Cumhuriyet Döneminde Nesir
Cumhuriyet Döneminde Nesir
Konuya girmeden belirtelim ki, 90 yıllık Cumhuriyet dönemi Türk nesri, binlerce yazar ile birçok farklı tür (hikâye, roman, tiyatro, deneme vb.) veya isim altındaki milyonlarca metni kapsayan geniş bir alandır. Bu sebeple söz konusu saha, metin
ve yazarları ayrıntılı biçimde anlatmak, bu ünitenin sınırlarını çok aşar. Zaten ileri-ki ünitelerde farklı nesir türlerinin (makale, fıkra, deneme, hikâye, biyografi, otobiyografi, anı, gezi yazısı vb.) Cumhuriyet dönemindeki görünümleri size tek tek anlatılacaktır. Bunun için burada, sadece birtakım örnekler eşliğinde 90 yıllık Cumhuriyet nesri, ana hatları ve temel özellikleri ile tanıtmaya çalışılacaktır.
Cumhuriyet dönemi Türk nesri, zamana bağlı kendi iç değişmeleri dikkate alındığında iki döneme ayrılabilir. Bu iki dönem; 1923-1940 dönemi Türk nesri ve 1940-2010 dönemi Türk nesridir.
1923-1940 Dönemi Türk Nesri
Cumhuriyet sonrası Türk nesri için bilinmesi ve belirtilmesi gereken ilk husus, yukarıda kısaca özetlenen Tanzimat sonrası, özellikle Yeni Lisan ve Millî Edebiyat hareketi sonucu oluşan nesrin devamı olmasıdır. 1923 öncesinden devralınan dil ve bu dil ekseninde var olan nesir, Cumhuriyet nesrinin temelini teşkil eder. Bu gerçeğin en önemli sebebi, Cumhuriyet öncesi yazarlarının büyük ölçüde hayatta olmaları ve yazma faaliyetini sürdürmeleri ile yine Cumhuriyet öncesi dil anlayışının önemli bir değişme göstermeden devam etmekte oluşudur.
Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Refik Halit, Yakup Kadri, Halide Edib, Memduh Şevket, Reşat Nuri, Ahmet Hikmet, Mehmet Emin, Yahya Kemal, Faruk Nafiz gibi Cumhuriyet öncesi yazar ve şairlerinin kalemlerinde ilk olgun, kusursuz ve güzel örneklerini bulan XX. yüzyıl Türk nesri, aynı kişilerin Cumhuriyet döneminde kaleme aldıkları eserlerde daha da gelişip zenginleşir. Yeni nesilden Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar, Nurullah Ataç, Hamdullah Suphi, Necip Fazıl Kısakürek ve daha pek çok yazar, bu nesri, geçiş döneminin kusurlarından büsbütün temizleyip işleyerek çok daha olgun seviyeye yükseltirler. Döneme hâkim olan “millî dil” şuuru, Türk dili üzerine yapılan ciddi çalışmalarla bir kat daha güçlenir.
1923-1940 dönemi nesrinin yukarıda belirtilen söz konusu genel durumunu farklı düzeylerde etkileyen birtakım gelişmelerden de bahsedilebilir elbette. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte somutlaşan ve “ulus” düşüncesini merkez alan yeni bir toplum ve yeni bir devlet anlayışının temellerinden birini dil oluşturur. Alfabe devriminin yapılması; Türkiyat Enstitüsü, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi kurumların kurulması, büyük ölçüde Türkçenin, modern bir toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir işlerlik ve zenginliğe kavuşturulması isteğiyle yakından alâkalıdır. Başta aydınlar ve sanatkârlar olmak üzere, bütün toplum millî bir dil bilincine ulaştırılmaya çalışılır. 1923-1940 dönemi nesir türleri karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, hem düşünce hem de kullanım olarak, bu tür çalışmaların somut sonuçlarını görmek mümkündür.
Meselâ Cumhuriyet öncesinde konuşma dilinde kullanılmayan Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü, sun’î ve bir hayli kapalı bir dil ile şiir ve nesirler yazan Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin gibi şair ve yazarlar, Cumhuriyet sonrasında dillerini daha anlaşılır bir düzeye getirirler. Halit Ziya Uşaklıgil, daha önceden kaleme aldığı romanlarının dilini sadeleştirme ihtiyacı duyar.
1940-2010 Dönemi Türk Nesri
Türk dili ve nesri, 1940’tan günümüze uzanan süreçte doğal bir devamlılık içinde varlığını sürdürür. Her geçen gün toplumun veya sanatkârların elinde yeni imkânlarla gelişip zenginleşir. Bu doğal sürecin dışında tek parti döneminde güçlenen Öz Türkçecilik çalışmaları, İkinci Dünya Savaşı sonrası belirginleşen çeşitli ideolojik hareketler, 1950 sonrası dönemde çok daha hızla gelişen basım-yayım ve iletişim imkânları, küreselleşme olgusu gibi etkenler, 1940 sonrası Türk nesrinde birtakım gelişme ve değişmelere sebep olur. Bu değişmelerin başında, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin atılıp yerine türetilen yeni kelimelerin nesir dilinde yer alması gelir. İkinci bir husus, özellikle çeşitli bilimsel alanlar, basın-yayın, televizyon, internet, ticaret, ekonomi sahalarıyla ilgili nesir dilinde giderek artan oranda yabancı kelimelerin yer almasıdır.
Kaynak: Prof.Dr. İsmail ÇETİŞLİ, Cumhuriyet Devri Türk Nesri