Melih Cevdet Anday

Melih Cevdet Anday Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Melih Cevdet Anday (d. 13 Mart 1915, İstanbul – ö. 28 Kasım 2002, İstanbul) Şair, tiyatro, roman, deneme, makale yazarı.

Melih Cevdet Anday

Melih Cevdet Anday, 1915’te İstanbul’da doğdu. Ankara Gazi Lisesi’nden 1936’da mezun oldu. Oktay Rifat ve Orhan Veli okul arkadaşlarıydı. 1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitti. İki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1942’den başlayarak Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı’nda memurluk, gazetecilik yaptı. Daha sonra İstanbul’a yerleşti. “Akşam”, “Büyük Gazete”, “Tanin” ve “Cumhuriyet” gazetelerinde fıkra yazarlığı, sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı. 1954’te başladığı İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü fonetik-diksiyon öğretmenliğinden 1977’de emekli oldu. 1964-1969 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. 1979’da UNESCO Genel Merkezi Kültür Müşaviri olarak Paris’e gitti.

“Ukde” adlı ilk şiiri 1936’da Varlık dergisinde çıktı. İlk şiirlerinde hececilerin biçim ve tema özelliklerini benimsedi. Gizemci denebilecek bir duyarlılıkla nesneleri sıralayan, çevresine çocuksu bir şaşkınlıkla bakan bu şiirlerin ayırıcı yanı, uyaklı yazılmalarına rağmen uyağa bağlı olmamaları.

Garip Akımı (Birinci Yeni)

Orhan Veli ve Oktay Rifat’la ortak eserleri “Garip“teki (1941) şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, uyakların aşıldığı ve ölçünün kırıldığı görülür. Bu ilk dönem şiirlerinde yer yer Dadaizm‘den etkiler hissedilir ama belirleyici değildir.

Başlangıçta çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rifat‘la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat’tan “duygu” bakımından ayrıldı.

Şiirlerinde duygu, düşünceyle gelişir, hatta düşünceyi hazırlar. Düşünce ögesi duygularını hep ayrıntıdan kotarır.

Telgrafhane” ve “Yan Yana” kitaplarındaki şiirlerle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldiği dikkat çekti.

Duyguya toplumu da eklediği bu dönem kitaplarından “Yan Yana” sakıncalı bulunup toplatıldı ama beraat etti.

Lirizme karşı çıkmasına rağmen, toplumsal güçlüklerin içe akışı olarak gördüğü bu unsuru şiirlerinde kullanmaktan geri durmadı.

1960 sonrası şiirinde bu kez mitolojik unsurlar görülmeye başlandı. “Kolları Bağlı Odysseus” (1963) ile başlayan bu süreçte, Anadolu’daki eski Yunan kültürü ile yaşadığımız tarihsel ve güncel koşullar arasında bir metafor kurmayı istedi.

1975 sonrası eserlerinde yeni sorularla yeni arayışlara yönelmek isteyen bir şairin aynı zamanda bir filozofun ve halk ermişinin sesi duyulur. Mitologya serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başlar. Şiirindeki bu gelişme denemeleri ve romanlarında da hissedilir.

Takma Adları

Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu

Melih Cevdet Anday’ın Eserleri

Şiir Kitapları:

  • Garip (1941, Orhan Veli ve Oktay Rifat’la birlikte)
  • Rahatı Kaçan Ağaç (1946)
  • Telgrafhane (1952)
  • Yanyana (1956)
  • Kolları Bağlı Odysseus (1962)
  • Göçebe Denizin Üstünde (1970)
  • Teknenin Ölümü (1975)
  • Sözcükler (1978, toplu şiirler)
  • Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981)
  • Tanıdık Dünya (1984)
  • Güneşte (1989)
  • Yağmurun Altında (1995)
  • Yalan
  • Rahatı Kaçan Ağaç
  • Şinanay

Şiir Çevirileri:

  • Annabel Lee – Edgar Allan Poe
  • Atlının Türküsü – Federico Garcia Lorca
  • Ben de – Langston Hughes
  • Bir Zenci Kızın Türküsü – Langston Hughes
  • Çayhane – Ezra Pound
  • Gece. Şehir Uyumuş. – Aleksandr Blok
  • Hürriyet – Paul Éluard
  • Kanun – Wystan Hugh Auden
  • Pan Öldü – Ezra Pound
  • Şiir Sanatı – Paul Verlaine

Roman Çevirisi:

  • Buz Sarayı (1973 – Tarjei Vesaas)
  • Babalar ve Oğullar (1983 – Turgenyev)

Romanları:

  • Zifaftan Önce (1957 – Murat Tek adıyla)
  • Yağmurlu Sokak (1959 – Murat Tek adıyla)
  • Dullar Çıkmazı (1962 – Murat Tek adıyla)
  • Bir Gecede Üç Erkek (Murat Tek adıyla)
  • Aylaklar (1965)
  • Gizli Emir (1970)
  • İsa’nın Güncesi (1974)
  • Raziye (1975)

Şiir Üzerine Yazıları:

  • Anlamın Anlamı
  • Çağlar Geçiyor
  • Şiir Üzerine
  • Şiirin Vazgeçilmez Üç Dönemi
  • Şiirin Anlamı
  • Uzun Şiir – Kısa Şiir
  • Yarın Düşüncesi

Tiyatro Oyunları:

  • İçerdekiler (1965)
  • Mikadonun Çöpleri (1967)
  • Yarın Başka Koruda
  • Dikkat Köpek Var
  • Ölüler Konuşmak İster
  • Müfettişler (1972)
  • Ölümsüzler (1984)

Ödülleri:

  • 1970 TRT Roman Armağanı (Gizli Emir ile)
  • 1973 TDK Çeviri Ödülü (Buz Sarayı ile)
  • 1976 Yeditepe Şiir Armağanı (Teknenin Ölümü ile)
  • 1978 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Sözcükler ile)
  • 1981 İş Bankası Büyük Ödülü (Ölümsüzlük Ardında Gılgamış ile)
  • 1984 Enka Sanat Ödülleri (Mansiyon – Ölümsüzler ile)
  • 1991 TÜYAP Onur Ödülü
  • 2000 Aydın Doğan Vakfı Şiir Ödülü

Melih Cevdet Anday’ın Şiirlerinden Örnekler

Telgrafhane

Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.

Medeniyet

Şu haline bak da utan!
Ne okuma bilirsin ne sayı,
Ne üstünde var ne başında,
Ne midende ne kursağında,
Bari gel de görgünü arttır
Medeniyet öğren ayı.
Yemek masası nedir, peçete nedir,
Çatal bıçak nedir gör!
Giymek şart değil ya,
Ayakkabı gör gömlek gör
Jartiyer bile görsen faydası var.
Tarak deyip de geçme
Saçını tara da gör
Kafan nasıl işlemeye başlar.
Kanalizasyon gördün mü sen hiç?
Gel de kanalizasyon gör
Yemek şart değil ya
Döner kebap gör, su böreği gör,
Ekmek gör be ekmek,
Ne görsen faydası var!

Islık Çalmak

Balıklar için deniz lazım,
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Halbuki ıslık çalmak için
Birşey lazım değil.

Anı

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.

Ağulu Mantar

Yağmur bir adım ötemizde
Kabarmış ağulu mantar

Sessizliktir ateşin yanındaki kütük
Suyun ışık değmiş kabuğu

Sen tane tanesin sevgilim
Denizim ben batık aşklarla dolu

Alaturka

Çık benim şair tabiatım, çık orta yere
Fakir güzelinden söyle
Hasret ateşinden çal
Çal, söyle benim derdimi sevdalı sesinle.
Hep bilinen şarkılar gibi olsun
Hani, dil-i biçâreden
Sun da içsin yâr elinden
Hani bilinen şarkılardan olsun.
Yeni sözler arama nafile
Derdim yeni olsa anlarım
Gel, hazırından söyle bu akşam
Üzme yetişir, üzme firakınla harabım.
Sonunda ah çekeriz derinden
Kim anlayacak sahiden olduğunu
Sen söyle yalnız
Zülfündedir baht-ı siyâhım bestesini
Dede’den.

Çok Güzel Şey

Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.

Her Gece Böyle Değilim

Benim de öyle akşamlarım vardır.
Kapıdan girince anama sarıldığım,
Çocuklara karamela ve çekirdek getirdiğim,
Meyhaneye uğramadan çakır keyif,
Düşmanım yok,
Gündeliğim cebimde,
Küfretmeden
Öyle tasasız döndüğüm akşamlar..
Benim de öyle akşamlarım vardır.

Her gece böyle değilim.

Gözlerim Mavi

Gözlerimden çıkıyorsun
Sokağa
Mavi mavi.

Sevincin Yarısı

Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşi vururdu ya
Ben sana gelirdim

Sevincin yarısı ağzımda
Zambağa birikir sabahlar
Ovalar atlara binerdi

Kulesine koşuşunca deniz
Cebimde geceden yıldızlar
Arılarla ballarla kanımda

Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında

Ben sana gelirdim

Olsun da Gör

Ah günüm yetse görmeye seni
Seni övmeye gücüm yetse
Barış çağı altın çağ
Son ozanı ben olayım bu özlemin
Bu özlem bitse
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Baştan başa sevda, baştan başa tutku
Dili baldan tatlı

Yaz Sonu Şiirleri

Dün gece yağmur yağdı kente,
Sonra sabah, güneşte ayıklanmış,
Bir kahvede düşünüyorum,
Sen geleceksin ya, dalgınlık
Kopuverdi bir daldan, sallanarak
Geçen bayrak açmış bir bulut,
Sonra ikindi ve akşam, bakarsın,
Uyurken bir daha o yağmur

Yanyana Dalgınlık

Gözlerine bakıyorum
Denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi
Dağınık köy evleri gibi orda burda
Sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli

Yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi
Yarışı başlatan tabanca sesi gibi
Dudaklarımız koşuya çıktıktan sonra
Duyuyoruz söylediklerimizi

Yalan

Ben güzel günlerin şairiyim
Saadetten alıyorum ilhamımı
Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum
Mahpuslara affı umumiden…
Çocuklara müjdeler veriyorum
Babası cephede kalan çocuklara…

Fakat güç oluyor bu işler
Güç oluyor yalan söylemek…

Troya Önünde Atlar

VI. Sevi
Orman sen elimi tutunca başlardı,
Yarılırdı bir incir gibi ortasından.
Koşardık yukarı iki büklüm, soluk soluğa.
Alabalıklarla düşe kalka, çam pürleri
Keserdi hızımız, Elimi Bırakma, Elimi
Bırakma…

Şaşırtıcı Karşılaşma

Çok eskiden yaşadım bu anı ben
Dersiniz şaşkınlık içinde.
İlk girdiğiniz bir ev, bir merdiven
Birden güneş vuran pencere,

Ve tam sırasında tren düdüğü…
İşte böyle gelmişti siz dünyada
Değilken bir gün öğle üstü
Bu renklerle bu sesler bir araya.

Yaşamak anımsamak mıdır yoksa?
Sanmam, biz de bir sestik belki
Birileri için yıllar önceki
Şaşırtıcı karşılaşmada

Sokağa Çıkıyorum

Kimileyin seviyorum. (Sevmek kuşların
Bir an boş bıraktıkları ağaçtır)
Ve yalnızlığın kırmızı yapraklara
Çalan büyüsünü duyuyorum: Ey cesaret
Hep dolu tut bardağımı. Sevgi ve umut
Birdir, yalnızlık ve cesaret bir.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu