Muzaffer Buyrukçu

Muzaffer Buyrukçu Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Muzaffer Buyrukçu (D: 1 Şubat 1930, Niğde, Fertek – Ö: 22 Ağustos 2006, İstanbul) Yazar.

Muzaffer Buyrukçu

Muzaffer Buyrukçu‘nun çocukluğu Manisa ve Yalova köylerinde geçti. Yoksulluğun sıkıştıran koşullarıyla savaşmak, yenik düşmemek ve aç kalmamak için çeşitli işlere girip çıktı. Bu yüzden öğrenimini sürdüremedi, Pertevniyal Lisesi’nde okurken orta ikiden ayrıldı. Askerlik sonrası Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memur olarak girdi (1951), yirmi yılı aşkın bir süre çalıştı ve kendi isteğiyle de buradan 1971’de emekli oldu. Bundan sonraki yaşamını İstanbul, kısa sürelerle de Ankara’da yaşayarak ve öykü, roman, deneme ve anı türlerinde eserler ortaya koyarak geçirdi.

Uzun zaman akciğer yetmezliği çekti. 2005 şubatında astım krizi sonucu hastaneye kaldırıldı. İki üniversite hastanesi para istedi ve acil servise almadı. Bir hastanede kalbi durdu, yeniden çalıştırıldı. Özel İsviçre Hastanesi tarafından kabul edilerek, tedavisi yapıldı. Son bir yıldır da evinde yaşam destek ünitesine bağlı olarak tedavisini sürdüren Buyrukçu’nun ölümü, evinde eşi Misli Buyrukçu’nun da sağlık sorunları yüzünden uyuduğu sanılarak iki gün sonra anlaşılabildi. Ölüm nedeni için otopsi yapıldı. Cenazesi oğlu Ekrem Buyrukçu’nun da Almanya’dan gelişiyle 28 ağustos 2006 günü Teşvikiye Camisi’nde kılınan ikindi namazı sonrası Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verildi.

Muzaffer Buyrukçu’nun Edebî Kişiliği

Edebiyata şiirle başlayan Buyrukçu iki arkadaşıyla iki ortak kitap yayımladı. Ama öyküye geçti, ilk öyküsü 1945 yılında Son Telgraf gazetesinde yayımlandı. Ertesi yıl da Otağ dergisinden ödül aldı. Gece Postası, Yeni Sabah, Tanin, Akşam, Vatan gazetelerinde yazdıklarıyla çıraklık dönemini atlattı. 1953 ‘te Yeditepe dergisinde modern edebiyatla tanıştı, etkilendiği bu edebiyatı benimsedi.

1959’da yayımlanan Korkunun Parmakları kitabı, büyük yankılar uyandırdı. Türk öykücülüğüne getirdiği yenilikten, özgürlükten ve kazandırdığı boyutlardan söz edildi. Dost dergisinin bir soruşturmasında yılın en beğenilen öykücüsü seçildi Korkunun Parmakları’yla yaptığı atılımı her yapıtıyla güçlendirdi, sınırlarını genişletti, içeriğini zenginleştirdi.

Düş, öykü, roman, günlük türlerinde ürünler verdi. Kendine özgü bir öykü, benzersiz bir günlük ve düş türü yaratan Muzaffer Buyrukçu, toplumsal ve bireysel durumların olaylı, sorunlu gelgiti var olmak, güven kayalıklarına tutunmak, tabandaki düzlükten yükseklerdeki bir yere tırmanmak için boyuna savaşan insanı, onun yaşamını derinden kavramayı, çeşitli ilişkilerini değerlendirmeyi, ilişkilerin hem bütünündeki devinimleri hem de arkalarında saklanan çelişkileri irdelemeyi, tepkilerin patlama noktalarını kurcalamayı amaç edinen bir yazar oldu.

Ürünleri coşkun imgelerle, masalsı çağrışımlarla, şaşırtıcı saptamalarla; bir ucuyla gerçeklerde bir ucuyla kendi yapısında eşinen düşlerle, inandırıcı gözlemlerle, yaşamın damarlarından gürül gürül akan kanın sıcaklığını yüreklere ileten, tıkanan ve kuruyan iletişim kanallarını açan canlı öğelerle bezemeye çalıştı. Hiçbir şeyi saklamadan yazmayı amaçladı.

Ölümünün ardından Melisa Gürpınar, onu şöyle değerlendirdi: “Cemal Süreya, Muzaffer Buyrukçu’ya ‘Edebiyat Mareşali‘ adını takmıştı yıllarca önce. O da bir bakıma dostları arasında böyle anılmaktan sevinç ve gurur duyardı. Son yıllarını edebiyatın adsız bir neferi gibi köşesinde tarifsiz acılar içinde geçirirken, sanki kalemiyle kendine sağladığı bütün kıdem, her gün ondan biraz daha uzaklaşıyordu. Öykü, roman ve özellikle günlükleriyle unutulmaz bir yeri olması gerekirken, edebiyatın bugünkü ortamında, o ve onun gibi halkın içinden çıkmış nice üretken yazarlar silinmeye çalışıyordu sanki. Umarım bundan sonra yıldızı gene parlar.” (Cumhuriyet, 26 ağustos 2006, s. 17).

Sennur Sezer’e göre, “Buyrukçu, her kitabında, anlatımında atılımlar, değişimler denemiş bir yazardır.” (Radikal, 27 ağustos 2006)

Öyküleri yabancı dillere çevrilen Muzaffer Buyrukçu, ilk ödülünü 1946’da Tanin gazetesinin açtığı öykü yarışmasından aldı. Ardından Korkunun Parmakları’yla 1959 Dost dergisi birincisi seçildi. Bulanık Resimler adlı kitabıyla 1962 TDK Öykü Ödülü’nü, Kuyularda’yla 1963 Otağ Dergisi En Beğenilen Öykücü Ödülü’nü, Kavga’yla 1968 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı, Yüzün Yarısı Gece adlı kitabıyla 1994 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü ve Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandı. Ayrıca yine 1994’te Aynalar adlı dosyasıyla da yayımlanmamış öykü dalında 1994 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü Sulhi Dölek’le paylaştı.

Muzaffer Buyrukçu’nun Eserleri

Şiir:

  • İstikbalin Sesi (Ekrem Köprülügil ‘le 1945)
  • Kalplerin Feryadı (Suat Yalçın’la 1947)

Öykü:

  • Katran (1956),
  • Acı (1957)
  • Korkunun Parmakları (1959),
  • Bulanık Resimler (1961),
  • Kuyularda (1962),
  • Cehennem (1966),
  • Kavga (1967),
  • Mağara (1971),
  • Şarkılar Seni Söyler (1982),
  • Günlerden Bir Gün ( 1983),
  • Hüzünlü Kar Çiçekleri (1987),
  • Her Yer Karanlık (1989),
  • Bin Hüzün (1992),
  • Şarkı Gibi (1992),
  • Yüzün Yarısı Gece (1994),
  • Bir Aşk Daha (1996),
  • Telefon Konuşmaları (1997),
  • Dumanı Tüten Çay Gibi (1999),
  • Yalnızlığın Arkasındaki Gülümseme (2001),
  • İpek Pijamalı Katiller (2004),
  • Ay Kokuyor (seçme öyküler, 2004).

Roman:

  • Gürültülü Birkaç Saat (1969),
  • Bir Olayın Başlangıcı (1969),
  • Dar Sokaklardaki Duman (1992),
  • Gece Bitmedi (1995),
  • Dışardaki Rüzgar (1998),
  • Ucu Güllü Kundura (1998),
  • Akan Sular Şarap Olsa (1998),
  • Eski Defterler (1999).

Günlük:

  • Arkası Yarın (1976),
  • Sıcak İlişkiler (1982),
  • Arkadaş Anılarında Orhan Kemal (1984),
  • Dillerinde Dünya (1985),
  • Sayılı Günler (1986),
  • Anında Görüntü (1992),
  • Dünden Bugüne (1997),
  • İlişkiler Arasında Bir Gezinti (1998),
  • Yaşadığımız ve Yaşananlar (2000).

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu