamasını demirin

XII

kömürün
karası gözlerin gülsün gülsün
dudakların dişlerin
tomurcuk tomurcuk çiçeklensin gamzelerin
yoksa duman kuşanır dağlar
ay bulutları örtünür yüzüne
ve suya hüzün düşer bilesin

XIII

uykuya hüzün düşer bilesin
düşler kararır
yaprak sararır
sonbaharında ömrümüzün
yorula yorula yaşadığımız
dokuz doğurduğumuz durağında
terle yoğurduğumuz
acılar harmanı
umutlar harmanı
sevinçler harmanı
yele verip savurduğumuz
bu toprağın canlarına

XIV

can denince sen gelirsin aklıma
çocuk bahçelerin gelir
çocuk yuvaları
gelincik tarlaları
ve ağaçlar yaprakları yemişleri bülbülden
ve her dilden insanın türküsünü söyleyişin gelir
insan denizinde eriyen kadın
yürüyen kadın
alanda al yazması alnında
aklımı ala ala
fikrimi çele çele

XV

bir kuş konmuş bir dala
gagasından kan akar
gözleriyle konuşur
özleyişi can yakar
yüreğinde gün ışır
bîr kuş konacak güle
kuş güle güle güle
koş güle güle güle
düş güle güle güle
eş güle güle güle

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu