İlhami Bekir Tez

İlhami Bekir Tez Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

(d. Trablus, 1906 – ö. 29 Mart 1984, İstanbul). Şair, yazar.

İlhami Bekir Tez

Yazılarında “Vecdi Ahmed” ve “Herhangi Biri” imzalarını da kullandı. Subay dayısıyla beş yaşında İstanbul’a geldi; dayısının ölümü üzerine öksüzler yurduna verildi. 1926 yılında İstanbul’da İlköğretmen Okulu’nu bitirdi. Öğretmenlik hayatı Bolu’da başladı, 1954 yılında İzmir’de sona erdi (1954).

İlk şiiri 1924 yılında Milli Mecmua’da yayımlandı. İlk kitabı ise 1927 yılında yayımlanan “Çocuk Şiirleri” adlı kitabıdır.

Servetifünun, Resimli Ay, Meşale, Yeni Türk, Varlık, Yeni Adam dergilerinde şiirlerini yayımladı. Mütareke yıllarında 9 yaşındayken aruzla şiirler yazmaya başladı. 13 yaşında Mehmet Emin Yurdakul’un, 17 yaşında Ahmet Haşim’in etkisinde kaldı. 1924 yılında ilk şiiri yayımlandı.

Şiir “Bir ziyadan ve sevgiden mahrum. Şimdi hücremde sessiz ağlıyorum” diye bitiyordu. 1927’den sonra yaşama gözlerini yumana kadar da -çocuk şiirleri dışında-özgür koşukla şiirler yazdı.

İlhami Bekir; Mevlânâ’dan Şeyh Galib’e, Tevfik Fikret’ten Nâzım Hikmet’e kadar tüm şairleri okuyup etkisinde kaldı. Özellikle Tevfik Fikret’ten Nâzım Hikmet’ten çok etkilendi. “Şiirde dize yapısını kıran” Tevfik Fikret’le “dize anlayışını tümüyle reddeden” Nâzım Hikmet’i benimsedi. 24 Saat’te “Çalışan şehir açlarının yazıcısı” oldu. Sembolizmden ayrıldığını, modem gerçekçiliğe adım attığını gösterdi. “Hürriyete Kaside” adlı yapıtıyla adından söz ettirdi.

Onun 1940 kuşağını hazırlayan ortam içersinde serbest şiiri kullanan, çalışan kesimin sesi olan, özgürlük temasını coşkulu bir biçimde işleyen farklı bir yanı oldu. 1930 yılında Nâzım Hikmet’le Mavi Kitap adıyla şiir ve öykülerden oluşan ortak bir kitap yayımladı.

Taşlı Tarladaki Ev romanıyla dikkat çekti.

Deneyimi, bilgisi ve yol göstericiliğiyle 1950 yılında Tuna Baltacıoğlu, Memet Fuat, Oktay Verel, Memleketimizde ve Dünyada Kitaplar adıyla yayımlayacakları dergi yönetimine onu da aldılar. Dergiyi 11 sayı çıkardılar. Sonraki yıllarda İlhami Bekir, “SEK” (Sanat El Kitapları) adlı derginin yayımı için katkıda bulundu.

Kendi şiirini anlatırken “Ben bir aşk şairiyim” dedi (Sanat Olayı, haziran 1981). 1955 sonrası eşinden ayrılıp yalnız yaşamayı seçti. Ailesinden de kimse kalmadığı için otel odalarında ve son yıllarını da İstanbul Bağcılar Huzurevi’nde geçirdi.

İlhami Bekir Tez’in Eserleri

Şiir:

  • Hayat Bilgisine Göre Çocuk Şiirleri (Galip Naşit Arı’yla, 1927),
  • 24 Saat 1929 (1929),
  • Mavi Kitap (Nâzım Hikmet’le, 1929),
  • Birinci Forma A (1930),
  • Herhangi Bir Şiir Kitabıdır (1931),
  • Mustafa Kemal (1933),
  • Ninni Çocuğum (1935),
  • Olduğu Gibi (1935),
  • Hürriyete Kaside (1945),
  • Birinci Seans (1956),
  • İskambil (1956),
  • En Güzel Şarkı (1960).
  • Şiirler (yukarıdaki kitaplar ve bunlara girmemiş bazı şiirler, 1971),
  • Küba (1962),
  • Papaz Haluk (bir şairin mektupları, 1962),
  • İşte Hürriyet (1968),
  • Altın Destan Mustafa Kemal (Cumhuriyetin 50. Yıl dönümü Armağanı, 1973),
  • Yetmiş Yaşın Melankolisi (1975),
  • Unuttum (1979).

Roman:

  • Asfalt (1928),
  • Taşlı Tarladaki Ev (1944),
  • Çıkmalar, Yazan: Herhangi Biri (1965),
  • Herhangi Bir Roman Kitabıdır, Herhangi Biri (1965).

İlhami Bekir Tez’in Şiirlerinden Örnekler

UNUTTUM

Haydi Allahaısmarladık!
Siz gelemezsiniz benimle beraber,
Güneşlerin battığı yere gideceğim.
Bitişlerin yeniden başladığı yer.

Ne aldımsa onu doğadan aldım,
Neyim varsa doğaya vereceğim,
Kuşlar, böcekler, arılar, dalgalar,
Selamlar olsun! Aranıza geleceğim!

Tutku dinmez, susuzluğu insanın,
Hangi çeşme olursa açıp içiniz,
Değmez düşünmeye öğretilenleri,
Sevişiniz, sevişiniz, sevişiniz!

İstemem toprağa gömüldüğümü,
Yakın beni ve savurun külümü,
Baharda badem ağaçlarının üstüne,
Ben yine döneceğim yeryüzüne!

SON KAVGA

Ölüm bir kez çalar kapıları
Doğumdan öncesi, ölümden sonrası yalan
Yumruğu, göğsü ve altın başıyla
Ne güzeldir ayakta dimdik insan.

Pul pul damar damar
Dünyamızın derisi dökülüyor
Nedendir?
Nar ağlıyor, ayva gülüyor.

Yer depremde,
Sallanıyor gök ağaç
Nedendir?
Birimiz tok, birimiz aç.

Orman orman
Lif lif Asya, Afrika yanmada
Nedendir?
Toprak uyanmada.

Eller sarıldı gırtlaklara
İnsan insanın üstüne yürü, yürü…
Nedendir?
Sömürü…

Bulutların gür elma ormanları tutuşuyor
Güneş yarıldı kırmızı nar gibi
Nedendir?
Son kavga var…gibi!

Ölüm bir kez çalar kapıları
Doğumdan öncesi, ölümden sonrası yalan
Yumruğu, göğsü ve altın başıyla
Ne güzeldir ayakta dimdik insan.

SENİN GÖZÜNLE GÖRELİM

Ey
Vatanlarında
Vatansız gezenlerin
sıla hasreti!

Ey
Hayatta – kitapta
Kurşuna dizilen!
Peşinde devriye gezilen!
Ey ağaçta yürüyen su!
Göğüste atan yürek!
Ey yürümek,
Ey uçmak, inmemek!
Gidip dönmemek!
Ey sen vatandan üstün olan!
Sen “Ey! ki sensiz vatan
Bir cesettir üstünde
Akbabaların dolaştığı…
Sen ey vatandaşların hür ıslığı
çığlığı
sırrı
HÜRRİYET
“Emret ki; ölelim,
EMRET!”

OTUZ SEKİZ

Üçüncü sınıf mezarlık.
Kayıt tarihi: 6.8.932
Mezar numarası: 9
Eşya pusulası: 1 şilte
1 masa, 1 gardrop,
telli bir yemek dolabı;
anasının sağlığında
mahalleli kadınlara don ve blûz diktiği
boyasız eski bir dikiş makinesi…
Ve hatıralar
ve üç beş yemin
ve birkaç demet yazı:
“İki canım olaydı
iki kere öleydim.”

MASAL

Bir varmış bir yokmuş masal bu
Bu bir garibin çocukluğu
……………..
Suda köpük gibi bembeyaz
Anam söz bilir saz çalarmış saz
Babam ne beymiş ne beyzade
Doğmuşum unvandan azade
Doğmuşum burdan çok uzakta
Güneşe en yakın toprakta
Sallanmışım tahta beşikte
Uyutulmuşum serinlikte
Hasır üstünde yürümüşüm
Gökte ay gibi büyümüşüm
Bir sabah vakti bir kuş gelmiş
Beni kanatlarına almış
Aşalım demiş bulutları
Daha daha daha yukarı
Yıldızlara uçalım demiş
Gök demişim bir olgun yemiş
Ve guk demişim bir damla su
Aşmışız dağları bulutu
Eflâtun’un Gök Cenneti’nde
Yaşamışım serazat zinde
Sonra kuş altın kanatlı kuş
Kanatları düşmüş uyumuş
Yanan bir bulut gibi yere
Düşmüş karışmışım sizlere
Sevmek istemişim toprağı
Şu kel tarlayı kambur dağı
Akan suyu kaçan ceylânı
Hepsinin üstünde insanı
İnsan ki demişim pek ola
Allah gibi sonsuz tek ola
İnsan ki ben bir parçasıyım
Yüreği beyni kalçasıyım
Ve anlamışım ki hal başka
Hakikat başka hayal başka
Gökte duyduğum başka masal
Ne meyve verdi silktiğim dal
Ne süt verdi sağdığım inek
Ne bal var ortada ne petek
Ve işte böyle bir sırada
Şarkılar söyledim arada
………………
Göğe elmalar atıyorum
Düşen yıldızlar tutuyorum
Eskiler alıyorum
Yeniler satıyorum

DUVAR

Dağ başını duman almış
Gümüş dere hiç akmıyor
Yolu tutmuş eşkıyalar
Bırakmıyor bırakmıyor

Bu gök deniz nerede var
Özlem burcu burcu kokar
Yel soldurur ateş yakar
Bırakmıyor bırakmıyor

Şu ağaçlar güzel kuşlar
Kuşlar dallara konmuşlar
Geçit vermez sıra dağlar
Bırakmıyor bırakmıyor

Ah bir güneş doğsa deriz
Karanlığı boğsa deriz
Püfler aydınlığı rüzgâr
Bırakmıyor bırakmıyor

Mutlu değil hür değiliz
Öz yurdumuzda sefiliz
Devrim deriz divan zinhar
Bırakmıyor bırakmıyor

Ne Hintteyiz ne Çindeyiz
Dört duvarın içindeyiz
Dört duvarda dört canavar
Bırakmıyor bırakmıyor

Bu gök deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Ah şu yıkılası duvar
Bırakmıyor bırakmıyor

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu