Halim Şefik Güzelson

Halim Şefik Güzelson Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Şiirleri

Halim Şefik Güzelson (d. İstanbul, 1913 – ö. 10 Haziran 1990, İstanbul). Şair.

İlk ve ortaokulu İstanbul’da okudu. Liseye gitme olanağı olmadığı için, daha sonra dışarıdan sınavlara girerek bitirdi.

Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nın birimlerinde çalıştı, Haydarpaşa Gümrüğü’nden emekli oldu.

Orhan Veli‘nin Beykoz’dan çocukluk arkadaşıydı. Şiirlerini ilk kez Serveti fünun, Uyanış dergisinde, daha sonra Aile, Varlık, Vatan, Akşam, Cumhuriyet, Yazko Edebiyat, Milliyet Çocuk’ta yayımladı.

Birinci Yeni‘nin etkisinde yalın bir şiiri savundu. Çok az yazdı.

Halim Şefik Güzelson

Halim Şefik Güzelson’un Eserleri

  • Otopsi (1978). (Yayımlanan tek kitabı)

Hakkında Bir Değerlendirme Yazısı

Cumhuriyet Kitap Eki, 13.7.1990, S. 21

HAZİRANDA ÖLMEK

Hiç de zor değilmiş ‘haziranda ölmek” Sessizce ölmek zor değilmiş. Kimi ozanlar sessizdirler. Dipte yaşarlar. Dipten dalgalandırırlar şiir denizini. Ama yarattıkları dalga dibe düşmez, ulaşır kıyılara… Adları unut(tur)ulur belki. Ya şiirleri? Kimsenin gücü yetmez unutturmaya. Çünkü iyi şiirler yerleşir belleğin zembereğine…

Günlerdir “Balık Ağzı” şiirini mırıldanıyorum ozan Halim Şefik’in. Ölüm ilanını gazeteden okuduğum gün başladı bu şiir mırıltısı. Dostu Memed Kemal’in “Bir Şair Öldü Diyeler” başlıklı yazısını okuduğum günden beri de hiç silinmiyor belleğimden. Düştüm “Balık Ağzı” şiirinin peşine. Kitaplığımdaki antolojileri, sözlükleri, ansiklopedileri karıştırdım. Milli Kütüphane’ye koştum. Hiçbir yerde adı sanı yok. Unutulmuş bir ozan adı Halim Şefik. Üzüldüm.

Halim Şefik – Otopsi (1978)

Günlerce sanat dergilerini bekledim. Gazetelerin sanat sayfalarını izledim. Belki bir anan olur diye. Boşuna. Niye sustu onca dostu diye düşündüm. Niye unutkanlık tüneline dalarız hep? O hiç sevmezdi unutmayı. Tek kitabı “Otopsi“yi bile hiç unutmadığı dostu Orhan Veli‘ye ağıt diye sunmuştu. Dostluğunu yaşatmanın bir anlamıydı bu. Oysa dostları unuttu ozanı…

Ömrü sürgünlerde, zindanlarda geçmiş Jön Türk bir ozanın; Ali Şefik’in oğluydu o. Babası başmakaleler yazmış dönemin ünlü gazetelerine. “Kızıl Sultanla dalaşmış” hep. “Cezası önce yedi yıl sürgün / Vazgelmeyince savaşından / iki yıl da Bitlis zindanına atmışlar…”

1913’te İstanbul’da doğmuş Halim Şefik. “Doğru dürüst okumadı / Girmedik iş de komadı / On iki yıl gümrüklerde / Kamyon plakası yazdı / Hangi birini sayalım / Camda kundurada çalıştı /… Ekmeğini herkes ile / Güle oynaya bölüştü…”

1940’larda Serveti Fünun Uyanış Dergisi’nde ilk şiirleri yayımlanmış. Orhan Veli’nin, Melih Cevdet Anday‘ın, Fikret Otyam’ın, Memed Kemal’in yakın dostu. Gümrük ve Tekel Bakanlığı’ndaki işinden emekli olduktan sonra gezici kitap satıcılığı yaparak sürdürür yaşamını. Hem de kitabın en tehlikeli görüldüğü dönemlerde. İflas eder veresiye kitap satmaktan. Ben de bu dönemde tanıdım hüzün işçisi bu ozanı.

İlk kitabının basımını 1978’de yapıp dostlarına dağıtmış. Ve o yıl Melih Cevdet Anday, “Ozan Halim Şefik neden sonra çıkardı kitabını; oysa birlikte başlamıştık şiir yazmaya; gerçi az yazardı, seyrek yazardı, ama yazdıkları belleğimizde kalırdı hep, Otopsi’yi görünce yıllar öncesini anımsadım bundan ötürü. Halim Şefik, bu küçük kitabı ile bizim kırk yıllık şiirimizi temize çıkarmıştır. Evet, küçük bir kitap, ama yaşamı savaşım içinde geçmiş, acı çekmiş bir kişinin tanığı” der.

Yıllar önce Simone de Beauvoir’dan okuduğum bir kitabın adını anımsattı ozanın ölümü bana: “Sessiz Bir ölüm”. Sessizce öldü Halim Şefik de. Kanal değiştirdi; yalnızlık dolambacından sessizce bir ölüme.

Yıllar önce tanışmıştık onunla. Otopsi kitabını okumamıştım henüz. Ruhi Su’nun okuduğu “Balık Ağzı” şiirini biliyordum yalnızca. Çok severdim Ruhi Su’nun sesinden o şiiri dinlemeyi. Bıkmadan, usanmadan defalarca dinlerdim çoğu geceler. O şiiriyle benim ozanım oluvermiştı. Hiç şaşırmadım tanıştığımızda. Ancak böyle bir insan yazabilir bu şiiri demiştim.

Otopsi’deki şiirlerin pek çoğunu da çok sevdim. İçten, yalın naif bir ozan duyarlılığıyla kurmuş şiirlerini. Günlerce yanımda taşıdım kitabını. İnciraltı’nın salaş balıkçı kahvelerinde birlikte okuduk dostlarla.

Hüznü koynunda büyütmüş, acılar tanığı bir ozan Halim Şefik. İletişimsizliğin, yabancılaşmanın, duyarsızlığın böylesine çoğaldığı bir dünyada doğayı, insanları, yaşamı seven, “Balık Ağzı”yla hüzünlü türküler söyleyen bir ozan. Yaşamla arasındaki dokuyu umutla, hüzünle örmüş. Savaşımcı bir “solaçık” o. Hiç de zor değilmiş “haziranda ölmek”. Unutulmak zor olan. Şiirin ormanından bir ağaç, sesini ve yüreğini ormanda unutup sessizce göçüp gitti.

Herifçioğlu yıkarken beni…/ Bu ne biçim ölü diyecek / Her yanı sımsıcak.”

Şiiri de insan sıcaklığı da unutulmayacak Halim Şefik’in.

Cumhuriyet Kitap Eki, 13.7.1990, S. 21

Halim Şefik Güzelson’un Şiirlerinden Örnekler

BALIK AĞZI

Bu bir kılıçbalığının öyküsü
Yazılmasa da olurdu
Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu
Uskumrunun arkasından gidiyorduk
Sürünün içinde ben de vardım.

Sırtımda bir zıpkın yarası
Mutlu olmasına mutluydum
Nedense gitmiyordu kulağımdan
Bir türlü o “ağ var” sesleri.

Denizkızı girmiş düşünceme
Ben iflah olmam
Dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı
Dolanınca ağa çok geçmeden küserim
Bir çocuk bile çeker sandala beni
Bu kadar ağır olmasam
Beni böyle koşturan yaşama sevinci
Kanal boyunca bir o yana bir bu yana.

Siz yok musunuz siz derya kuzuları
Kestim kılıcımla karanlığını dibin
Yakamoz içinde bıraktım suları
Ah aysız gecelerde olur ne olursa
Sırtımda bir zıpkın yarası.

Atın beni mor kuşaklı bir takaya götürün
İri gözlerimde keder
Kılıcımda hüzün
Satın beni, satın beni
Rakı için.

ÖZYAŞAM

Onun adı Halim Şefik
Yapısı has mavi çelik
1913’te doğdu
İstanbul’ludur üstelik.

Doğru dürüst okumadı
Girmedik iş de komadı
On iki yıl gümrüklerde
Kamyon plakası yazdı.

Hangi birini sayalım
Camda kundurada çalıştı
İşi sevdi ve alıştı
Ekmeğini herkes ile
Güle oynaya bölüştü.

Bir suçu var, ama yaptı
Ergeç cezasını çekecek
Koca Tanrı durur iken
İnsan oğluna taptı.

Azıcık duralım burada
Anacı Naciye Hanım
Her anışta o dilberi
Yüreciği paramparça.

Babası Ali Şefik
Ozan, Devrimci, Jön Türk
Ömrü geçmiş bu yiğidin
Sürgünlerde, zindanlarda.

Belki çirkin, belki güzel
Belki kötü, belki iyi
Bir okuyun otopsiyi.

BURASI

Şimdi nerde olmak isterdim
Kadıköy’de Fikirtepesi’nde
Murat Sineması’nın karşısındaki kahvede
Ya da
Sarıyer’de iskeleye çok yakın bir evde
Ama
Burası da iyi
Kanaatkar olmak için önce halim olmak
gerekiyor belki de…

GEZGİN KİTAPÇININ TÜRKÜSÜ

Bayanlara baylara
Kafası olanlara
Bir de kitapsızlara
Ben kitap satıyorum.

Yelkenlere erenlere
Emmilere yeğenlere
Emek emek diyenlere
Ben kitap satıyorum.

Ben atlarım taştan taşa
Sen çok yaşa Mahmutpaşa.

İKİ TEK

Bir defa denizde gördüm
Bir defa da ay ışığında

İLLET

Sayın baylar bayanlar
Ayıptır söylemesi
Bende
Vatan aşkı var.

KIZ

Bilir
İskelenin üstünde uçan kırlangıçlar
Bilsinler
Ben ölürüm de söylemem ölürüm de
Sana niçin bakamadığımı
Bir yaz akşamı!

YAZIT II

Burda Halim Şefik yatıyor
Biz yakından tanıdık onu
Pek cana yakın bir çocuktu
Varsın uyusun ağzında biberonu.

VAH

Bilemedim değerini gündüzlerin
Bilemedim gecelerin değerini
Işıkların,
Seslerin,
Sizlerin..

ŞUNU DA

Sevdiği şeyleri ezber bilirim
Balıklarda pisi
Oyunlardan bayılır atmışaltıya
Yemişlerden kuzu kestanesi
Parası olunca gider Veliefendi’ye
At yarışlarına.

Bütün yaz üryan suların köpüğünde
Midyeler keser çarpar kıyılara dizlerini
Benimse gözlerime uyku girmez
Denizi bu kadar sevmek olmaz.

Bir bahçeden bir bahçeye sallamadım yemeni
Ben sevgilimin sevdiği şeyleri ezber bilirim
Çiçeklerden ayrı tutar yasemeni.

PROVA

Benim dünyaya bu gelişimi lütfen saymayın
Bu bir prova
Beni bir de öteki gelişimde görün
Ayakta alkışlayacaksınız.

SİS

Ayın çevresinde bir ışık halkası
Denizden dumandan tütmeye başladı
lslak ince bir ayaz
Ağacına kadar işledi sandalın
Sis ağır ağır kesti yolunu
Nerde el ele vermiş o eski manzaralar.

İstanbul limanı bu günlerde tenha
Dövizimiz az da
Yalnız bir şilep o da bizim
İki sayılı şamandırada
Ambar kapakları örtülü yüklü
Yüklü sigortada
Vardiyada Rizeli Ahmet
Görünce sisi atladı baş tarafa
Haydi kampana.

Feyhaman Beyin bizzat sürdüğü kadillak
Atatürk Köprüsü’nden geçerken
Bindirdi kaldırıma
Hali tasvire ne hacet
Vah yavrum vah
Fazla azgınlık daima felaket.

Derken efendim
Şehirde limanda trafik mayna
Sis bu sığar mı ele avuca
Yayıldıkça yayıldı
Yerleştikçe yerleşti
Çıktı dağların sağrısına yokladı dorukları
İndi baştan başa doldurdu dereleri
Durdu terazilendi.

Dahası var mı arkadaş dahası
Ta Fatih’te Eskiali’de
Şeyh Bedrettin Sokağı’na kadar girdi
Ne sisti.

OTOPSİ

– Orhan Veli’ye ağıt –

Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince tenkafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu