Çocuk Edebiyatı ve Drama

Çocuk Edebiyatı ve Drama

Çocuk Edebiyatı ve Drama

İçerik:

. Giriş
. Çocuk Edebiyatı ve Drama İlişkisi
. Canlandırma (Dramatizasyon)
. Drama
. Drama Etkinlikleri
. Özet

Sorun Tanımı

Ahmet Öğretmen çalıştığı okula her fırsatta yeni kitaplar aldırıyordu. Masal, öykü, şiir, tekerleme kitapları azımsanmayacak kadar çoktu. Türkçe dil etkinlikleri saatlerinde çocuklara bunlardan parçalar okuyordu; ancak çocuklar bu durumdan sıkılıyorlardı. Birkaç dakika dinledikten sonra dikkatleri dağılıyor, başka şeylerle ilgilenmeye başlıyorlardı.

Ahmet Öğretmen bir gün kendisi gibi bir okulöncesi eğitim kurumunda çalışan öğretmen arkadaşı Murat Beyle karşılaştı. Okuldan, eğitimden konuşurken söz etkinliklere geldi. Ahmet, Murat Beye Türkçe dil etkinlikleri saatlerinde çocukların dikkatlerini nasıl topladığını sordu. Çocuklara kitap okuyup, kitaplardaki konularla ilgili sorular sorduğunu, anlattırdığını; ama yine de çocukların kitaplardan pek hoşlanmadıklarını ekledi. Okumaya başladıktan bir süre sonra, çocukların başka şeylerle ilgilendiklerini de söyledi.

Murat Bey yaptığı etkinlikleri, gerçekleştirdiği drama etkinliklerini anlattı. Gerek canlandırma yoluyla, gerekse yaratıcılığı ortaya çıkarması amacıyla hazırladığı drama etkinlikleriyle değişik edebiyat türlerini zevkle işlediğinden söz etti.

Bu uygulamaları Ahmet Öğretmen de biliyordu; ama çocuk edebiyatı türlerinin işlenmesinde hiç denememişti. Şimdi drama yoluyla çocuk edebiyatının işlenmesinde ilk olarak hangi türlerden ve örneklerinden başlayacağına karar vermeliydi…

O da öyle yaptı. Değişik edebiyat türlerini işlerken drama yoluyla çocukların ilgisini kolayca çekmeyi başardı.

Giriş

Çocuk edebiyatı (yazını) çocuğun gelişmesinde önemli bir eksiği tamamlar. Bu nedenle de özellikle son yıllarda bu alanda pek çok örnek oluşturulmuş, çok sayıda kitap yayımlanmıştır. Kendi gelişim özelliklerine uygun olanlara çocuklar da büyük ilgi göstermektedirler. Çocuklara okunan bir şiir, masal ya da diğer türler onların düş dünyalarında, sözel gelişmelerinde olumlu izler bırakmaktadır. Ancak, çocukların karşısına geçip onlara sürekli kitap okumak, bir şeyler anlatmak ya da anımsadıklarını anlattırmak yeterli olmayacaktır.

Çocukların kendilerini ifade aracı olarak kullandıkları yolların başında oyun gelir. Oynamayı davranış kazandırma boyutuyla birleştirmek, onları olumluya yönlendirmek gerekir. Bu aşamada canlandırma yoluyla “…mış gibi, …miş gibi yaparak” eğlenirken öğrenirler. Bir yandan yeni edebiyat örnekleri ile karşılaşmaları bir yandan da bu örnekleri canlandırarak içselleştirmeleri; yaparak yaşayarak öğrenmeleri sağlanmış olacaktır.

Bu amaçlara yönelik olarak yazılan bu ünitede, dramaya ilişkin kısa bilgiler verildikten sonra, çocuk edebiyatından örneklerin drama yoluyla işlenmesine yönelik örnek etkinliklere yer verilmiştir. Etkinliklerin kimilerinde metnin tümü, kimilerinde kısa bir bölümü, kimilerinde ise yalnızca kaynak adları verilmiştir.

ÇOCUK EDEBİYATI VE DRAMA İLİŞKİSİ

Çocuk edebiyatı, çocuğun ileri yaşlardaki okuma alışkanlığını oluşturan yapıtlardan oluşur. Çocuğun, kendisine okunanı ya da kendisinin okuduğunu anlama, yorumlama, tamamlama, uyarlama gibi etkinliklerde bulunması gerekir.

Bu etkinlikler sırasında çocuktan, edindiği deneyim ve bilgilerini yaşamın diğer alanlarına aktarması, göndermede bulunması beklenir. Bu da çocuk edebiyatının, önemli bir işlevini yerine getirdiğinin göstergesidir.

Çocuklar, kendilerine okunan kitapların dünyasında gezinirken yaratıcı bir uğraş içerisine de girerler. Bu uğraşlar düş gücünün sınırlarını genişletip, değişik duygu, macera, güzellik, çirkinlik, iyilik, kötülük gibi kavramları çocuğa tanıtır. Bu da hiç kuşkusuz çocuğun yaratıcı düşüncelerinin gelişmesine katkı sağlar. Sorun çözme, yeni düşünceler geliştirme, özdeşimde bulunma, özgür düşünme gibi davranışta bulunması, çocuğun yaratıcı etkinliklere katılmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu etkinliklerin başında çocuk edebiyatı içinde yer alan yazın türleri gelir.

Yaşamın tüm olanaklarım çocuğa tanıtma, kavratma, yaşantısına katma da yazın türlerinin değişik yöntemlerle işlenmesiyle gerçekleştirilir.

Çocuk edebiyatında, çocuğu yaratıcı kılacak, onun düşünsel, duygusal ve duyusal gelişimine katkı sağlayan ve okulöncesi dönemde uygulanan yöntemlerden biri de eğitimde yaratıcı dramadır. Drama, aynı zamanda bir disiplin ve sanat biçimidir. Bu ünitede çocuk edebiyatının tanıtılması, sevdirilmesi ve kavratılmasın-da kullanılan etkili bir yöntem olarak ele alınmıştır.

Okulöncesi dönemde çocuk, keşiflerini ve öğrenmelerini çoğu zaman duyuları yoluyla yapar. O, hemen her konuda duyarlıdır ve taklit ederek uygulamaya sokar. Onlar, çoğu zaman ağzınızla söylediklerinize değil, gözlerinizle söylemediklerinize cevap verir.

Bu yönüyle dramanın en önemli işlevlerinden biri duyarlılığın gelişimine olan katkısıdır. Drama, bu katkıyı sanatsal bir biçimde verir. Dramada her birey etkindir. Etkili uygulanan her bir sanat dalı gibi eğitime büyük katkıda bulunur.

Çocuğun doğasında var olan olguların, bu tür uygulama ağırlıklı yöntemlerle işlenmesi nitelikli kişilik gelişimi üzerinde de etkili olacaktır. Nitelikli insan kendine güvenen, öğrenmeye açık, daima okumaya gereksinimi olan kişidir. Okudukça zenginleşecek, daha fazlasını isteyecektir. Bu yöntem hem yetişkini, hem eğitimciyi, hem sınıftaki bireyleri tekdüzelikten kurtaracaktır. Çocuk, korku, heyacan, gerilim gibi algılamayı engelleyen durumlarla başa çıkmayı oyun içinde öğrenecektir. Oluşan güvenle dikkati ve katılımı artacaktır. Yaratma sürecine girecektir. Yaratıcılık her insanda vardır. Önemli olan yaratıcılığın doğru zamanda keşfedilip, ona ortam sunularak geliştirilmesidir. Bu nedenle drama çalışmalarında yetenekli, yeteneksiz diye bir ayrımın yapılması söz konusu değildir. Çünkü drama çalışmaları sonunda uzman oyuncuların yetiştirilmesi gibi bir amaç bulunmaz.

Kendi yarattıklarıyla, ürettikleriyle bir kat daha zenginleşen çocuk, daha fazlasını isteyerek farklı yaratılmış eserlere, yani farklı okumalara gereksinim duyacaktır. Bu döngüyle de eğitim onda kalıcı ve nitelikli davranışlar geliştirecektir.

Okulöncesi dönemde kitabı çocuğa yetişkin alır ve sunar. Okur, anlatır, resimlerini gösterir, çocuğun sorularına yanıt verir. Yani o yaş çocuğu kitaba çoğu zaman bir yetişkin yardımıyla ulaşır. Oysa yetişkin için uygun görülen bir yapıtın çocuk tarafından da uygun görüleceğine ilişkin bir zorunluluk yoktur. Çocukların o yapıtta kendilerine buldukları yeri, duyumsadıklarını, biz yetişkinler, çocukluk duygularımızı çok geride bıraktığımızdan anlamakta çoğu zaman güçlük çekebiliriz.

O yaş çocuğu henüz neyin ona ters geldiğini, neyi beğenmediğini, özellikle korkularını, kaygılarını tartışamayabilir. Edebiyat alanında dramanın kullanılmasıyla yani onun doğasında var olan oyunla, duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade eder. Bu durum aynı zamanda anne babaya ve öğretmene kendi diliyle verdiği iletidir. Tabii ki yetişkine de aynı duyarlılıkla iletiyi almak düşer.

Unutmamak gerekir ki hiç kimseye hiçbir şey “o” istemeden zorla verilmez. Ancak “o” istediği zaman alır ve kullanır. Yeter ki elini uzattığında, gereksinim duyduğunda ona verilecek olanlar yakınında olsun. Kullanırken eğlensin, eğlenirken öğrensin.

Okulöncesi kurumlarda yapılan canlandırma uygulamalarında çocuk edebiyatından yeterince yararlanıldığı söylenemez. Bu nedenle değişik edebiyat türlerinin eğitimde drama yoluyla işleneceği bu ünitedeki uygulamalar, canlandırma ve drama yoluyla çocuklara edebiyat alanını sevdirmeyi amaçlamaktadır.

CANLANDIRMA (DRAMATİZASYON)

Okulöncesi çağındaki çocukların kendilerini en rahat ifade ettikleri etkinliğin oyun olduğu bilinir. Oyunun önemli bir yanı olan canlandırma, aynı zamanda dramanın da bir koludur. Ancak canlandırmanın (dramatizasyonun) anlamı drama kavramına göre daha dardır.

Canlandırma, daha çok yazılı bir metne dayalı olarak bir konu ya da durumun canlandırılmasıdır. Canlandırma, aynı zamanda “dramatize etmek” anlamında kullanılır. Daha çok yazılı bir metinden yola çıkılarak yapılır. Söz gelimi öğretmen, öyküyü okur ya da anlatır, rolleri dağıtır ya da rol almak isteyenler kendilerine uygun rolleri seçer ve oynar.

Öğretmen, öykülerin okunup canlandırılması sırasında çocukları, oyuna kendilerinden bir şeyler katmaları için cesaretlendirme çabasına girmez. Dramatizasyon diye nitelendirilen canlandırmalar çoğu zaman bir tiyatro oyunu çalışması gibi belli kurallara bağlı olarak gerçekleştirilir. Öğretmen gerektiğinde çocuklarla role girmez, bir yönetmen gibi davranır.

Canlandırma çalışmaları çocukların severek, zevkle katıldığı, ilgiyi üst düzeyde tutan yaratıcı bir etkinlik türüdür. Çocuklar herhangi bir öyküyü, masalı ya da şiiri canlandırırken, sözel yeteneklerinin yanı sıra beden dilini ve tartımsal algılarını da geliştirirler. Bu nedenle de okulöncesi eğitimde sıkça başvurulan bir tekniktir. Bu tekniğin uygulanmasına bir örnek verelim.

Öğretmen ilk olarak masalı okur:

Örnek:

Aslan ile Fare

Aslanın biri yan gelmiş yatıyordu. Yanına ansızın bir farenin yaklaştığını gördü. Küçük bir hamle ile onu yakaladı. Fare çok korktu. Başladı aslana yalvarmaya. “Etim o kadar az ki dişinin kovuğuna bile yetmez. Hem hiç belli olmaz. Bakarsın bir gün ben de sana yardım ederim” dedi. Aslan gülümsedi. “Sen mi bana yardım edeceksin ” dedi. Fare “Evet, niçin olmasın?” dedi.

Kendine bu kadar güvenen farenin, bu sözleri aslanın çok hoşuna gitti ve fareye “Hemen kaç, git” dedi. Günler sonra yolda yürüyen aslan birden kendini bir ağın içinde buldu. Didindi, uğraştı, kurtulamadı. Derken karşısında küçük fareyi gördü. Fare, verdiği sözü unutmamıştı. Hemen bir uçtan girdi ve keskin dişleriyle ipleri kemirerek öbür uçtan çıktı.

Fare “Gördün mü, Aslan kardeş! Sözümü yerine getirdim” dedi. Aslan utanarak “Teşekkür ederim” dedi ve özür diledi.

Masal bitince öğretmen bir çocuğa fare, başka bir çocuğa da aslan rolünü verir. Masal bu iki çocuk tarafından anlatılır. Eğer istenirse öykünün bundan sonraki aşamasında neler olabileceği sınıfça tartışılabilir, geliştirilebilir. Masal, yeni biçimiyle canlandırılabilir, değişik sonlarla bitebilecek yorumlar katılabilir.

DRAMA

Kısaca değinmek gerekirse drama, înci San’ın dediği gibi “bireylerin bir yaşantıyı, bir eğitim ünitesini, bir durumu, bir konuyu oyun ve doğaçlama yoluyla anlamlandırması, canlandırmasıdır.” Oyunla öğrenme ilkesine dayalıdır ve belirli uygulama süreçlerini kapsar. Bunlar kısaca ısınma, oyun, doğaçlama, oluşum, rahatlama ve değerlendirmedir. Daha çok ilköğretim ve diğer üst eğitim aşamalarında uygulanan bu aşamalar, okulöncesi eğitim açısından esnek bir yapıdadır. Çocuk edebiyatının drama yoluyla işlenmesinde her aşamanın uygulanması zorunluluğu yoktur.

Drama çalışmaları, çocukların yaratıcılıklarım geliştirmek üzere onlara olanaklar sunar. Oyunlar aracılığıyla çocuğun tüm gelişim alanlarına yanıt veren yaratıcı güçlerini geliştiren, katılımcı merkezli etkinliklerdir.

Eğitim ve öğretimde drama, aynı zamanda her yaş ve değişik meslekten insan için anaokulundan başlayarak öğretimin her basamağında ve yaygın eğitimde kullanılabilecek eğitsel ve sanatsal bir yöntemdir. Eğitimde drama çalışmaları yalnızca belli bir yaş düzeyine ilişkin değildir. Ancak okulöncesinde, dramanın bir alt kolu ya da dramanın tekniklerinden biri kabul edilen canlandırma (dramatizas-yon) çalışmalarıyla başlamak daha yararlı olabilir. Drama çalışmalarında tamamlayıcı öge olarak resim, fotoğraf, değişik nesneler, yazın türlerinin tümü, müzik vb. kullanılır.

Drama çalışmalarında müzik önemli bir işleve sahiptir. Çocuğu düşünsel ve bedensel olarak etkinliğe yönlendirmeyi amaçlar. Çocuğun, müzik eşliğinde bu amaca yönelik devinimlerde bulunması, yönergeleri dinleme, anlama çalışmaları yapması, kendini bedeniyle tanımlaması önemlidir. Onların gelişimlerine uygun bir müzik eserinin dinletilmesi ve o müziğin neler çağrıştırdığının sorulması, ardından da çağrışımların canlandırılması gerçekleştirilebilir. Ayrıca basit tartım çal-gılarıyla ya da kendi bedenleriyle de müzik yapmaları sağlanabilir. Doğadaki kimi seslerin bu çalgılar aracılığıyla yinelenmesi gözlemde bulunmalarına katkı sağlayacaktır. Son olarak da çalışmaların ardından dinlenmeleri, rahatlamaları için, amaca yönelik seçilmiş müzikler dinletilebilir.

Drama çalışmalarında göz önüne alınması gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler şöyle özetlenebilir:

1. Etkinliklere katılan çocuklar, yeni ve değişik şeyler keşfetmeye hazırlıklı olmalı ya da hazırlanmalıdır.
2. Drama çalışmaları süresince çocukların kendilerini rahat ve güvenli hissetmeleri sağlanmalıdır.
3. Etkinliğe katılan çocukların gönüllü olmaları esastır. Katılamayan çocuklar zorlanmamak, katılım konusunda desteklenmelidir.
4. Drama etkinliği, çocuğun yaş ve gelişim düzeyine uygun hazırlanmalı, etkinlik hazırlanırken kolaydan zora doğru düzenlenmelidir.
5. Drama etkinliği hazırlanırken, çocukların küme içindeki diğer çocuklarla tartışarak, düşünce alış verişi yaptırılmasına özen gösterilmelidir.
6. Çocukların düşündükleri ve hissettikleri önemlidir.
7. Drama etkinliğinde önemli olan oyun sürecidir. Etkinlik sonunda ortaya çıkan sonucun güzel olması ya da olmaması önemli değildir.
8. Her drama etkinliğinden sonra etkinlik hakkında konuşulmalıdır.
9. Drama çalışmalarında elverdiğince tüm çocukların katılımı sağlanmalı, üstlendikleri görev, sorumluluk ve roller eşit ağırlıklı olmalıdır.

Drama Uygulamalarının Amaç ve Önemi

Çocuğun eğitilmesinde drama uygulamalarına başvurmanın pek çok amacı vardır. Bunlar genel olarak şöyle sıralanabilir:

. Çocuğun çok yönlü gelişimini sağlar.
. Canlandırma yoluyla öğrenmeyi kolaylaştırır.
. Bilişsel, duygusal, duyusal, sosyal ve motor becerilerin gelişimine katkı sağlar.
. Günlük yaşamdaki görgü kurallarını öğretir.
. Kültürel aktarımın sağlanmasında önemli bir rol oynar.
. Çocuğun birlikte çalışma, ortak düşünce geliştirme ve paylaşma duygusunun gelişmesine katkı sağlar.
. Çocuk merkezli öğrenmeyi sağlar.
. Edilgen değil, etken bir öğrenme gerçekleşir.
. Çocuğun, kendine ve karşısındakilere güven duymasına yardımcı olur.

Okulöncesinde edebiyat türlerinin drama yoluyla işlenmesinin önemi ise şöyle özetlenebilir:
Anadil gelişimini doğrudan etkiler. Dinleme anlama becerileri gelişir. Okuma isteği oluşmaya başlar. Düş ve imge gücü gelişir. Yaparak yaşayarak öğrenir. Hareket yoluyla öğrenir. Buluş yoluyla öğrenir.

Çocuk Edebiyatında Dramanın Kullanım Yolları

Çocuğa okunan masal, masalımsı öykü (fabl), şiir gibi yazın türleri çocuğun düşsel dünyasında bir yer bulacaktır. Çocuk, bir masal kahramanının ardından gidecek; bir masalımsı öyküdeki kahramanlardan biri olacaktır. Buna karşın bir yan hep eksik kalacaktır. O da çocuğun, o kahramanları canlandırmak istemesi.

Çocuk, gerek çevresinde gördüklerini, duyduklarını, gerekse kendisine okunan yazın türlerindeki kahramanları, yerleri, sesleri, nesneleri kendi başına ya da küme halinde arkadaşlarıyla canlandırmak ister. Devinimlerle, seslerle ya da değişik nesneler kullanarak onları yeniden yaratması en etkili ve kalıcı öğrenme aracıdır.

Çocuk edebiyatının yaratıcı düşünce ve davranışa dönüşmesi uygulamalarla olur. Başka bir deyişle yaparak yaşayarak öğrenme ile olur. Bir yandan yazın türleri tanınıp kavranmaya çalışılırken diğer yandan da drama yoluyla zenginleştirilir.

Çünkü çocuk kendisine okunan kitaptaki masal ya da öykü kahramanlarını düşünde canlandırırken “…mış gibi, …miş” gibi yaparak o kahramanların yerinde olmak ister. Ayrıca canlandırdığı rol kişisini yazılı metnin dışında değişik sonlarla zenginleştirebilir.

Drama ve dramatizasyon konularına ilişkin daha ayrıntılı bilgiler, okulöncesi dördüncü sınıf dersleri arasında daha geniş yer alacaktır.

DRAMA ETKİNLİKLERİ

Burada örnek olarak birkaç etkinlik verilecektir. Her etkinliğin belli amaçları ve bir uygulama biçimi vardır.

I. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı dil gelişiminin desteklenmesi
. îfade edici dil gelişiminin desteklenmesi
. îfade edici beden gelişiminin desteklenmesi
. Özdeşim (empati) kurabilme özde5im: Kendini başka birinin yerine koyma, onu anlama ve saygı
. Sorun çözme yetisini geliştirebilmegösterme yeteneği.
. Yaratıcı düşünce geliştirebilme.

Uygulama

Çocuklara tempolu yürüyüşler ve koşular yaptırılarak başlanır. Mekândan çıkıp bir çiftlikte olduklarını düşünmeleri istenir. Karşılaşabilecekleri hayvanları düşünmeleri istenir. Öğretmenden ve çocuklardan gelen “Şimdi biz de o kediler gibi dolaşalım, köpekler gibi dolaşalım” vb. yönergelerle gezilir. Ardından öğretmen çocuklara Küçük Kırmızı Tavuk adlı İngiliz halk masalını okur. Bir buğday tanesinin ekmek oluncaya kadar başından geçenler sözsüz anlatımla (pandomimle) bir kez özetlenir. Hep birlikte buğdaylar ekilir, biçilir, dövülür, saplarından ayrılır, değirmene götürülür, un çuvalları fırına taşınır. Oluşan ekmek afiyetle yenir. Sıra rol dağılımına gelmiştir. Kedi, köpek, ördek, tavuk ve diğer çiftlik hayvanları görevlerini üstlenip rollerini alır ve oynarlar.

Ardından “Siz Kırmızı Tavuk olsaydınız neler yapardınız”, “Kedi, köpek, ördek olsaydınız Kırmızı Tavuk yardım istediğinde neler yapardınız”, “Kırmızı Tavuk ekmeği yavrularıyla yerken siz neler yapardınız” vb. sorularla çocukların duygu ve düşünceleri öğrenilir. Canlandırmalar sonunda yapılan bu tartışmalar, okulöncesi dönem çocuklarında verdiği iletiler açısından çok önemlidir. Kahramanla hemen özdeşim kuran ve kendiliğindenci cevap veren çocukları tanımak açısından eğitimciye de çok yararlı fırsatlar verir.

Çocukların duygu ve düşünceleri öğrenildikten sonra belki de yeni oluşacak şekliyle oyun bir kez daha oynanır.
Çalışmanın sonuna doğru öğretmen, çiftlikte havanın kararmaya başladığını söyler. Tüm hayvanlar önce gerneşip, ardından büzülerek yatarlar. Birkaç dakika sonunda bir horozun ötüşü sabahı müjdelemektedir. Yeni doğan güneşle, “günaydın” denilerek çalışma sonlandırılır.

Örnek:

Küçük Kırmızı Tavuk

Günlerden bir gün, Küçük Kırmızı Tavuk yaşadığı çiftliğin avlusunda eşelenirken altın sarısı bir buğday başağı bulmuş.
“Bu buğdayları kim ekmek ister” diye sormuş.
“Ben istemem” demiş ördek.
“Ben istemem” demiş kedi.
“Ben istemem” demiş köpek. “Güzel” demiş Küçük Kırmızı Tavuk, “Ben ekerim öyleyse.” Ve ekmiş buğdayları. Aradan biraz zaman geçince buğdaylar boy atıp olgunlaşmış.
“Bu buğdayları kim biçmek ister” diye sormuş.
“Ben istemem” demiş ördek.
“Ben istemem” demiş kedi.
“Ben istemem” demiş köpek. “Güzel” demiş Küçük Kırmızı Tavuk. “Ben biçerim öyleyse.” Ve biçmiş buğdayları. Şimdi demiş Küçük kırmızı Tavuk “Bu buğdayları kim dövmek ister”
“Ben istemem” demiş ördek.
“Ben istemem” demiş kedi
“Ben istemem” demiş köpek. “Güzel” demiş Küçük Kırmızı Tavuk, “Ben döverim öyleyse”. Ve dövmüş buğdayları. Buğdaylar dövüldüğünde “Bu buğdayları kim değirmene götürüp öğütmek ister” diye sormuş.
“Ben istemem” demiş ördek.
“Ben istemem” demiş kedi
“Ben istemem” demiş köpek. “Güzel” demiş Küçük Kırmızı Tavuk, “Ben götürürüm öyleyse.” Ve götürmüş buğdayları değirmene. Buğdayları öğütüp un olduğunda “Kim ekmek pişirmek ister bu undan ” diye sormuş.
“Ben istemem” demiş ördek.
“Ben istemem” demiş kedi.
“Ben istemem” demiş köpek. “Güzel” demiş Küçük Kırmızı Tavuk, “Ben pişiririm öyleyse.” Ve lezzetli mi lezzetli koca bir ekmek pişirmiş. Sonra demiş ki:” Kim yemek ister bu ekmekten?”
“Ben isterim ben” demiş ördek.
“Ben isterim ben” demiş kedi.
“Ben isterim ben” demiş köpek.
“Hayır siz değil ben yiyeceğim yavrularımla ” demiş ve yavrularıyla afiyetle yemiş.

2. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı dil ve ifade edici dil gelişimini destekleyebilme
. Özdeşim kurdurabilme
. Yaratıcılığı geliştirebilme
. Ne, nerede, nasıl, niçin gibi sorgulamaları yapabilme
. Küçük kas gelişimini destekleyebilme
. Kendini tanımasına yardımcı olabilme.

Uygulama

Çocuklar çalışma odasına girdiğinde yerlerde gazete sayfaları görürler. Kimi çocuk alır bakar, kimi çocuk üzerinden atlar, kimi çocuk soru sorar, kimi çocuk nerde, ne var farkında bile değildir. Öğretmen hiçbir şey söylemeden bir gazete sayfası alır, pelerin gibi sırtına takıp koşmaya başlar. Ya da üzerine çıkıp zıplar. Ya da sayfa üzerine yatar ya da o an akla gelen her türlü eylem olabilir. îlk eyleme taklitle başlayan okulöncesi çocuğu küme etkileşimine katılır. Amaç artık gerçekleşmiştir. Yani her çocuk elinde gazete sayfasıyla hemen hemen aynı eylemleri yapmaktadır. Bu arada çocuklardan birinin yaptığı farklı uygulama hemen değerlendirmeye alınmalı, öğretmen de yapılanı yineleyerek tüm kümeyi sözsüz yönlendirmelidir.

Sıra gazetenin ne olduğu, ne işe yaradığı hakkında kısa bir söyleşiye gelir. Çocukların güncel olayları ne kadar yakından izledikleri, gözlem yaptıkları, ev ya-şantısındaki örneklerden neler çıkardıkları gözlenebilir. Ardından öğretmen çocuklarla birlikte sayfaların tarihlerine bakar. Eski tarihli olduğundan birlikte emin olunca, başlayacak oyunun kurallarını açıklar. Hızlı bir müzik parçasıyla birlikte, her çocuk, mekân içinde hem dolaşacak hem de elindeki gazete sayfasını yutacaktır. Müzik susturulduğunda, elinden gazeteyi atıp heykel olacaktır (Çok kısa zaman da olsa, kıpırdamadan durmalarını istemek, küme içindeki aşırı hareketli çocukları bile, verilen yönergeye uygun davranışta bulunmaya alıştırabilecek bir uygulama biçimidir). Müzik başlayınca yine yerden bir gazete alacak ve yırtmaya başlayacaklardır. Müziğin tartımı (ritmi), çocukların bedensel tanımlarının dışa yansımasını sağlayacaktır. Çocuklar, gazeteleri çılgınca en küçük parçalara bölü-nünceye kadar yırtarlar. Sınıfta basılacak yer kalmamıştır. Ardından çığlıklar ve kahkahalar eşliğinde yerdeki parçalar üzerine yatılır, yuvarlanılır, zıplanır. Sonra gazete parçalarını birbirlerinin üzerine atar, hatta bir arkadaşlarını gazete parçalarıyla örtüp saklayabilirler. Artık sıra bu coşkulu dakikaların ardından oturmaya ve hissedilenlerin ifade edilmesine gelmiştir. Çocuklar konuşur, anlatır; anlatılanlar dinlenir. Her çocuğun yaşadıklarıyla ilgili küçük bir öyküsü oluşmuştur. Öğretmen bu öykülere bağlı olarak, duvara asılacak kâğıtlara duyguların, düşüncelerin çizilmesini ister. Bu paylaşımın ardından sıra ikinci aşamaya gelmiştir. Sınıf küçük kümelere ayrılır. Her kümenin bir kaptanı vardır. Kaptanlara küçük boy naylon torbalar verilir.

Bu defa kümelerden yapılması istenen, yerdeki gazete parçalarını, müzik eşliğinde kaptanların torbasında toplamalarıdır. Sonunda torbalar topa dönüşecektir. Amaç en büyük topu oluşturmaktır. Kümeler kâğıtları toplar ve torbalara doldururlar. Öğretmen toplananları karşılaştırır. Birinciler, ikinciler ve beraberlikler ortaya çıkar. Artık ortada kümedekilerin kendi oluşturdukları toplar vardır.

Hareketli geçen bu oyunların ardından çocuklar yere uzanırlar ve gözlerini kapatırlar. Topların, başlarından ayak parmak uçlarına kadar vücutlarında gezdiğini ve onlarla tanıştıklarını düşünürler. Bu sırada çocuklardan “Bu topların en çok neye güldüklerini merak ettim, bu topların en çok ne yapmayı istediklerini merak ettim” gibi sorulara yanıt bulmaları istenir.

Çocuklar yerde yatar durumdayken Belma Atik Tuğrul’un Tıkır Top adlı öyküsü okunabilir. Ardından çocukların duygu ve düşünceleri paylaşılır.

3. Etkinlik

Amaçlar:
. Bedenini tanımasına yardımcı olabilme
. Alıcı ve ifade edici dil gelişimini destekleyebilme
. Sanatın tanımını somutlaştırabilme
. Kendini tanımlayabilme
. Yaratıcılığı geliştirebilme
. Sanatın insan yaşamındaki önemini anlayabilme
. Soyut kavramları somutlaştırabilme.

Uygulama

Etkinliğe, çocuklara farklı tanımlarda yürüyüşler ve koşular yaptırılarak başlanır. Bulundukları yeri boş, büyük, beyaz bir kâğıt gibi düşünmeleri söylenir. Kendi bedenlerini de bir boya fırçası gibi düşünmeleri istenir. Fırçanın ucu bedenin farklı bölümlerinde olacaktır. Örneğin burnunuzun ucunda, dirseklerinizde, kalçanızda vb. Dinletilen müzikle birlikte öğretmen fırçanın ucunun nerede olduğunu söyler, çocuklar o organ ya da bölümle boşlukta, duvarlarda yerlerde dans ederek resim yaparlar. Sonuna doğru tüm bedenlerini ve tüm renkleri kullanarak bir düşsel tablo oluştururlar.

Düşünsel ve bedensel olarak ısınan çocuklar oturur ve öğretmen onlara Lea Lionni’nin Frederik adlı öyküsünü okur. Zehra îpşiroğlu’nun dediği gibi “Okulöncesi çocuğa sanatın tanımını yapmak sonuç vermez. Ancak somut bir öykü aracılığıyla soyut bir olgu, onun kafasında somutlaşacaktır”.

Öykü okunduktan sonra Frederik’in neler planladığı, neler yaptığı ve bunların sonuçları üzerine düşünülenler tartışılıp paylaşılır. “Acaba resim, şiir, öykü uzun ve soğuk günlerde yemek içmek kadar önemli midir; Frederik diğer emekçiler gibi düş emekçiliği yaparak amacına ulaşmış mıdır; siz böyle bir çalışmada hangi becerilerinizi sergilerdiniz” gibi soruların yanıtları, seçenekler üzerinde yapılan tartışmalarla ortaya çıkarılmaya çalışılır. Bu yolla, çocukların bir olaya, bir nesneye, bir kişiye çeşitli yaklaşımlarda bulunmaları sağlanır. Ortaya değişik öyküler çıkar. Bu öyküler doğaçlamalarla canlandırılabilir.

Çocuklardan minik birer fare olmalarını düşlemeleri istenir. Gün boyu gezip dolaşır, yer içer, oynar ve yere uzanıp dinlenirler. Bu sırada sakin ve dinlendirici bir müzik dinletilir. Müziğin sesi yavaşça kısılıp kapatıldıktan sonra, “iyi günler” dileğinde bulunarak çalışma tamamlanır.

4. Etkinlik

Amaçlar:

. Alıcı ve ifade edici dil gelişimini sağlayabilme
. Bedensel devinimlerle anlatımda bulunabilme
. Yaratıcılığa katkıda bulunabilme
. Özdeşim kurabilme
. Elmanın oluşumunu yazınsal aracılığıyla anlayabilme.

Uygulama

Çocuklar çalışma odasına girdiklerinde, ortada cins olarak aynı, ama boyut olarak farklı ve her birinin bir büyüğü bir küçüğü olan nesne kümesiyle karşılaşırlar (büyük anahtar, küçük anahtar; büyük şapka, küçük şapka, büyük şişe küçük şişe gibi). Önce onları incelemeleri istenir. Her zamanki gibi birinin büyük, diğerinin küçük ama aynı cins olduğunu fark ederler. Büyüklerin, odanın bir köşesinde; küçüklerin, odanın farklı köşesinde kümelenmesi istenir. Öğretmenin çaldığı davulun tartımıyla büyük adımlar ve büyük beden hareketleriyle yürürler (Bir başka biçimiyle de davulun tokmağı duyulduğunda büyük nesneler etrafında yürüyüp halka olurlar; çubuğu duyulduğunda, küçük nesneler etrafında yürüyüp halka olurlar). Böyle bir ısınma çalışmasından sonra Elma Ağacını Yutan Dev masalı öğretmen tarafından okunur. Öğretmen çocuklara masalın değişik yerlerinde “Don!” diyeceğini anımsatır. Her bir donma eyleminde kendi anlatımlarını bozmadan diğer arkadaşlarını gözlemlemelerini ister. Ardından canlandırma başlar.

Çocukların bedenleriyle oluşturdukları büyük bir şato yapılır. Büyük dev ve küçük devin yaşayabilmesi için. Şato oluşup devler içeri girince donmaları (eylemsiz kalmaları) istenir. Ardından bedenleriyle oluşturdukları büyük bir orman yapılır. Devlerin rahat gezebilmesi için, orman oluşturulup devler dolaşırken donulur. Mekân içinde oyuncaklar, masalar, sandalyeler, küçük çarşaflardan engeller oluşturulur. Bu da devlerin macera dolu şölene gidişleri içindir. Devler engelleri aşınca donulur. Şölen başlamıştır. Her çocuk bir devdir ve neler yutabileceği-ni söyler. Küçük dev, elma çekirdeğinin birini yutup birini gömünce donulur. Tüm çocuklar yine bedenleriyle bir elma ağacı yaparlar ve donulur. Kısa bir tartışmayla neler düşündüklerini arkadaşlarıyla paylaşmaları istenir. Ardından öğretmen sınıfa elmalar getirir. Her birini dörde böler. Çocuklar elmaları yerler ve birer çekirdeğini alırlar. Çekirdekleri okulun bahçesine ya da uygun bir bahçeye gömerler. Artık onlar da birer elma ağacını yutacak dev adayıdırlar..

Elma Ağacını Yutan Dev

Bir şatoda iki dev yaşıyordu. Bunlardan biri senden pek de büyük değildi. Ama buna rağmen o bir devdi. Çünkü devler ülkesinde yalnızca devler yaşar. Günlerden bir gün baykuş onlara Devlerin şenliğine katılmaları için Davetiye getirdiğinde,
Büyük dev küçük devi yanında götürmek istemedi. Ama küçük dev çok ısrar etti bunun üzerine yola koyuldular. Bir süre sonra bir dereye vardılar Büyük dev dereyi dev adımıyla geçiverdi. Küçük dev ise taştan taşa atlayarak karşıya geçebildi. Bir süre sonra bir elma ağacına rastladılar. Acıkmışlardı.

Büyük dev kocaman kollarını uzattı. Küçük dev ağaca tırmandı. Oradan iki elma kopardı. Birini yolda yedi, diğerini çantasına koydu. Hava iyice ısınınca ormana girdiler. Büyük dev kocaman ağaç gövdeleriyle oynarken Küçük dev kozalaklarla oynadı Büyük dev eğlenmek istiyordu. Küçük devi kucakladığı gibi Havaya atıp tutmaya başladı, Küçük devin başı dönünceye kadar. Her şeye rağmen küçük devde Korkup vazgeçecek göz yoktu, Yürümeyi sürdürdü. Büyük devden on kat fazla adım atmak zorunda kaldıysa da yılmadı. Derken bir tepeye geldiler. Büyük dev yine tek bir adımıyla aştı tepeyi. Küçük dev ise tırmanmak zorunda kaldı. En sonunda devlerin çayırına vardıklarında Eğlence çoktan başlamıştı bile. “Çok geciktiniz!” diyerek söylendi öbür devler. “Ufaklığın yüzünden” dedi büyük dev.

Ardından hepsi yaşlı en yaşlı devin bu kez Ne tür bir görev vereceğini beklemeye koyuldular. “Dinleyin” diye bağırdı yaşlı dev “En büyük lokmayı yutan bugünün kralı olacak” “Yaşasın ! Yaşasın!” diyerek coştu bütün devler. Bu iş tam onlara göreydi. “Ben bir pastayı tümüyle yutacağım “dedi biri. “Ben koca bir balkabağı yutarım” diye atıldı diğeri.

“Ben bir peynir kalıbını bir lokmada indireceğim mideme” diye bağırdı en büyük dev. “Bu konuda onlarla yarışamam” diye düşündü küçük dev. Ama birden çantasındaki elma geldi aklına. “Ve ben ” dedi küçük dev “Ben de bir elma ağacını yutacağım!” Çantasından elmayı çıkardı, ikiye böldü. Elmanın ortasından iki kara çekirdek çıkardı. Birini yuttu, diğerini toprağa gömdü. Bunun üzerine devlerin hepsi katıla katıla güldüler.

“Yüksekten atıyorsun” diye bağırıp peynir kalıbını yutan devi şenliğin kralı seçtiler. Ertesi sene devler yeniden buluştuklarında küçük devin elma çekirdeğini gömdüğü yerde Ufak bir elma ağacıyla karşılaştılar. Yani küçük dev gerçeği söylemişti. Yuttuğu küçücük çekirdeğin içinde Bir ağaç saklıydı.

Koca devlerin hepsi şaşkınlık içindeydi. Küçük deve karşı saygınlıkları arttı. Ve onu tek bir gün için değil, koca bir sene için kral seçtiler. Ve elma ağacı yıldan yıla büyüdü, büyüdü. Dev gibi kocaman bir elma ağacı oldu. (Alman Halk Masalı)

5. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı ve anlatımcı dil gelişimini arttırabilme
. Kendini tanımaya yardımcı olabilme
. Yaratıcılığın gelişimine yardımcı olabilme
. Özdeşim kurabilme
. Farklı görünüşte, farklı kimlikte olan canlıları değerlendirebilme
. Küme çalışmasını uygulayabilme.

Uygulama
Çocuklar tartımla yürürler, koşarlar, hayvan taklit yürüyüşleri yaparlar. Bir süre sonra öğretmen, çocuklara mekânın bir yerinde saklı sarı büyük bir zarf olduğunu, onu bulup getirmelerini ister. Heyecanlı arayışla bir ya da birkaç çocuğun aynı anda zarfı bulup getirmesiyle “Acaba içinde neler var” düşüncesi, heyecanı bir kat daha artırır. Yapışık olan zarfın ağzı açılır. İçinden sınırlarından kesilip çıkarılmış hayvan resimleri çıkar. Bakıp incelenir. Çocuklar arkalarını döner. Öğretmen her birinin sırtına farklı hayvan resmini çengelli iğne ile tutturur. Her çocuk artık o hayvanın kimliğindedir. Ancak hiçbiri hangi hayvan olduğunu bilmemektedir. Çocuk sayısına, çocukların dikkatlerine, süreye göre öğretmen karar verir ve her biri tek tek ortaya çıkıp oturan arkadaşlarına soru yöneltir:

Vahşi miyim?
Evcil miyim?
Uçar mıyım?
Dört ayaklı mıyım, vb.

Yanıt verenlerin yalnızca “evet” ya da “hayır” deme hakkı vardır. Kimliğini bulmaya çalışır. Ya da tüm çocuklar dolaşarak karşılaştıkları arkadaşlarına birer soru sorarlar (Soruların biçimi aynı, yanıtlar “evet / hayır” olmalıdır). Tüm çocuklar hangi hayvan olduklarını öğrenince 2 ya da 4 çocuk küçük kümeler oluşturur. Ellerindeki hayvan resimlerini ortadan yırtarlar. Aralarında değiş tokuş yaparlar ve yeni parçaları birleştirirler. Öğretmen bantlayarak yardımcı olur. Artık farklı karakterde birer yaratıkları vardır. Bu yaratığın kim olduğu, nerede yaşadığı, neler yediği, neler yapabileceği düşünülmelidir. Ardından küçük öyküler şekline dönüştürülmelidir. Ve bu yaratığın hayatından bir kesit canlandırılmalıdır. Sınıftaki her çocuk kümesinin doğaçlaması, öyküsü bitince, yeni yaratılanlar panoya asılır. îyi günler dileğiyle çalışma bitirilir.

6. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı ve ifade edici dil gelişimini geliştirebilme
. Sorun çözme yolları bulabilme
. Güven duygusunu geliştirebilme
. Matematik çalışmalarına yazın yoluyla yaklaşabilme.

Uygulama

Çocuklar oyun salonuna girdiklerinde hareketli bir müzik başlar. Birlikte dans ederler. Öğretmen arada müziği durdurur; ikili grup kurmalarını ve kol kola girmelerini ister. Bu istek yerine gelince müzik başlar, dans ederler. Müzik yeniden durdurulur. Bu defa üçlü küme oluşturmaları ve ayaklarını birbirlerinin ayaklarıyla iç içe geçirmeleri istenir. Müzik başlar dans ederler. Müzik durunca beşli kümeler oluşturur; başlarını birbirine değdirirler. Tekrar müzik, tekrar dans. Ve müzik durur; dörtlü küme olur, karşılıklı ele ele tutuşurlar (Küme sayısı, oluşacak tablolar tamamen öğretmene bağlıdır. Ancak bu çalışma sonunda öğretmen çocukların belli sayıda bir küme oluşturmasını istiyorsa ve küme sayısı bu bölünmeye uygunsa o sayıyı en son söyler ve 2. çalışmaya hazır olurlar). Şu anda çocuklar dörtlü kümedir ve karşılıklı el ele tutuşur durumdadır. Bilinen tekerlemelerden:

“Annem bana tulumbadan su çeker, su çeker
Halka da boynumdan geçer (iki kez)” ile birinci satırda eller kollar çekiştirilir. İkinci satırda önce elleri üstte olanlar, sonra elleri altta olanlar kollarını diğer eşlerin boynundan geçirir. Tartım ve uyum gerektiren çalışma sonunda kenetlenmiş gruplar oluşur. İsteğe göre birkaç kez yinelenebilir. Belki kümeler eş değiştirilerek yinelenir. Ardından yeni bir oyuna geçilir.

Sayışma ile ebe seçilir; “tavşan kaç tazı tut” ya da “yağ satarım bal satarım” vb. bir oyun oynanır. Küçük Cadı Uçmayı Öğreniyor adlı masal okunur. Diğer masallardaki gibi çirkin, kötü huylu, kötülük düşünen ve yapan cadının aksine küçük, sevimli, gayretli, bir cadıdır küçük cadı.
Masal sonunda çocuklara resim yapmaları için araç – gereç dağıtılır. Çocuklar küçük cadının resmini yapar, panolarına asarlar. îyi günler dileğiyle çalışma bitirilir.

7. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı ve anlatımcı dil gelişimini arttırabilme
. Kendini tanımaya yardımcı olabilme
. Yaratıcılığın gelişimine yardımcı olabilme
. Özdeşim kurabilme.

Uygulama
Çocuklar oyun odasına girdiklerinde iyi bildikleri birkaç klasik masal ile karşılaşırlar: Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Hansel ve Gretel, Çizmeli Kedi, Rapunzel, Kırmızı Şapkalı Kız, 100 Yıl Uyuyan Prenses, Bremen Çalgıcıları vd. İçlerinden bir tanesini seçerler. Belki öğretmen bir kez daha okur. Drama sandığından aksesuarlar çıkarılır. Mekân hazırlanır. Roller dağılır ve masal canlandırılır. Adı geçen masallar “Ömür boyu mutlu olmuşlar” tümcesiyle de biter. Çalışmanın ikinci aşamasına “Sonra ne olmuş” sorusuyla başlanır. Örnek soruları öğretmen verir. Seçilen masal 100 Yıl Uyuyan Prenses olabilir. 100 Yıl Uyuyan Prenses geçenlerde uyanmıştır. Prensle balayına Türkiye’ye gelecektir. Davet edilse acaba nasıl bir davetiye hazırlanır? Ya bir de gelirse! Nasıl karşılanır? Hangi yemekler hazırlanır? Neler sorulur” vb. sorularla çocukların yaratıcı düşünceleri alınır. Tartışılır. Belki yeni bir masal yaratılır. Yaratılan yeni masal yeniden canlandırılır.

Bir başka örnek Bremen Çalgıcıları olabilir. Haydutları kovup ömür boyu mutlu yaşamışlar. Sonra ne olmuş? Bremen’e gitmişler mi? Ünlü olmuşlar mı? Başka dostları olmuş mu? Kimler olmuş? Yaşlanmışlar mı? Hastalanan olmuş mu? vs.

Bu uygulamalar sonunda ortaya çıkan yaratıcı, anlık yanıt ve ilginç düşüncelerle öğretmenin de çocuklar gibi düşünsel ufku genişler. Çünkü yetişkinlerin de çocuklardan edinecekleri deneyimler vardır. Drama çalışmalarında, yalnızca çocukları eğlendirirken öğretmek, eğitmek amaçlı olmamalıdır. En iyi etkinlik, öğretmenin de eğlenirken bir şeyler öğrendiği etkinliktir.

8. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı ve ifade edici dil gelişimini geliştirebilme
. Tanımlamanın önemini anlayabilme
. Yaratıcılığa katkıda bulunabilme
. Küme ile uyumlu çalışmayı öğrenebilme.

1. Uygulama

Çocuklar oyun odasına girdiklerinde çok farklı nesnelerle karşılaşırlar. Kırık bir araba, yeşil bir balon, sarı bir zarf, buruşuk bir kâğıt, kırmızı bir eldiven, siyah büyük bir ayakkabı, güzel bir şapka, pembe renkli bir ayı vs. Aralarında dolaşıp incelerler. Gözler, dokunur, koklarlar (grup sayısı fazla ise nesnelerden 3, 4 tane konulabilir. 3, 4 renkli eldiven, 3, 4 tane büyük ayakkabı, 3, 4 tane buruşuk kâğıt, 3, 4 tane beyaz plastik tabak vb ). Ardından öğretmen, “Kırık arabanın çevresinde toplanın”, “Siyah büyük kırmızı eldivenin yanına tek ayak zıplayarak gidin” gibi yönergeler verir. Yönergeler oldukça hızlı tempoyla olmalıdır. İlerleyen zamanlarda aynı cins ama farklı özellikler taşıyan nesnelerle yapılabilir. Örneğin sarı, küçük, tekeri kırık araba; yeşil, büyük, tek kapılı araba; kırmızı, uzun, merdiveni olan itfaiye aracı vb.

Ardından nesneler toplanır, bir kenara konur; içlerinden birini ya da tamamen farklı bir nesneyi öğretmen alır. Çocuklar halka olup otururlar. Öğretmen şöyle bir açıklama yapar: “Ben bu nesnenin bir özelliğini söyleyip yanımdaki arkadaşınıza vereceğim. O arkadaşınız, önce benim söylediğim özelliği söyleyecek ardından da kendisi bir özellik ekleyecek ve yanındaki arkadaşına verecek ve böylece sürüp gidecek”. Bu açıklamalardan sonra oyun öğretmenle başlar.

Bu uygulamada aynı nesneye farklı gözlerle bakmak pek çok özellik bulunmasına neden olur. Sıralama ve bellek için de önemlidir. Çocuğa bir şeyi tanımlama alışkanlığı verir. Ayırdında olmasa da sıfatlar hakkında ön bilgiye sahip olur:
Büyük ayı,
Büyük ayı, uzun kulaklı ayı,
Büyük ayı, uzun kulaklı ayı, yumuşak ayı
Büyük ayı, uzun kulaklı ayı, yumuşak ayı, yaramaz ayı…

Öğretmen çocukların yaş kümesine göre düzenleme yapar. Örnek 5 özellik sonunda oyun başa dönecektir. Ardından birinci özellikle başlayacaktır. Yaş kümesinin etkisi ve bu tür çalışmalara olan yatkınlıklarına bakarak özellik sayısı 7,10,12’ye kadar çıkarılabilir. Dikkat yoğunlaştırma için önemlidir.

Bu tür çalışmalar ve edinilecek alışkanlıklar, bir öykü kahramanı için olmasa bile bir eşyayı, herhangi bir yeri, kişiyi, olayı güzel ve farklı bir şekilde tanımlayarak yaşamın zenginleşmesine katkı sağlar. Çocuğu mutlu ederek anlatımındaki rahatlık ve zenginlik karşısındakilere olumlu enerji aktarır. Çocuk öğrendiklerini paylaşmış, aile de paylaşırken farklı şeyler öğrenmiş olur.

2. Uygulama

Dersliğin değişik yerlerine iki ya da üç kartpostal konur. Çocuklar inceler ve yakın hissettikleri kartpostal çevresinde küme olurlar (Bazı çocuklar için yaş özelliği olarak kartpostaldan çok, küme arkadaşları önemlidir. Hiç fark etmez; çünkü burada yapılacak olan küme çalışmasına hazırlıktır).

Kümeler kartpostallardaki nesneyi, kişiyi, kişileri, manzarayı inceler, tartışır. Yüksek dağlar, dondurma gibi soğuk karlar, yaramaz yaramaz hiç durmadan akan sular vb. bir manzara resminden örneklerdir. Şiirsel bir anlatımdır. Her kümenin bir öyküsü oluşmuştur. Bu öyküleri her kümeden biri, diğer arkadaşlarına anlatır.

Etkinliğin bitiminde ayağa kalkıp uzanıp gerinirler, yere büzülüp yatarlar, ayağa kalkıp uzanıp öğretmenin yukarıda tuttuğu eline vururlar. İyi günler dileğinde bulunup çalışma bitirilir.

9. Etkinlik

Amaçlar:

. Alıcı ve ifade edici dil geliştirebilme
. Yaratıcı düşünce üretebilme
. Sorun çözme yetisini kullanabilme
. Özdeşim kurabilme
. Küme çalışmalarını kabullenebilme
. Olumlu benlik algısı geliştirebilme

Uygulama

Tartımsal yürüyüşler, koşmalar, zıplamalar ve değişik komik yürüyüşlerle ısınma çalışmalarına başlanır. Okulöncesi yaş çocuğu farklı bir programa başlarken “Acaba neler olacak”, “Acaba nasıl olacak” gibi sorularla kaygı duyabilir. Düzenliliğe son derece gereksinim duyar. O nedenle çalışmaların çok sürprizli olmayan, alışılagelmiş alıştırmalarla başlamasıyla birlikte kaygı yerini güvene bırakacaktır. Doğasında var olan koşuşturma ile başlaması doğaldır. Verilen tartımla koşar, değişik devinimlerde bulunur ve dingin bir havaya girer. Fazla sözel yönerge yerine; dinlemesini gerektirecek, bedenini denetim altına alabileceği koşup yürüyüp duraklamalar, zıplamalar vb. tartımlıı çalışmalar, uygulamaların başında yaptırılabilecek uygun ısınmalardır.

Öğretmenin yönergesiyle, kuralları belli olan “Bülbül Kafeste” oyunu oynanır. Oyunda, iki çocuk karşılıklı el ele tutuşur, bir çocuk ortaya girer. Ortadaki çocuk bülbüldür ve kafestedir. Böylece üçerli küçük kümeler oluşturulur. Üçlü kümelerin dışında ortada büyük bir kuş bekler. Bülbüller arkadaşlarıyla göz iletişimi kurarak yer değiştirirler. Bu değiştirme işlemi sırasında, ortadaki büyük kuş fırsatları değerlendirerek boş bulduğu yuvaya girer. Oyun böyle sürer.

Bu keyifli oyunun ardından öğretmen bir masal anlatır. Altın Saçlı Kız masalı özetle şöyledir: Annesi ve babası evde yokken ve bahçeden çıkmasına izin verilmediği halde Altın Saçlı Kız ormana gider. Bir kulübe görür, içeri girer. Büyük sandalyesi, ortanca sandalyesi, küçük sandalyesi olan bir masada, büyük sandalyeyi dener rahat edemez; ortanca sandalyeyi dener, rahat edemez; küçük sandalyeye oturur. Küçük kasedeki çorbayı içer. Yan odada büyük yatağı dener rahat edemez, ortanca yatağı dener rahat edemez, küçük yatakta yatar. Yorgundur, uyur. Evin gerçek sahipleri olan Ayı ailesi gelir. Onlar da şaşkındır. Altın Saçlı Kız hem şaşkın, hem de korku içindedir. Kısa bir sohbetle dost olurlar ve ayrılırlar. Altın Saçlı Kız evin yolunu tutar.

Eve gidince bütün bu olanları, yaşadıklarını anne ve babasına söylemeli midir, söylememeli midir? Çocuklar üçerli kümeler oluştururlar. Bir kişi anne, bir kişi baba, bir kişi de olayı yaşayan çocuktur.

Sırayla üçlü doğaçlamaya geçilir. Buna bağlı olarak merak da başlar. Konuyu nasıl açacak? Neler söyleyecek? Nasıl söyleyecek? Annesinin ve babasının yaklaşımı ne olacak? Aralarında nasıl konuşmalar geçecek? Sonuçta neler olacak? Bu soruları tartışmak için küme elemanları kendi aralarında konuşurlar.

Not: Tek başına söylenecek “Özür dilerim” tümcesi oyun kurallarına aykırıdır.
Sonuçta bitiş tümcesiyle donup fotoğraf oluştururlar. Kim bilir bazı fotoğraflarda çocuk odasına kapatılmakta, bazı fotoğraflarda birlikte ayı dostlarına ziyarete gitmektedirler.

Üç kişilik aileler arka arkaya dizilip oturur. Diğer aileler de onlara katılır. Tüm çocuklar halka olmuş ve birbirlerine arkaları dönük, bacakları açık oturmaktadır. Rahatlatıcı hafif bir müzik eşliğinde önünde oturan arkadaşının başına, boynuna, sırtına parmak uçlarıyla hafifçe vurmaktadır. Ardından avuç içiyle sırtına masaj yapar ve çalışma bitirilir.

10. Etkinlik

Amaçlar:

. Alıcı ve ifade edici dil gelişimi oluşturabilme
. Şiirle ilgilenmeyi sağlayabilme
. Güven duyma düşüncesini geliştirebilme
. Şiiri canlandırabilme.

Uygulama

İlkbahardan yaza girilen günlerin birinde kısa bir çevre gezisi ya da bahçe araştırması yapılarak çalışmaya başlanır (Oyun yoluyla verilen eğitim programlarının zamanı, mekânı, sırası önemlidir. Çocuk, yaşadıklarını çevrede gördükleriyle de pekiştirme olanağına sahip olmalıdır). Çiçekler, karıncalar, kelebekler, uğur böcekleri, arılar o sıradaki sohbet konusudur. Öğretmenin okuyacağı bir şiirle dikkatler arılar üzerinde yoğunlaştırılabilir. Örneğin; Tevfik Fikret’in Arı Sokar adlı şiiri seçilebilir. Söyleşi sonunda, dönüş yolunda ya da oyun alanına girildiğinde bir oyun daha başlar. Amaç, aynı sesle biten sözcükler türetmektir. Arı-sarı, çiçek-kelebek, ev-dev, top-hop, yaz-boz, pencere-tencere, cam-dam vb. Ardından uyaklı küçük tümceler kurulur. Oluşabilecek birkaç örnek:

Vız vız uçuyor arı
Gövdesi siyah sarı.

Yemeklere atarım tuz
Elime alırım buz.

Kocaman bir fil
Kuyruğu küçük bir dil.

Çocukların oluşturduğu bu tür dizeler öğretmen tarafından bir deftere not edilir ve çalışmanın sonunda kimlere ait olduğu belirtilerek okunur.

Arı Sokar

Camda kocaman bir arı Halka halka, siyah sari; Kamburunu çıkararak Tamburunu da çalarak Dolaşıyor, dolaşıyor. Çıkmak için uğraşıyor. -Şuna bir iplik takmalı, Nasıl vızlıyor bakmalı. -Yavrum, sakın arı sokar; İğnesinden zehir akar; Acısına dayanılmaz. Kim söz anlar? Hem biz kurnaz Değil miyiz? O sokmadan, Damla zehiri akmadan Biz sokarız… İplik hazır, Bir ucunda ilmik hazır; Hepsi hazır, haydi! -Hayvan soktu beni -İşte buldun aradığını Oh olsun/

Al dersini, otur şimdi; Sana demedim mi? “Yavrum sakın, arı sokar; İğnesinden zehir akar” Kabaracak yüzün gözün, Artık çık da halka görün! Lakırdı da edemezsin Okula da gidemezsin, Oyun da oynayamazsın… Hali budur yaramazın! Tevflk Fikret (Şermin)

11. Etkinlik

Amaçlar:
. Alıcı ve ifade edici dil gelişimini sağlayabilme
. Kendine ve çevredekilere güven duyabilme
. Belirli bir konu üzerine yoğunlaşabilme
. Küme çalışmalarını geliştirebilme.

Uygulama

Çocuklar oyun alanına girdiklerinde ortada gözden çıkarılmış, yırtılabilecek dergiler vardır. Tartımla yürüyüp koşup dergilerin üzerinden atlarlar. Halka olup bir dergiyi elden ele gönderirler. Neşeli, hareketli bir müzik parçası da çalışmaya tempo kazandırır. Ama müzik durduğunda elinde dergi ile kalan oturmak zorundadır. Her çocuk oturana dek oyun sürer. Oturduklarında dergiler verilir. Çocuklar dergileri inceler. Her çocuk kendine ilginç gelen fotoğrafı keser. Fotoğrafta bir mekân, bir hayvan, bir kişi, bir çizgi film kahramanı olabilir. Seçtikleri birini anlatıp tanımlarlar. Gerçeği bulmak zorunda olmadıklarını bilirler. Sonra bazı fotoğraflar kümelenir, fotoğraflar arasında olabilecek ilişkiler üzerine konuşulur. Örneğin; bir itfaiyeci, güzel bir lokanta, bir bavul… Öğretmen öyküyü başlatabilir. “Yanan güzel bir lokantanın yanmadan önce çekilmiş fotoğrafıdır. Söndürmek için çok çaba harcayan itfaiyeci içeri girdiğinde her şeyin kül olduğunu görür. Hiç etkilenmeyen, hiç yanmayan, bozulmayan o bavuldur. Açmaya karar verir. Acaba içinde ne vardır? Böyle bir girişten sonra öykü yaratılabilir. Ayrıca canlandırılabilir.

Heyecanlı, merak dolu, sürpriz sonlu, ilginç iletiler içeren yapıtlar ortaya çıkacaktır. Bu etkinlikte de ortaya çıkan öykü, öğretmen tarafından not edilip daha sonra okunabilir.

Küçük Cadı Uçmayı Öğreniyor

Bir zamanlar küçük bir cadı varmış. Ama büyü yapmayı bilmezmiş. Bu nedenle, diğer cadılar gibi süpürgesine binip uçamazmış da.

Diğer cadılar süpürgelerine binip ağaçların ve damların üzerinden uçup bulutlara çıkarmış. Uçarken de “Karga peyniri kaptı” diye bağırıp, ardından bir şey daha mı-nldanııiarmış. Ama ne söylediklerini küçük cadı bir türlü anlayamazmış. Süpürgesine biner, uçmak ister, “Karga peyniri kaptı” der; ama gerisini bilemezmiş. Süpürge kıpırdanır ama uçmazmış. Küçük cadı “Gerisi neydi bu sözün” diye hırsla bağı-rırmış. Diğer cadılar gülüp küçük cadının haline, aydedeye kadar uçarlarmış… Bir ağacın altında bir sürü armut varmış Üç armut soldaymış Üç armut sağdaymış.

Küçük cadı armutları saymış ve demiş ki “Tam tamına altı tane. Tamam şimdi olacak bu iş.” Oturmuş süpürgesine. O sırada bir armut daha düşmüş ağaçtan. Küçük cadı mırıldanmış tekerlemeyi: “Karga peyniri kaptı, üç artı dört eşittir altı” Ama süpürge yine devrilmiş. Küçük cadı yüzükoyun yuvarlanmış. “Aptal armutlar” diye hırsla bağırmış…
O sırada bir tavuk geçiyormuş oradan. Solundan üç civciv, sağından üç civciv yürüyormuş. Küçük cadı civcivleri saymış ve heyecanla seslenmiş. “Durun yerinizde.”

“Git git” demiş tavuk. Ardından iki civciv daha koşup gelmiş. Küçük cadı süpürgesini yakalamış ve tekerlemeye başlamış: “Karga peyniri kaptı, dört artı dört eşittir altı.” Süpürge yine devrilmiş. Küçük cadı tepetaklak yuvarlanmış otlara ve hırsla bağırmış: “Şaşkın civcivler!” “Kim şaşkın” diye sormuş koyunlar. Küçük cadı kafasını çevirmiş, karşısında altı koyun. Koşa koşa bir köpek gelmiş o sırada: “Hop hop haydi bakalım, altınız da sürüye geri dönün.” “Durun” diye bağırmış küçük cadı, süpürgesini kapıp gelmiş. Ama koyunlar o kadar çokmuş ki küçük cadı hepsini sayamamış bile. Binmiş süpürgesine başlamış tekerlemeye: “Karga peyniri kaptı, bir sürü eşittir altı”. Veeee küçük cadı yine kendini bir anda otların arasında bulmuş. Çabucak fırlamış ayağa ve bağırmaya başlamış: “Bu senin suçun aptal, şaşkın süpürge, işe yaramaz süpürge.” Ve süpürgesinin üzerinde tepinmiş, te-pinmiş ve onu parçalamış.

Küçük cadı kendisine yeni bir süpürge bulmak üzere yola çıkmış. Kısa zamanda yorulmuş. O sırada diğer cadılar yanından uçup geçmişler. Geçerken de “Niye yürüyorsun? Niye süpürgene binmiyorsun” diyerek gülüşmüşler… Oradan geçen bir kuş küçük cadıya “Atla sırtıma, seni taşıyayım” demiş. Küçük cadı kuşun sırtına binmiş, uçmuşlar. Yolda kuş sormuş ona: “Artık sen de büyü yapabiliyor musun?” “Tabii ki” demiş küçük cadı. Demiş, ama o sırada unutmuş her şeyi yeniden. Bir düşünmüş ve tekerlemeyi söylemeye başlamış: ” Karga peyniri kaptı, altı artı altı eşittir altı” der demez kuş öyle bir gülmüş ki, sırtından küçük cadıyı düşürmüş. Küçük cadı bir yığın okul çantasının arasına düşmüş. Çocuklar top oynuyormuş ve ona seslenmişler “Bizimle birlikte oynar mısın?” “Şimdi olmaz” demiş küçük cadı, “Önce öğrenmem gereken bir şey var, onu öğrenmeliyim”… Neredeyse pencereden dışarı uçacakmış. Ama neyse ki, fişi prizde takılı olduğu için çok uzağa gidememiş. Çocuklar şaşırıp kalmışlar. Onlar da büyü yapmayı öğrenmek istiyorlarmış. “Çalı süpürgesiyle bu iş daha iyi olur” demiş küçük cadı. Bunun üzerine çocuklar kumbaralarındaki parayı boşaltıp iki tane uzun saplı çalı süpürgesi satın almışlar. Süpürgelerin birini küçük cadıya vermişler Diğeri de çocuklarınmış. Küçük cadı tekerlemeyi söylemiş. El sallayıp uçup gitmiş. Çocuklar küçük cadıyı dikkatle izlemişler ve seslenmişler: “Bunu biz de yaparız”. Hep birlikte süpürgeye binmişler. Ama birden küçük cadının dediklerini unutuvermişler. Çocuklardan biri tekerlemeyi denemiş: “Karga uçtu gitti, üç artı üç eşittir altı.” Süpürge kıpırdamamış bile. Bir başka çocuk “Karga karga gak dedi, üç artı üç eşittir altı” demiş. Süpürgede hiç hareket olmamış. Bir başka çocuk bağırmış: “Karga peyniri yedi.” Bir diğeri “Karga peyniri yuttu” diye bağırmış. Hepsi heyecanla süpürgenin üzerinde öyle bir hoplayıp zıplamışlar ki, süpürge devrilmiş. Ama çocuklar hâlâ büyülü tekerlemeyi söylemeyi bilmiyorlarmış. Sen biliyor musun?…

Cyntbta Mite Gregor (Küçük Cadı Uçmayı Öğreniyor, Almancadan Çev.: Rana Sey)

12. Etkinlik

Amaçlar:

. Çevremizde bulunan ve yaşamamızla ilgili tüm canlılara, doğaya vd. duyarlı olabilme
. Çocuklara drama aracılığı ile yazın alanını sevdirebilme
. Sözel ifade becerisini geliştirebilme
. İmgesel düşünme becerisini geliştirebilme
. Beden dili ile anlatımda bulunabilme
. Sorun çözme becerisi kazandırabilme
. Küme ile çalışma alışkanlığı oluşturabilme
. Demokratik tutum ve davranışları geliştirebilme
. Küçük- büyük kavramlarını öğretebilme.

Uygulama

Sınıfın çeşitli yerlerine çocuklara ait oyuncaklar, nesneler rasgele biçimde yerleştirilir. Çocuklar içeri alındığında onlara çok dikkatli olmaları, sınıfta yürürken bu nesnelerin üzerine basmamaları, yanından ya da üzerinden geçmeleri gerektiği söylenir. Birazdan müziğin başlayacağı ve onların bu müzikle o nesnelere hiç basmadan dans etmeleri gerektiği söylenir…
Dans etkinliğinden sonra bir küçük poşet içine çocukların hep birlikte bu nesneleri doldurmaları istenir. îçine nesnelerin doldurulduğu poşet yavaş yavaş büyümektedir. Çocuklara poşet torbanın niçin büyüdüğü sorulur.

Bundan sonra “Balık Ağı” oyunu oynanır. Buna göre iki çocuk el ele tutuşacaklar, diğerleri sınıf içinde bu iki çocuktan uzak olacaklardır. El ele tutuşan çocukların görevi boş kalan diğer elleri ile diğer çocukları yakalamak ve yakaladıklarının elinden tutarak ağlarını büyütmektir. Çocuklar yakalandıkça ağ büyümektedir. Ağ büyüdükçe diğer çocukları yakalamak daha kolaylaşacaktır. Bu oyun en son kalan iki kişinin ebe olacağı şekilde birkaç kez oynanabilir.

Sonra sınıfta (ya da drama etkinlik odasında) çocuklarla çember biçiminde oturulur. “Nasılsınız, yoruldunuz mu, Balık Ağı oyununda iki elleri birbirini tutan çocuklar nasıl büyüdüler” gibi küçük sohbet tümcelerinden sonra çocuklara “Gökyüzü denilince aklınıza neler geliyor” sorusu yöneltilir (eğer ortam uygunsa, camdan gökyüzünü göstermeleri de istenebilir).

Daha sonra “gökyüzünde neler gördükleri” sorusu yöneltilir. Alınan çeşitli yanıtlardan sonra öğretmen, çocuklara Dilek Aykul Bishku’nun Gökyüzünde Beliren Tuhaf Delik adlı öyküsünün ilk tümcesini masal anlatır gibi aktarır: “Bir gün, hiç beklenmedik bir anda gökyüzünde bir delik belirdi ve küçük bir serçe bu delikten içeri düştü…”

Öykü okunduktan sonra “Gelin biz bu küçük şehrin, kasabanın içinde yaşayanlar olalım. Bir kasabada kimler bulunur.” sorusu yöneltilir (Alınacak olası yanıtlar, polis, fırıncı, doktor vb. çeşitli meslek gruplarıdır. Öğretmen bu sözcüklerin söylenmemesi durumunda hatırlatma yapabilir). Daha sonra “Sizce gökyüzündeki bu delik nasıl oluşmuş” ya da “Gökyüzündeki bu deliği kim açmış olabilir” sorusu yöneltilir (Birbirinden farklı yanıtlar gelecektir. Yanıtların büyük bir kısmı günlük yaşamda karşılaşılan durumlardan kaynaklanabilecektir. Sözgelimi, büyük uçağın ucu, yüksek minareler, havaya ateş açan adamlar vb. ).

Çocuklara sınıfın bir bölümünün kasaba olduğu, gökyüzünün ise kendileri tarafından belirlenmesi gerektiği söylenir (Öğretmen sınıfın bir yanını gökyüzü olarak daha önceden belirleyebilir). Çalışma mekânının bir yanına çocukların tümü toplanır ve diğer tarafın gökyüzü olduğu belirtilir. Diğer tarafa tebeşirle ya da bir kumaş ile bir çember çizilir. Bu, gökyüzünde beliren tuhaf deliktir. Çocuklardan biri serçe olarak seçilir. Ondan uçarak o çemberin içine düşmesi istenir. Bunu birkaç çocuk daha yineleyebilir.

Öyküye koşut olarak aktarılan her tümcenin ardından ve çocukların (sözgelimi, “siz gökyüzünde ne olmak isterdiniz” gibi sorularla) önerileri alındıktan sonra canlandırmalar yapılır ve çemberin içine düşmeleri ile çalışmanın bu aşaması bitirilir.

Bir serçe sürüsünün, bir çocuğun uçurtmasının, dev bir jet uçağının delik tarafından yutulması canlandırılır ve her defasında istekli çocukların bu canlandırmaları yapmaları istenir. Deliğe her yeni çocuk girdikçe tebeşirle ya da kumaşla yapılan çember de yavaş yavaş büyütülür…

Çocuklara “Gördüğünüz gibi delik büyüdükçe büyüdü. Sizce bu deliği nasıl kapatalım” sorusu sorulur. Bütün öneriler alınır ve bunlardan biri seçilir. Söz ge-limi “duvar örelim, gökyüzüne koca ağaçlar götürüp onlarla örelim” vb. Önerilerden biri seçildikten sonra, “Gökyüzüne nasıl çıkabiliriz” sorusu sorulur ve yine öneriler alınır. Bunlardan biri seçilir. Uçakla, merdivenlerle, balonlarla, helikopterle vb. Önerilerden biri olan merdiven seçilmişse çocukların bulundukları yer ile o çember arasına getirilir ve tüm çocuklarla birlikte teker teker gökyüzüne çıkılır. Öneri doğrultusunda delik kapatılır (Kimi çocuklar daha önceki arkadaşlarını bu delikten kurtarmak isteyebilirler, bu durumda onlar kurtarılır). Daha sonra hep birlikte yeryüzüne inilir.

Bu aşamada öğretmen öykünün tamamını çocuklara bir kez daha aktarır ve isterlerse öyküdeki terzi ve ötekilerin yaptıkları da canlandırılabilir.

13. Etkinlik

Amaçlar:

. Çevremizde bulunan ve yaşamamızla ilgili tüm canlılara, doğaya vd. duyarlı olabilme
. Sözel ifade becerisini geliştirebilme
. İmgesel düşünme becerisini geliştirebilme
. Beden dili ile anlatımda bulunabilme
. Sorun çözme becerisi kazandırabilirle
. Küme ile çalışma alışkanlığı oluşturabilme
. Demokratik tutum ve davranışları geliştirebilme.

Uygulama

Çocuklarla sınıfın her yerinde yürünür. Öğretmenin elinde bir tartım (ritim) aleti vardır. Çocuklardan, öğretmenin verdiği tartıma göre yavaş ya da hızlı yürümeleri istenir. Tartım durdurulduğunda çocuklardan, birden donmaları ve donduklarında kendilerini bir ağaca benzetmeleri istenir.

Aynı çalışma bir kaç kez yinelenir. Her seferinde çocuklara başka bir ağaç olmaları gerektiği söylenir. Çocukların ne tür ağaçlar oldukları üzerine onlarla konuşulur. Bahçeye çıkarılarak ya da pencereden çevrede gördükleri ağaçları gözlemlemeleri istenir. Onlara gördükleri ağaçların ne ağacı oldukları sorulur. Eğer çevrede ağaç yoksa öğretmen daha önceden hazırladığı çeşitli ağaç fotoğraflarını gösterip ağaçlar konusunda bilgi verebilir. Ağaçların nasıl durdukları sorulur, herkesin bildiği ya da kendi istediği bir ağaç olması istenir. Öğretmen “Ben kime dokunursam o ne ağacı olduğunu söylesin” der.

Daha sonra öğretmen “Ben bir ağacım, kim bu ağaçta ne olmak ister” diye sorar ve kendisine bir ağaç biçimi verir. Öğretmen çocuklardan tek tek bu ağacın hangi parçası olduklarını ağacın bir yanından tutarak yapmalarını bekler. “Bu kez başka bir yerde ben başka bir ağacım ve sizler de benim yapraklarım olur musunuz” der… Çocukların tepkilerine göre bu çalışma yapılır ve öğretmen ağacın farklı bir yanını söyleyerek tüm çocukları oyuna katar.

Çember biçiminde otururlar. Öğretmen çocuklara hangi canlıların yürüyebileceklerini sorar. Yanıtları aldıktan sonra ağaçların yürüyüp yürüyemeyeceklerini sorar. Öğretmen çocukların yanıtlarını alır. Daha sonra çocuklara, kendilerine okuyacağı masalda bir ağacın bulunduğunu ve bunun yürümek, gezmek isteyen bir ağaç olduğunu söyler. Onlara bu ağaçla şimdi tanışacaklarını söyler ve Aytül Akal’ın Gezmesini Seven Ağaç adlı öyküsünü okumaya başlar…

Öykünün 9- sayfasında, rüzgârın: “…. yapraklarından birini bana ver” tümcesine kadar olan bölüm masal anlatma biçiminde çocuklara aktarılır ve onlarla birlikte canlandırılır. Sözgelimi çocuklardan biri ağaç olarak, diğeri rüzgâr olarak seçilir, ötekiler de bu ağacın yapraklarıdır ve ağaç olan arkadaşın çok yakınındadırlar. Daha sonra çocuklardan birinin bu yapraklardan biri olduğu ve onun tüm çocukları öyküye koşut bir eve götürmesi istenir. Evin içine girildikten sonra yaprak olan çocuklardan bu evde neler olduğunu ağaca dönünce anlatmaları istenir. Bu çalışma hep birlikte konuşularak da oluşturulabilir ve sonuç canlandırılır. Aynı biçimde başka bir yaprak olan çocuk nereye isterse grubu oraya götürür ve önerisi dinlendikten sonra hep birlikte canlandırılır… Çalışma bağlantılı olarak birkaç hafta sürdürülebilir ve her uygulamada çocukların onları başka bir yerlere götürmesi istenir. Masala koşut olarak gidilen yerler ve oralarda olanlar da bu canlandırmalar içerisindedir. Tüm çalışmalardan sonra öğretmen isterse tüm masalı çocuklara yeniden aktarabilir. Çocuklarla birlikte oluşturulan bölümler tekrar tekrar canlandırılabilir.

14. Etkinlik

Amaçlar:
. Çevremizde bulunan ve yaşamamızla ilgili tüm canlılara, doğaya vd. duyarlı olabilme
. Sözel ifade becerisini geliştirebilme
. İmgesel düşünme becerisini geliştirebilme
. Beden dili ile anlatımda bulunabilme
. Sorun çözme becerisi kazandırabilirle
. Küme ile çalışma alışkanlığı oluşturabilme.

Uygulama

Çocuklarla çember biçiminde oturulur. Onlara “Şu anda elimde bir şey var. Eğer gözlerinizi kapatıp ona içinizden gerçekleşmesini istediğiniz bir dilek varsa söyleyebilirsiniz” tümcesi söylenir.

Aytül Akal’ın Dilek Ağacı masalı 6. sayfaya kadar çocuklara okunur ve perinin başından geçenleri; “kim peri olmak ister, kim ağaç, kim sihirli değnek” gibi sorularla, çeşitli rol dağılımının oluşmasına yardım ederek canlandırma çalışması yapılır.

Çocuklardan, çevrelerindeki ağaçları hatırlamaları, sihirli değneğin hangi ağaçta olabileceğini tahmin etmeleri istenir. Sihirli değneğin ağacın yaprakları arasında ne yaptığı, kimleri gördüğü çocuklara sorulur ve alınan yanıtlara göre küçük canlandırmalar yapılır. Daha sonra 7. sayfadan başlayarak masalın geri kalan bölümü okunur. Yaşlı çiftlerin dilekleri canlandırılır. Daha sonra öğretmen çocuklara kendi dileklerinden birini söyler (Bu dilek çocukların o an sınıfta gerçekleştirebilecekleri bir dilek olmalıdır. Sözgelimi bütün çocukların birbirlerini ya da öğretmeni öpmelerini isteme vb.).

Yine öğretmen çocuklara “Aranızda hiç yazar olmak isteyen, çocuklar için güzel kitap yazmak isteyen var mı” sorusunu yöneltir. Sınıftan ağaçların olduğu pencereden bakarak, yüksek sesle, sihirli değneğe, çocukların arasında yazarın olup olmadığı hep birlikte sorulur. Daha sonra öğretmen kendisinin bir ağaç olduğunu ve içinde sihirli değnek olduğunu söyleyerek sorularını kendisine sormalarını ister.

Bu çalışmadan bir süre sonra çocuklara gözlerini kapatmaları ve iyilik perisini düşünmeleri söylenir. Eğer ona bir şeyler söylemek isterlerse, onun hem kendi yanlarında olduğu, söyleyecekleri her şeyi onun duyabileceği, belki de dileklerinin gerçekleşebileceği belirtilir. Tüm çocuklardan etkinliğin başlangıcında olduğu gibi bir dilek tutmaları istenir. Bir süre sonra gözler açtırılır ve tüm dilekler dinlenir. Canlandırma ve drama kurallarına uygun bulananlar çocuklarla birlikte canlandırılır.

Öğretmen çocuklardan, evlerine gidince anne ve babalarına Dilek Ağacı masalını anlatmalarını ve oların da dilekleri olup olmadığını sormalarını, yoksa hep birlikte dilek tutmalarını ister. Uygulama sona erer.

Özet

Okulöncesi eğitimin en önemli araçlarından biri çocuklar için yazılan yazınsal türlerdir. Bu türlerin çocuklara okunması, onların belleklerinde belirli bir yer tutar. Yazın türlerinin kalıcılığı, çocuklann öğrendikleri ve olumlu davranışlarda bulunmalarıyla ölçülür. Bu nedenle değişik yöntem ve teknikler kullanılarak yazın türleri araç olarak kullanılır.

Çocuk Edebiyatında, çocuğu yaratıcı kılacak onun düşünsel, duygusal ve duyusal gelişimine katkı sağlayacak uygulamaların başında, eğitimde drama yöntemi gelir. Okulöncesi çağındaki çocuklann kendilerini en rahat ifade ettikleri etkinliğin oyun olduğu bilinir. Oyunun önemli bir yanı olan canlandırma, aynı zamanda dramanın da bir koludur. Canlandırma çalışmaları kendi içinde değişik süreçleri kapsar.

Düşgücünün sınırlannı genişletip, değişik duygu, macera, güzellik, çirkinlik, iyilik, kötülük gibi kavramları tanırlar. Bu da hiç kuşkusuz yaratıcı düşüncelerinin gelişmesine katkı sağlar. Sorun çözme, yeni düşünceler geliştirme, özdeşimde bulunma gibi davranışlara yönelmesi, çocuğun yaratıcı etkinliklere katılmasıyla olanaklıdır. Yaratıcı etkinliklerde bulunmaya en büyük katkı ise çocuk Edebiyatı içinde yer alan yazın türleriyle gerçekleşir. Okulöncesi dönem çocuğu keşiflerini ve öğrenmeleri, kendi duyularını kullanarak yapar. Her konuda duyarlıdır ve taklit ederek uygulamaya sokar. Öyleyse çevresindeki taklit edeceği olay ya da bireylerin duyarlılık derecesi de çok önemlidir. Bu nedenle okulöncesi eğitim ortamlarında çocuğa sunulanlar önem kazanır. Masal, şiir, öykü vb. çocuk Edebiyatını oluşturan yapıtlarda drama yönteminin kullanılması bireye küçük yaşta duyarlılık kazandırır. Çocuğun çevresinde olup bitenlere karşı ilgisini arttırır. Drama çalışmalarında yaratıcı, eğlenceli, eğlenirken eğitici ve öğretici, kalıcı sonuçlar ortaya çıkar.

Drama çalışmalarında dikkat edilmesi gereken, çocuklann gelişim düzeylerine uygun etkinlik seçmektir. Bedensel, duyusal ve duygusal gelişimleri dikkate alınmadan yapılan etkinlikler, çocuklara olumlu davranışlar kazandırmadan öte, onlann bu yönteme yabancılaşmalarına neden olur.

Yazarlar: Editör: Yard. Doç. Dr. Zeliha GÜNEŞ, Doç. Dr. Selahattin DİLİDÜZGÜN, Doç. Dr. Sedat SEVER, Yard. Doç. Dr. Ali ÖZTÜRK, Dr. Ömer ADIGÜZEL.

ÇOCUK EDEBİYATI

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu