Muzaffer Tayyip Uslu

Muzaffer Tayyip Uslu Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Muzaffer Tayyip Uslu Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Süleyman Muzaffer Uslu (d. 1922, İstanbul – ö. 03 Temmuz 1946, İstanbul, 24 yaşında) Şair.

Muzaffer Tayyip Uslu

KÖMÜR KARASI BİR YAŞAM

Cumhuriyet döneminin belki de ön plana çıkmayan fakat en güzide şairlerinden biri de Muzaffer Tayyip Uslu’dur. Asıl ismi Süleyman Muzaffer Uslu’dur. 1922 yılında İstanbul’da hayata gözlerini açan Uslu, çocukluk dönemindeki beş yıla yakın zamanını Mersin’de geçirmiştir.

İlk ve ortaokul hayatını İstanbul’da tamamlayan şair, lise döneminin son iki yılını ise Zonguldak Çelikel Lisesi’nde eğitim görerek 1943 yılında mezun oldu. Burada eğitim gördüğü sırada Behçet Necatigil’in öğrencisi olma şansını yakaladı. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü kazandı; fakat maddi koşullarının yetersiz olması ve ince hastalık gibi sağlık sıkıntıları yaşaması sebebiyle buradaki eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Zonguldak’a geri dönen Uslu, Ereğli Kömür İşletmeleri İş Mükellefiyeti Dairesi’nde memur olarak görev almaya başladı.

Daha gençliğinin baharındayken hastalıkların pençesine düşen Uslu bu dönemde maddi yetersizlikler nedeniyle kendisine pek iyi bakamadı. Görev yaptığı İş Mükellefiyeti kurumu kendisini hastalığın tedavisi için sanatoryuma göndermeyi teklif etti. Bunu kabul edip tedavisi için Heybeliada’ya giden Uslu, her gün ölümü beklemektense burada tedavi görüp bir süre daha yaşayabilmeyi ümit etti. Ne var ki memurluk hayatında iki yılını dolduramadığı için şair çalıştığı kurumdan gerekli maddi yardımı alamadı ve tedavi ücretinin belirli bir kısmını kendi karşılamak durumunda kaldı. Çektiği bu sıkıntıyı Oktay Rifat‘a şu mektuptaki satırlarla anlatır:

“Sevgili Oktay Ağabey,

Seni yine rahatsız edeceğim, benim sanatoryum işi arapsaçına döndü. Ben işleri yoluna koydum diye sevinirken, az evvel, dairede şöyle bir tebligatta bulundular: “Sen iki seneyi doldurmadığın için, biz sana ancak “200” lira kadar bir yardımda bulunabiliriz. Halbuki sanatoryumda üç ay yatacağına göre “900” lira kadar bir para lazım. “700” lira verirsen, seni sanatoryuma yatırırız. ”

Bu acayip, bu antika, tebligat karşısında şaşırıp kaldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Oktay ağabey, işittiğime göre “yardım sevenler” cemiyeti ve “Kızılay” benim vaziyetimde bulunanlara yardım ediyormuş, acaba oradan bir şey yapılamaz mı? Yahut buraya tepeden inme bir şey yapmanın imkânı yok mu? Çok iyi biliyorum ki kuvvetli bir piston olsa böyle bir hadiseyle karşılaşmayacaktım.

Oktay ağabey, biliyorum sana çok yük oldum. Fakat ne yapayım ? Senden başka derdimi kimse dinlemiyor. Senden kısa bir zaman içinde müspet veya menfi cevabını bildiren mektubunu bekliyorum. Selamlar.

Her ne kadar tanımıyorsam da yengemiz Sabiha hanıma da ayrıca selam eder ve Sâmih’in gözlerinden öperim.” (Eylül 2009, P.A.T Dergisi)

İhtiyacı olan bu parayı bulamayan Uslu, tedavisini devam ettiremediği için 3 Temmuz 1946 yılında henüz 24 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.

Turgut Uyar’a göre Muzaffer Tayyip, küçük adamı Orhan Veli’den bile iyi dile getirmiştir:

“Taşrada, tam küçük adam yaratan ortamda yaşamasının verdiği güdüyle daha saf durumunda bulup sunar onu. Ne var ki, Muzaffer Tayyip’in küçük adam’ı biraz yalınkattır; sadece para sıkıntısı çektiği için küçük adamdır…”

Salâh Birsel, şairin ölümünün ardından yazdığı bir yazıda Muzaffer Tayyip’in Türk şiirindeki yerini şu cümlelerle anlatır:

“Edebiyat delisi, kendi dışındaki bütün renklere, bütün güzelliklere hayran bir şairdi. Onda yer yer Oktay Rifat, Sabahattin Kudret ve Orhan Veli’nin etkilerine rastlamamız bizi şaşırtmamalıdır. O hayran olmayı, kimi zaman, sanat eseri yaratmaktan da yeğ tutardı. Ama gerektiğinde, hayran kaldığı nesneleri, istediği kılığa sokmasını da gayet iyi becerirdi. Her şairimizi imrendirebilecek bir içtenlikte şiirler yazmış olması, onun bu güzelliklerden zarar değil fayda gördüğünü ortaya koymaktadır. Denilebilir ki, yeni edebiyatımız içinde, Muzaffer Tayyip Uslu kadar mısraları rahatlıkla söylenmiş bir başka şairimiz daha yoktur. Hem sonra, Muzaffer bu rahatlığı, şiirini nesre düşürmeden elde etmesini de bilirdi. Genç neslin tarihi yazılırken, hiç şüphe yok, onun üzerinde de durulacak. O, bunu hak etti.”

Uslu’nun ilk şiiri 1941 senesinde “Varlık” isimli dergide yayımlandı. Devamında Zonguldak’taki belli başlı gazete ve dergilerde de çeşitli şiirleri neşredildi. Garip akımını örnek alan Uslu, bu akımın tarzını kendi yaşamıyla harmanladı.

Şiirlerinde konuşma dilini kullanan şair taşradaki yaşam, yalnızlık, hüzün, özlem, aşk ve maddi sıkıntılar gibi benzer konuları şiirlerinde işledi.

Muzaffer Tayyip Uslu’nun Şiirlerinden Örnekler:

Öldükten Sonra

Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan (Uslu, 2021:37)

Bir Sevda Şiiri

Sen eski bir sevda şiirisin
Bir koku var sende
Sıcak yaz akşamlarına mahsus
Ellerinde mi
Saçların da mı
Gözlerin de mi
Bilmem
Bir koku var sende
Sıcak yaz akşamlarına mahsus (Uslu, 2021:25)

Esmer

Ne zaman aklıma gelse
İstanbul’daki sevgilim
Hep aynı şarkıyı söylerim
Bu berbat sesimle
“Aman esmer
Canım esmer
Civan esmer”
Oysaki sarışındır
İstanbul’daki sevgilim
Esmer değil.

Ölümü Düşünmek

Mümkün mü ağlasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmıyayım
Hayırsız bir evlat gibi

Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmıyayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmiyeyim caddelerde

Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmiyeyim
İçimi çekerek

Rüştü’den Gelen Mektup

OKTAY RİFAT’A-

Önce bütün şairlere selam
Sonra şunu söylemek isterim
Ölüm hiçte güzel değil
Ne sabah var ne akşam

Sokakların ellerinden öperim
Bana yaşamasını öğretmişlerdi
Dost olsun düşman olsun
İnsanlara iyi günler dilerim

Söyle sarı saçlı daktiloya
Ben yokum artık
Vefasız dostlara hatırlat
Kimseye kalmaz o dünya

Nasıl unuturum güzeldi yaşamak
Fakat hakkı varmış Oktay’ın
“Hatıralar da dal istiyor
Kuşlar gibi konacak”

Kan

Önce öksürüverdim
Öksürüverdim hafiften,
Derken ağzımdan kan geldi
Bir ikindi üstü durup dururken

Meseleyi o saat anladım
Anladım ama, iş işten geçmiş ola
Şöyle bir etrafıma baktım,
Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ

Mesela gökyüzü,
Maviydi alabildiğince
İnsanlar dalıp gitmişti
Kendi alemine

Gramer Dersi

“Sevmek” bir kelimedir
“Sarı saçlı” dersem bir kız için
Sıfat söylemiş olurum
“Ben sarı saçlı bir kız sevdim”
Bir cümledir. Sevda dolu bir cümle
Nokta koymalı, durmalı zira
Zira “açlık” da bir kelime
Cümleye gelmez sarı saçlı kız gibi
Ah elbet dolaşırsa ölüm sık sık dilime
“Öleceğim, ölüyorum, öldüm”
Diyeceğim bir gün.

Benden Size

Yalnız ben mi inkâr ediyorum Allahı
Mevsimler benden kafir
Ya kuşlar ve ağaçlara
Ne buyurulur

Uzun söze lüzum yok
Şahidimdir
Beş parasız gezindiğim sokak
Bir zaman yaşadığıma

Ve bir hatıra olsun diye
Benden size
Hiç sıkılmadan söyleyebilirim
Sarışın kızlara bayıldığımı

Kuş Misali

Derler ki insan oğlu
Uçan bir kuş misali
Bir bakarsın burda şimdi
Bir bakarsın öldü gitti..

Ve işte dünyamız
Ağacın kuşa,
Kuşun ağaca
Benziyen bir tarafı yok..

Ben de diyorum ki
Muzaffer Tayyip adındaki insan
Güzel olan yaşadığımızdır
Bir gün öleceğimiz değil..

Belki diyorum kendi kendime
Belki de öldükten sonra
Mümkündür yaşamak!

Hazırlayan: ALİ ÇOLAK, Sakarya Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Kaynakça:

  • USLU, Muzaffer Tayyip, “Şimdilik”, Yapı Kredi Yayınları İstanbul, Şubat 2021.
  • BENGÜ, Memet Fuat, “Çağdai Türk Şiiri Antolojisi 2. Cilt”, Adam Yayınları, İstanbul, Ağustos 2013.
  • ÖZBEK, Seda, “”Orhan Veli’nin İzinde Bir “Garip”: Muzaffer Tayyip Uslu”, Giresun Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 5(2), Nisan 2012, s. 216.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu