Füruğ Ferruhzad Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Füruğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935’te Tahran’da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Füruğ İran’ın 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli kadın şairlerdendir. Babası Albay Muhammed Ferruhzad ile annesi Turan Veziriteber Hanımın yedi çocuğundan üçüncüsüdür. İlk okulunu 9. sınıfa kadar devam ettirdikten sonra on beş yaşındayken orta okuldan mezun oldu. Lisedeki ilk üç yılını bitirdikten sonra resmî öğrenimden vazgeçmedi ancak lise diploması alamadı. Daha sonra Kamalolmalk Teknik Okul’una geçerek kısa süre içerisinde resim ve kostüm çalışmalarını tamamladı. Bu görünüşe göre fazla bir şey ifade etmedi. Füruğ, şiir yazıyordu; 16 yaşına geldiğinde eski ustalarının geleneklerinde gazeller bestelemeye başladı.
Füruğ Ferruhzad’ın sosyal hayatını şekillendiren çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunların ilki; 1951’de on altı yaşında ailesinin isteği üzerine kuzeni, daha sonradan eleştirmen ve karikatürist olan Parviz Shapour ile evlenmesidir. Ve bir yıl sonra oğlu “Kamyar” doğdu, sonra eşinin isteği üzerine Ahwaz’a taşındılar.
Cesur, minik ve çekici bir kadın olan Füruğ Ferruhzad Ahwaz’da sıkı kıyafetler giyen ilk kadındır. Füruğ bu kasabada uzun süre kocasıyla birlikte kalamadı. Evlilik 1954 yılında boşanma ile sonuçlanır; çocuğunun velayeti ise eşine verilir. İran kanunlarına göre boşanan kadına çocuğun velayeti verilmemekteydi; çocuğundan ayrı düş(ürül)mek, onun ruh dünyasında derin yaralara sebep olur.
1952 yılında Füruğ Ferruhzad ilk koleksiyonu olan “Esîr”i yayımladı. Temmuz 1956’da Füruğ Avrupa’ya yaptığı dokuz aylık bir ziyaretle İran’ı ilk kez terk etti. Bu sene içerisinde Dîvâr (Duvar) adlı yirmi beş kısa şarkı sözü içeren ikinci koleksiyonunu kocasına ithaf etmiştir.
Bir başka faktör Füruğ’un erkek arkadaşlarıyla yakın arkadaşlıklarına odaklanan skandal, bir süre ünlü şair Nadir Naderpur’la arkadaşlık kurdu ve sonrasında ilişkileri bir aşk ilişkisi olarak kabul edildi.
1958’de Füruğ Ferruhzad üçüncü koleksiyonu “Esian” (İsyan) göründü ve onu henüz ünlü şair olarak, umut verici olarak kurdu. Romancı Sadeg Chubak, bir görüntü yönetmeni olan İbrahim Gülistan’a iyi bildiği Ferruhzad’ı tanıttı. Daha sonra Ferruhzad, Gülistan’ın yakın bir ortağı oldu. Gülistan’ın asistanı olarak görüntü yönetmeni oldu. Karısı ile partilere katılıyordu. Aynı zamanda Tahran’ın kuzeyindeki Gülistan tarafından ödenen bir apartmanda yaşıyordu. Füruğ Ferruhzad’ın tartışmalı yazar ve görüntü yönetmeni Ebrahim Golastan (İbrahim Gülistan)’la olan ilişkisi şairin kişisel yaşamında ölümüne kadar önemli olmaya devam etti.
1962’de “The House Is Black” (Kara Ev) başlıklı bir Leper Kolonisi ile ilgili belgesel film yaptı. Film uluslararası beğeniyle karşılandı ve birçok ödül kazandı. Bu filmin konusu “İranlı cüzzam hastaları ve onların sorunları” ile ilgilidir.
1963’te UNESCO, Füruğ Ferruhzad ile ilgili otuz dakikalık bir film yaptı. Ayrıca Bernardo Bertolucci, İran’a onu röportaj yapmak için geldi ve şairin hayatı hakkında on beş dakikalık bir film yapmaya karar verdi.
1964 yılında Füruğ’un dördüncü şiir koleksiyonunda, Tovallodi Digar (Another Birth) şairin yaklaşık altı yıl boyunca bestelediği otuz beş şiiri içeriyor.
1965 yılında Füruğ Ferruhzad’ın beşinci koleksiyonu “Soğuk Sezonun Başlangıcına İnelim” denildi ve ölümünden sonra yayınlandı.
14 Şubat 1967 Pazartesi günü Füruğ annesini ziyaret etti. Daha sonra öğle yemeği sohbetinden sonra geri dönerken döner yolda, Darüşşal Marvdosht ve Logumanoddowleh sokaklarının kesiştiği noktada cip istasyonu vagonu yaklaşmakta olan bir aracın önüne geçmek için savrulur ve bir duvara çarpar. Arabadan fırlar ve otuz iki yaşında baş yaralanmasından ölür.
1950’lerin ortalarındaki geleneksel evlilik İran’daki kadınların durumunu ve “Captive”, “The Wedding” gibi şiirlerde artık konvansiyonel(=anlaşmaya dayalı) bir yaşam yaşayamayan bir eş ve anne olarak kendi durumuyla ilgili duygularını açıkça şiirlerinde dile getiriyor.
Füruğ Ferruhzad, şiirlerinde kadınların sorunlarını ele almakta, İran toplumunun kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılığı eleştirmektedir. Onun bu fikirleri zaman zaman şiddetli tartışmalara yol açmıştır. O İran’da kadınların yaşamlarının daha iyi hak ve koşullara kavuşmasını savunmaktaydı. Dönemindeki Şah’ın despotluğuna karşı çıkmıştır. Hiciv şairi olarak da tanınır.
Şiirlerinde derin bir yalnızlık duygusu dikkat çeker. Genç yaşta aşk şiirleri söylemeye başlayan Füruğ, ilk şiirlerini Rûşenfikr (Aydın) gibi haftalık dergilerde yayınlamaya başladı. Füruğ’un şiirlerinin kadını; çarşaf ve peçeden kurtulmuş ve aile sorunlarının dışında bir dünyaya göz dikmiştir. Bu durumu şu dizelerinden anlarız:
“Gel, ey erkek, ey bencil varlık
Gel, kafesin kapılarını aç
Beni ömür boyu zindanda tutmuşsan eğer
Bari bir anlık olsun serbest bırak.”
Füruğ Ferruhzad, çevresinde olup biten her şeyi şiirlerinde yansıtmıştır. Örneğin, bir buğday tarlasının hoş kokusunu olduğu gibi bizlere aktarır. Bazı şiirleri ise oldukça erotik bulunmuştur.
“Ben yeşil buğday salkımlarını
Göğsüme alarak sütle besliyorum.
Ses, ses, sadece ses,
Su akışının sesi
Ve dişi toprak kabuğunun üzerine
Yıldız ışığının düşüş sesi
Ve aşkın yayılma sesi
Ses, ses, sadece ses kalıcıdır.”
Füruğ Ferruhzad’ın Eserleri
- ESÎR (TUTSAK) (1952)
- DUVAR (1956)
- İSYAN (1957)
- YENİDEN DOĞUŞ (1964)
- İNANALIM SOĞUK MEVSİMİN BAŞLANGICINA (yarım kalan eseri)
Türkçe’de Furuğ Ferruhzad
- Sonsuz Günbatımı, Furuğ Ferruhzad, Çev: Onat Kutlar-Celal Hosrovşahi, Ada Yay., İstanbul, 1989
- Ve Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad, Çeviri: Haşim Hüsrevşahi, Öteki Yayınevi, Ankara,1999
- Furuğ-i Ferruhzad Bütün Şiirleri, Çeviri: Kutlukhan Eren, Şule Yayınları, İstanbul, 1999
- Bir Başka Doğuş, Furuğ-i Ferruhzad, Çeviri: Hatice Gülcan Topkaya, Om Yayınları, İstanbul, 2002
Füruğ-ı Ferruhad’ın ödülleri de bulunmaktadır.
- 1962 yılında yaptığı belgeselle İtalya Belgesel Filmler Festivali’nde birincilik ödülü,
- 1963 yılında “KARA EV” filmiyle, Almanya’daki Ober Hausen Film Festivali’nde en iyi film ödülü
ESÎR (1952)
İlk şiir kitabı basıldığında henüz 18 yaşındaydı. Bu eserde Füruğ-ı Ferruhzad, dış dünyayı yalın bir şekilde açıklamıştır. Ona göre erkek, bencil ve bazı hakları haksız olarak elde etmeyi kabul eden bir varlıktır.
Dış dünyadaki sosyal değerlere, toplumun geleneksel yapısına ve törelerine aldırmadan bir kadın olarak gençlik dönemindeki durumunu ve duygularını tasvir eder.
Esîr’de yer alan şiirler daha çok şairin şahsi hayatındaki olumsuzlukları anlatır. Yirmi dokuz şiirden oluşmaktadır.
“Seviyorum onu…
Tohumun ışığı sevdiği gibi…
Tarlanın rüzgarı sevdiği gibi…
Kayığın dalgayı sevdiği gibi…
Kuşun yüksekleri sevdiği gibi…
Seviyorum onu…
Aşk ne ile
Ebedileştirilebilir?
Hangi öpücükle, hangi dudakla?
Ne zaman, hangi gecede?
Yok olup giden ben gibi…
Günler gibi…
Mevsimler gibi…
DÎVÂR (DUVAR) (1956)
Kocasından ayrıldıktan sonra kaleme aldığı bu eserde şair, bir kadının duygularından ve iç dünyasından bahsetmektedir. Eser yirmi beş şiir içermektedir. Dîvâr’daki şiirlerin çoğunun konusu aşktır. Şairin aşkının sırrı da şiirinde gizlidir. O, maddi aşklardan çok ötelerde gönül aşığıdır, ten aşığı değil.
“Soğuk anların çarçabuk geçişinde
Yaban gözlerin senin kendi sessizliğinde
Duvar örüyor çevrem
Kaçıyorum senden yol sapaklarına.”
İSYÂN (1957)
Bu eser on sekiz şiirden oluşur. Bu kitabında Füruğ Ferruhzad kutsal kitaplarda yer alan metinlere ve özellikle de insanın yaratılışı, şeytanın Allah’a baş kaldırmasıyla ilgili konuları göz önünde bulundurup kendisinden önce de bu konulara eğilmiş doğulu ve batılı şairlerden de örnekler alarak duygularını dizelere aktarmıştır.
“Dolsun gözlerim şebnem tanecikleriyle
Perdeyi açmaya kendim gittim.
Hz. Meryem’lerin temiz yüzlerinden
Bu dışı zahid güruhla
Kolay değildir bu mücadele biliyorum.
Benim ve senin şehrin, tatlı yavrucuğum.
Yuvasıdır çoktan beri şeytanın.”
Füruğ-ı Ferruhzad’ın ilk üç eseri daha çok serkeş(=başkaldıran ), heyecanlı, isyankar ve romantik bir kadının duygularını yansıtır. Bu şiir mecmualarının üçünde de Romantizm hakim olmaktadır.
Hazırlayan: Zeynep DOKUMACI – Turkedebiyati.org
O Günler – Şiir: Füruğ Ferruhzad | Seslendiren: Kenan Işık
Yolum Yok – Şiir: Furuğ Ferruhzad – Yorum: Vedat Sakman
AKBABA tepemde bir akbaba soluk almak için kuşaktan kuşağa deneyimlerim sesleniyor ki bu cadı, bu kocamış tepemde bir akbaba dökülüyor suskunluğuna akşamın benim elimde kitap Furuğ FERRUHZAD CUMA sessiz Cuma boş ev ah ne denli dingin ve gururla geçiyordu Furuğ FERRUHZAD İNANALIM SOĞUK MEVSİMİN BAŞLANGICINA ve bu benim zaman geçti zaman akıp geçti ve saat dört kez çaldı sokakta rüzgâr esiyor soğuk bir mevsimin eşiğinde gitmekte olan o kimseye böyle sokakta rüzgâr esiyor onlar bir yüreğin tüm saflığını sevgili, ey biricik sevgili sokakta rüzgâr esiyor ben üşüyorum ben üşüyorum ve sedef küpelerden nefret ediyorum selam ey masum gece! selam ey gece, ey çöl kurtlarının gözlerini selam ey masum gece! pencereyle görmek arasında niçin bakmadım? niçin bakmadım? bu tıkalı küçük pencereye nasıl da boş bir aydınlık acaba saçlarımı yeniden “bitti artık” dedim anneme boş insan saat dörtte, zaman geçti ben nereden geliyorum? ne de sevecendin ey sevgili, ey biricik sevgili! suskunluk nedir, nedir, nedir ey biricik sevgili? bu kimdir, bu sonsuzluğun caddesi üstünde demek sonunda güneş ve ben öyle doluyum ki sesimin üzerinde namaz mutlu cenazeler ben nereden geliyorum. “bitti artık” dedim anneme, selam sana ey yalnızlığın garipliği, inanalım belki de gerçek o iki genç eldi, o iki genç el inanalım soğuk mevsimin başlangıcına. Furuğ FERRUHZAD | YERYÜZÜ AYETLERİ O zaman Ve çöllerde yeşillikler kurudu Bütün solgun pencerelerde gece Kimse aşkı düşünmez oldu. Mağaralarında yalnızlığın Kötü günler geldi ve karanlık Bir şemsiye gibi tutuşuyordu Bataklıkları alkolün Güneş ölmüştü Zavallı halk Kimi zaman ufacık bir kıvılcım Boğulmuş kendi korkularında Ne zaman bir tutsak asılırken Ama her zaman alanın kıyısında Ola ki… Ah tutsağın sesi… Furuğ FERRUHZAD YEŞİL DÜŞ Bütün gün ağladım aynada Yapamıyordum artık yapamıyordum Bütün gün gözlerimi diktim Hangi tepe hangi doruk? Nasıl da tutuldum çölün ruhuna Hangi tepe hangi doruk? Hangi tepe hangi doruk? Bütün bir gün boyu bütün bir gün Yapamıyordum artık yapamıyordum Furuğ FERRUHZAD KIZIL GÜL kızıl gül o beni kızıl gül bahçesine götürdü ey felçli güvercinler kızıl bir gül sürgün vermekte ah, ben gebeyim, gebeyim, gebe Furuğ FERRUHZAD PENCERE Bir pencere, bakmaya Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben Asılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyle Bir pencere yeter bana bir tek pencere Düşler Seziyorum zaman geçip gitti artık Bir şey söyle bana Furuğ FERRUHZAD küçücük gecemde benim, ne yazık dinle dinle bir an Furuğ FERRUHZAD |