Türkiye’de Polisiye Edebiyat

Türkiye’de Polisiye Edebiyatın Tarihsel Gelişimi

Türkiye’de Polisiye Edebiyat

Türk polisiye edebiyatının başlangıcı da edebiyatımıza dahil olan modern türler gibi ilk olarak çeviriler yoluyla gerçekleşmiştir. Batı’da polisiye edebiyatın ortaya çıkışı modernleşme, aydınlanma felsefesi ve sanayi devrimiyle doğrudan ilgilidir, bu durum Selin Atalay tarafından şu şekilde açıklanmıştır:

“Mandel, polisiye romanın ortaya çıktığı dönemde polise karşı olumsuz bir tutumun hakim olduğunu belirtmektedir. Fakat özel mülkiyet fikrinin kapitalizmin gelişimine paralel olarak kuvvetlenmesi daha kurumsal bir güvenlik mekanizmasının önem kazanmasını getirmiştir. Polis “[…] zorunlu olmaktan çıkıp iyi olarak görülüyordu” (1996: 33). Mandel’e göre fotoğrafın icadı (1840’lar) ve parmak izlerinin toplanması gibi teknolojik ilerlemeler de suç takibine ilişkin önemli gelişmelerdir (1996:37). Symons’a göre polisiye türünün Amerika ve İngiltere’de gelişmesi, okur yazarlığın artması, artan boş zamana sahip bir orta sınıfın gelişmesi ve dedektiflik kurumunun ortaya çıkması ile mümkün olmuştur” (1994:50)

Bu toplumsal nedenlerin dışında polisiye eserlerin oluşmasına kaynaklık eden tarihsel ve edebi kaynaklar da söz konusudur. Bu kaynakların en başında;

  • Kitab-ı Mukaddes’teki Habil ve Kayin vakası,
  • Sofokles’in Kral Oedipus’u,
  • Shakespeare’in Hamlet ve Macbeth’i,
  • Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler ve Suç ve Ceza’sı,
  • Alexander Dumas’ın Üç Silahşörler ve Monte Kristo Kontu,
  • eski Hind-İran efsaneleri ve
  • Yunan mitolojisindeki Theseus’un ve Hercules’ün maceraları yer almaktadır.

Bu bütün kaynaklar ve gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Dünya edebiyatında, suç-suçlu- araştırmacı üçgenini kuran polisiyenin başlangıç noktası eseri Edgar Allan Poe’nun Morgue Sokağı Cinayetleri adlı eseridir. Bu tarz eserlerin oluşmasını hayatı, karakteri ve yazdığı anılarıyla etkileyen, aslında Eugène-François Vidocq’tur. (Ağaoğlu & Oral , 2018) Çoğu küçük suçlar olmak üzere birçok kez hapse giren Eugène-François Vidocq 1809 yılında hizmetlerini devlete teklif eder ve 1811 yılında Brigade de la Surete adındaki Fransız dedektif servisini kurar. Bu kurulan özel polis teşkilatı, modern dedektiflik bürolarının prototipidir. Vidocq dedektiflik bürolarının kurulmasına öncülük etmesinin yanında dünya edebiyatındaki önemli sanatçıların eserlerine de esin kaynağı olmasıyla ayrı bir önem arz eder. Balzac’ın Goriot Baba’sındaki Vautrin, Victor Hugo’nun Sefiller’indeki Komiser Javert, Vidocq’tan esinlenilmiş karakterlerdir.

Türk edebiyatına polisiye roman daha önce belirttiğimiz gibi ilk olarak çeviri yoluyla girmiştir. İlk defa Türkçe’ye çevrilen polisiye roman 1881 yılında Ahmet Münif Paşa tarafından Paris Faciası adıyla çevrilen Panson de Terrail’in Les Tragedies de Paris adlı yapıtıdır. (Üyepazarcı,2008)

Edebiyatımızda ilk telif polisiye roman ise 1883 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat’te edilmeye başlanan ve 1884 yılında kitap halinde basılan Esrar-ı Cinayat’tır. Ahmet Mithat’ın ayrıca Hayret (1884) ve Haydut Montari (1887) adında iki polisiye romanı daha bulunmaktadır. Mithat Efendi’nin ardından Fazlı Necip’in Cani mi? Masum mu? adlı eseri 1899’da Asır gazetesinde tefrika edilmiş, 1901’de basılmıştır.

Bu dönemde polisiye romanlar açısından önemli bir kişi de polisiye eserlere fazlasıyla ilgi ve alaka gösteren Sultan II. Abdülhamid’tir. Sultan, bu ilgisi sebebiyle Türk ve Ermeni tercümanlardan oluşan tercüme heyetleri oluşturmuştur. Ermeni tarafın başında yer alan yazar ve çevirmen Yervant Odyan, 1912 yılında Sherlock Holmes’dan esinlenerek Abdülhamid ve Sherlock Holmes adlı polisiye eseri yazmıştır. (Bengisu, 2020).

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra “on paralık öyküler” ön plana çıkmaktadır. Bu kavram Türkçeye Erol Üyepazarcı tarafından dime Novels’ın karşılığı olarak çevrilmiştir. On paralık öyküleri Üyepazarcı şu şekilde aktarmıştır:

“1908 ile Latin harflerinin kabul edildiği 1928 yılı arasında, birkaç istisna dışında telif polisiye romanların çoğu, bizim “on paralık öyküler” diye Türkçeye çevirdiğimiz dime novels türü çeviri polisiye romanların kötü birer kopyasıdır. Ancak bunlar arasında, Ebüssüreyya Sami’nin “Amanvermez Avni” ile Hüseyin Nadir’in “Fakabasmaz Zihni” dizisinin bazı kitapları, özellikle Server Bedi’nin “Cingöz Recai”si gibi belli bir düzeyi tutturanlar da vardır.”

Bu on paralık öykülere 1913 yılında Ebüssüreyya Sami’nin Amanvermez Avni serisi; 1914 yılında Moralızade Vassaf Kadri ve Süleyman Sudi’nin Milli Cinayat Koleksiyonu serisi, 1922-1928 yılları arasında yayımlanan Hüseyin Nadir’in Fakabasmaz Zihni serisi, 1924-1960 yılları arasında yayımlanan Peyami Safa’nın Server Bedi müstearıyla (takma isim) yazdığı Cingöz Recai tiplemesinin maceraları örnek verilebilir.

1930’lu yıllarda yazarların on paralık öykülere ilgisi artmıştır:

  • Cemil Cahit’in İkiz Şeytanlar Dizisi (1931),
  • Feridun Hikmet Es’in İki Cinayet Gecesi (1933),
  • Tahsin Abdi Gökşingöl’ün 12 Kadının Esrarı,
  • Süleyman Çapanoğlu’nun Milyon Avcıları,
  • Rıza Çavdarlı’nın Müthiş Katil Landuru ve
  • Vala Nurettin’in Yılmaz Ali serisi örnek olarak verilebilir.

1940’lı yıllar polisiye edebiyatın dünyada ve Türkiye’de altın çağını yaşadığı dönemdir. Bu dönemin önemli isimleri arasında;

  • Hamdi Varoğlu,
  • İlhami Safa,
  • İskender Fahrettin Sertelli,
  • Rıza Danişment Korok,
  • Melek Z.,
  • Mecdi Emiroğlu,
  • Ziya Çalıkoğlu,
  • Faik Benlioğlu,
  • Cahit Gündoğdu,
  • Faik Benlioğlu gibi isimler yer alır.

1950’li yıllarda Mickey Spillane’nin Mike Hammer adlı eseri Kemal Tahir tarafından çevrilir ve bu dönemde ilgi çekici bir olay olarak Kemal Tahir yazarın adını sürdürerek yazara ait olmayan Mike Hammer romanları yazar. Üyepazarcı bu durumu şu şekilde açıklar:

“İlk önce Kemal Tahir’in sonra Afif Yesari’nin başını çektiği yaklaşık bir düzine yazar, çeviri roman bölümünde de kısaca değineceğimiz gibi, Türk okuyucularının çok tuttuğu ama ancak altı polisiye roman yazan, sonra bir dini tarikata girerek, 1960’a kadar kitap yazmayan Mickey Spillane’in kahramanı Mike Hammer’in sahte öykülerini kaleme almaya başlamış, yüzlerce kitap üretmiştir. Ayrıntılı incelenmeye değer olan bu olgu, 1950-1960 dönemine damgasını vurmuştur. Server Bedi’nin bir iki kitabı ile Nuru Hayat takma adını kullanan Aziz Nesin’in bir kitabı dışında bu on yıllık dönemde telif olarak üretilen polisiye romanların hemen hepsi sahte Mike Hammer öyküleridir.”

1960’lı yıllarda ise siyasi olaylar, darbe ve bu darbenin yarattığı ortam sebebiyle polisiye roman geri plana düşmeye başlamıştır.

1990’lı yıllarda tekrar polisiye romana bir atılım başlamıştır ve 2000’li yıllarda da bu eğilim artarak devam etmiştir. 2000’li yıllarda polisiye romanlarıyla öne çıkan yazarımız Ahmet Ümit‘tir.

Dipnotlar:

  • ¹Ağaoğlu, R., & Oral, G. (2018). Dedektif Romanları: Tarihine Sığmayan Geçmişi İle Türkiye’de ve Dünyada Adli Edebiyat. Adli Tıp Bülteni, 23(3), 180-189.
  • ²Erol Üyepazarcı, a.g.e., s. 133.
  • ³Erol Üyepazarcı, a.g.e., s. 134-135.

Ayrıca bakınız ⇒ İskender Fahrettin Sertelli Kimdir?

Hazırlayan:

Kader Kayhan, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu