Şiir ve Yorum
Şiir ve Yorum, Şiir Nasıl Yorumlanır? Örnekleri
Hemen her edebî metin anlamlıdır ve anlamlı olan metin de okur adına faydalıdır, işte bu nedenle bir metni inceleyip yorumlayabilmek için her şeyden önce metnin anlamı üzerinde durmak gerekir. İletişim gerçekleşirken ileti (mesaj) alıcıda (okur) çeşitli etkilere neden olur ve bu etki “anlam” olarak karşımıza çıkar.
Bir dil birimini (kelime ya da sözcük) çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütünü “bağlam“ı meydana getirir. Anlam, tek bir bağlamda oluşur, fakat farklı bağlamlarda algılanabilir. Öğretici ve bilimsel bir nitelik taşıyan metinlerde anlam, iletinin hazırlanmış olduğu bağlamın koşullarına bağlı olarak ortaya çıkar. Bildiğiniz gibi bilimsel ve öğretici metinler yoruma açık değildir. Bu nedenle bu tür metinlerde anlam tektir. Şiirler ise yoruma açık metinler olduğundan okurların bilgi, kültür düzeylerine ve psikolojik durumlarına göre bu metinlerde farklı anlamlar ortaya çıkar.
Şiir, yeni anlamlar kazanabilme özelliğine sahip bir yazı türüdür. Bu özelliği sebebiyle de “açık metin” olarak isimlendirilmektedir. Bir okur, şiirin kendisine sunduğu imkânlardan da faydalanarak şiiri çok farklı şekilde anlamlandırabilir. Bu özelliği nedeniyle şiir her dönemde rahatlıkla okunur ve okurlardan ilgi görür.
Bir şiirin, okurun kültürüne, sahip olduğu zihniyete, anlayışına, zevkine, içinde bulunduğu duruma, şiiri okuduğu sıradaki psikolojik durumuna göre yeni anlam değerleri kazandığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Bir okur, metni bütün bu şartlar altında anlamlandırır.
Kısacası bir şiir, okurun içinde bulunduğu şartlara göre yeni anlamlar kazanır. Şiirler bu amaç doğrultusunda kaleme alınır ve yan anlamlar yönüyle de oldukça zengindir. Şiirin sadece tek bir anlamı yoktur. Okur, bir şiiri kendi birikim ve kültür düzeyine, anlayışına, zevkine, hayal gücüne göre anlamlandırır. Bu anlamlandırmaya “yorum” adı verilir.
Bir şiirin yorumlanması, kişiye ve onun içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak değiştiği için, bir şiiri tam anlamıyla yorumlayabilmek mümkün değildir. Fakat şiirin yorumunu güzel bir şekilde yapabilmek için önce şiirin yapısal özelliklerini, bunların hangi tema etrafında birleştiğini, dilini ve temasını belirlemek gerekir. Ardından da yazıldığı dönem ile şairin zihniyetine dikkat edilmesi gerekir. Bunun yanında şiirin ne zaman kaleme alındığını, şairin şiir anlayışı ile içinde bulunduğu psikolojik durumunun, yani ruh hâlinin bilinmesine gereksinim vardır.
Şiirin konusunu duyan, düşünen, tasarlayan insan ve doğa olmuştur. Şiirde yer alan gerçeklik, yaşanan ve görülenlerin betimlenmesi ve günlük yaşamın az ya da çok değiştirilmiş biçimiyle şiirde yer almasıdır.
Şiirde, yazılmış olduğu dönemin modası, eğlenme biçimleri, yeme, içme, sosyal ilişkiler, ekonomik yapılar günlük yaşam tarzları kendisine yer bulur. Adalet, eşitlik, zulüm, haksızlık, rüşvet, pahalılık gibi sorunlara yer verilir. Böylece şiire yazıldığı dönemin yaygın karakterleri de yansıtılmış olur. Bir şiirde gerçeklik yalnızca olumsuzluklar yönüyle kendisine yer bulmaz. “Örneğin Cumhuriyetin ilanı, Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşı” gibi önemli konular ve günler de şiirde işlenir. İyi ve güzel olan da gerçekliğin sınırları içinde kendine yer bulur.
UÇUN KUŞLAR
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtâbı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaşlı gelin gibi mahzûn mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.Orda geçti, benim güzel günlerim;
O demleri anıp bugün inlerim.
Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akar sular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i sedâ yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende- derya gibi daima taşkın.
Daima çalkanır bir gönül vardır.
Şiirde şair doğup büyüdüğü yerlere karşı özlemi dile getirmektedir. Şair, ilk üç kıtada çocukluğunun geçtiği coğrafî yerlere, dağlara, ormanlara, serin serin akan derelere, yüce dağlar ve eski günlere olan özlemini dile getirmektedir. Dördüncü kıt’ada ise şair yaşadığı yerdeki mutsuzluğundan, yalnızlığından yakınmaktadır.
Şiirde dil sade, anlatım duygulu ve samimidir. Uyaklar, redifler ve her kıt’anın sonunda dördüncü dizelerin tekrarlanması şiire ayrı bir güzellik ve ahenk katmıştır.
MEHLİKA SULTAN
Mehlike Sultan’a âşık yedi genç,
Gece şehrin kapısından çıktı.
Mehlika Sultana âşık yedi genç
Kara sevdalı birer aşıktı.Bir hayalet gibi, dünya güzeli
Girdiğinden beri rüyalarına,
Hepsi meshur, o muamma güzeli
Gittiler görmeğe Kaf dağlarına.Hepsi sırtında aba, günlerce
Gittiler, içleri hicranla dolu;
Her günün ufkunu sardıkça gece,
Dediler: “Belki, son akşamdır bul!”Bu emel gurbetinin yoktur ucu,
Dâimâ yollar uzar, kalb üzülür.
Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Varmadan menzile, bir yerde ölür.Mehlika’nın kara sevdalıları,
Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya;
Mehlika’nın kara sevdalıları,
Baktılar korkulu gözlerle suya.Gördüler: Aynada bir gizli cihan…
Ufku çepçevre ölüm servileri.
Sandılar doğdu içinden, bir an,
O uzun gözlü, uzun saçlı peri!Bu hazin yolcuların en küçüğü,
Bir zaman baktı o viran kuyuya;
Ve neden sonra, gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya.Su, çekilmiş gibi, ruya oldu!
Erdiler yolculuğun son demine.
Bir hayal alemi peyda oldu,
Göçtüler hep o hayâl âlemine…Mehlika Sultana aşık yedi genç,
Seneler geçti henüz gelmediler;
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Oradan gelmeyecekmiş dediler!…
Aynı resme bakanlar aynı anlamları çıkarır mı? Aynı şiiri okuyanlar aynı anlamları çıkarır mı? Bu sorulara “evet” demek yanlış olur. Aynı resme bakanlar nasıl farklı anlamlar çıkarır ise aynı şiiri okuyanlar da kendilerine göre farklı anlamlar çıkartabilir.
Bir şiir, okuyucunun kültürüne, anlayışına, zevkine ve o an içinde bulunduğu psikolojik duruma göre anlam kazanır.
Bir şiir yorumlanırken şairin açıkça söylediklerinin yardımıyla söylenmeyenler belirlenir. Şairin anlatmak istediği kavranmaya çalışılır.
Yukarıdaki şiirde Mehlika Sultan hayali bir sevgilidir; hayatta ulaşılması çok güç olan hedeşeri sembolize eder. Mehlika Sultana aşık olan yedi genç ona ulaşmak için uzun bir yolculuğa çıkar, sevgilinin oturduğu yere (Kaf Dağı’na) giderler, hepsi onun güzelliğine büyülenmişlerdir. Bu yolculukla zaman zaman ümitsizliğe kapılırlar; zaman zaman ona yaklaşırlar. Çıkrıksız bir kuyuya varırlar. Korkulu gözlerle kuyuya bakarlar; bir an hedeflerine ulaştıklarını düşünürler. İçlerinden en küçüğü parmağından yüzüğü çıkartır ve kuyuya atar. Önlerindeki gizli, büyülü dünya birden kaybolur; kendileri de bu hayal aleminde yok olurlar.
Şiirde geçen “muamma güzel” kişinin istekleri, yüce ülküleri; “çıkrığı yok kuyu” ölümü ifade eder.