Kurt Kanunu – Kemal Tahir

Kurt Kanunu Roman Özeti

Kurt Kanunu (roman özeti) – Kemal Tahir

Kurt Kanunu – Kemal Tahir

Kemal Tahir, 1969 yılında ilk basımı yapılan “Kurt Kanunu” romanında Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘e (Sarı Paşa) yapılacak olan “İzmir Suikastını” anlatır.

Kemal Tahir’in, aslında bu romanında eleştirdiği eski İTTİHATÇILAR’ dır… İttihat Terakki döneminde bakanlık, valilik, mutasarrıflık yapmış kişilerin bir türlü “KOMİTACILIK” ruhundan kurtulamadıkları, emirlerindeki üç beş serseriyle (Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Ziya Hurşit vb.) – kimisi kumarcı, kimisi azılı katildir bunların- Sarı Paşa’yı “öldürmek” gibi “saçma” bir işe girişmelerinin öyküsüdür roman…

Kemal Tahir, romanında bir yandan eski İttihatçıların Gazi Paşa eleştirilerini kendi ağızlarından anlatırken (bu eleştiriler: Terakkiperver fırkasının kapatılması, istiklal mahkemeleri, Tahrir-i Sukûn yasası, Gazi Paşa’nın “diktatörlüğe” özenmesi vs… Mustafa Kemal’e günümüz liberal eleştirileri… ) bir yandan da KARA KEMAL BEY’in (Nam-ı diğer “Küçük Efendi; büyük efendi Talat Paşa idi) ağzıyla, eski İttihatçıların eleştirileri birlikte verir… (Küçük Efendi, Gazi Paşa’ya suikastı öğrendiğinde İttihatçılara şöyle der : “Bir türlü, komitacılıktan kurtulup devlet adamı olamadınız, bu yüzden koca Osmanlıyı on yılda batırdınız…)

Kemal Tahir, “Kurt Kanunu” romanında “Kurtlukta düşeni yemek kanundur.” acımasızlığını yaşıyan, kıstırılan, hesaplaşan gerçek kişileri anlatıyor. Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen “İzmir Suikasti” olayına karışan ve karıştırılan tarihsel gerçek dramın romanı…

Roman üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm ”Kanlı tuzak” ikinci bölüm ”Sürek avı” üçüncü ve son bölüm ”İnsanlık sorunu” başlıkları altında romanı üç bölüme ayırmıştır.

Temel olarak her bölümde kahramanlar değişmekte veya bunlara yenileri eklenmekte ve olaylar bu değişen kahramanların diliyle anlatılmaktadır. Temel olarak roman da üç kahraman dikkati çekmektedir. Birinci bölüm Abdülkerim bey ile başlar. Abdülkerim bey İttihat ve terakkinin ünlü fedaisi Abdülhamit döneminde yüksek görevlerde bulunmuş, gözü yükseklerde olan zeki aynı zamanda da çapkın bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.

İkinci bölümde ise olaya Kara Kemal ittihatçılar arasında bilinen adıyla Küçük efendi çıkmakta Kara Kemal bey de İttihat ve terakki içerisinde bulunmuş Abdülhamit döneminde İaşe nazırlığı yapmış daha sonra ittihatçılıktan vazgeçip ticaret ile uğraşmaya başlamış ve bunun sonucunda bir banka, beş şirket sahibi olan, zeki, düşünceli, ölçülü, ilerisini görebilen bir kahramandır.

Üçüncü bölümde ise bu kahramanlara Emin bey’de katılmakta, Kara Kemal ile çocukluk arkadaşı, o da diğerleri gibi İttihat ve terakkide görevlerde bulunmuş daha sonra felsefi olarak tarafsızlığı seçmiş yine tarafsız olmak için bu suikast olayına karışmış bir kahraman.

Abdülkerim, Sarı paşayı vurduracak ve bunun için Lazistan mebusu Ziya Hurşit, Gürcü Yusuf ve Laz İsmail’i görevlendirmiştir. Onlar bu iş için Gülcemal feribotuyla İzmir’e doğru yola çıkarken onları seyretmiş ve gelecek için hayaller kurmuş, her şey yolunda giderse Sarı paşayı öldürtecek ve daha sonra hükümeti kurup başa geçecekti. Bu işte yalnız değildi Sarı Edip, Baytar Rasim, Muarif nazırı Şükrü bey de vardı. Bunları yaparken hiç bir olumsuzluğu düşünmüyor eğer başarısız olurlarsa tüm sorumluluğu Ziya Hurşit’in üzerine alacağını düşünüyordu ve Ziya Hurşit’e çok güveniyordu. Işlerin umduğu gibi gitmediği bir kaç gün sonra yanına baytar Rasim’in gelmesiyle ortaya çıktı. Baytar Rasim; Ziya Hurşit’in İstiklal Mahkemesi reisinden Üç bin lira aldığını öğrendiğini ve yine ayrıca Ziya Hurşit’I ikna edebilmek için Baytar Rasim ve Şükrü beyin yazılı bir kağıt imzaladıklarını ve bu işte Kara Kemal beyin hiç haberi olmamasına rağmen onunda bu işte olduğunu söyleyerek ikna ettiklerini anlattı. Bunları duyunca Abdülkerim bey bu işte bir iş olduğunu anladı ve olay tam netlik kazanana kadar en azından dostu Kara Kemal beyi buralardan uzaklaştırıp olay müspet bir hal alınca yine yerine dönmesini sağlaması gerektiğini düşünüyordu.

Bunun için hemen Kemal beyin Cerrah paşadaki evine doğru hareket etti ama onu nasıl buraları terk etmeye ikna edeceğini düşünüyordu. Bu düşünceler içerisinde evin kapısına geldi. Kapıyı kahya Hasip açtı, yukarı çıktı ama bu işe onu nasıl bulaştırdıklarını nasıl söyleyeceğini hiç bilmiyordu. Bir iki kez “abi gel buraları birkaç günlüğüne terk edelim bir kaç günlük tatil iyi gelir” dediyse de Kemal beyi buna ikna edemedi. Kemal bey şirketlerin ne olacağını düşünüp bunu kabul etmedi. Tam bu sırada Hasip efendi polisin büroya geldiğini ve kendisini sorduğu haberini getirdi bunu duymasıyla birlikte Abdülkerim’in benzi sarardı heyecanlandı ve titreyen bir sesle Kemal abi ne olur buradan bir süreliğine gidelim dedi ve kendisini bir şeyden haberi olmadığını ama Sarı paşaya suikast işine kendinin de karıştırıldığını söyledi. Kemal bey ilk önce kaçmanın suçu kabul etmek olacağını söyleyerek gitmek istemedi, daha sonra durumun ciddiyetini anladı ve kabul etmek zorunda kaldı. Bunun üzerine yanlarına bir miktar para alarak evden ayrıldılar. Ilk önce biraz bekleyecek ve olayların iç yüzü meydana çıkınca ortaya çıkacaklardı ve böylece uzunca sürecek bir kaçaklık dönemi başlamış oldu.

Evden çıktıklarında nereye gideceklerini bilmiyorlardı, Abdülkerim’in aklına Semra hanım geldi, Semra hanım Fındıklı’ da bir konak da kalıyordu. Bir süreliğine orada kalabilirler ve Semra Hanım’ın kendilerini ele vermeyeceğini Kemal beye söyleyerek, oraya yerleştiler. Suikast günü gazetelere baktılar ilginç olmasına rağmen gazetelerde bununla ilgili hiç bir haber yoktu. Ertesi gün gazetelerde Ataya suikast ile ilgili haberler kısıtlı olarak da olsa çıkınca durumun ehemmiyetinin farkına vardılar ve haberleri beklemeye başladılar. Gelen haberler olayın ciddi olduğunu gösteriyordu. Gazeteler olaya karışanların İstiklal mahkemesinde yargılanacaklarını ve olayla ilgili bir çok Paşa’ nında göz altına alındığını bildiriyordu. Bunun üzerine daha fazla Semra hanımın evinde kalamayacaklarını anladılar. Abdülkerim’in aklına Semra hanımın Belgrad ormanında bulunan çiftlik evine saklanma fikri geldi. Çiftlik evde saklanacaklar ve oradan bir fırsatını bulurlarsa bir taka ile yurt dışına çıkacaklardı. Bu arada kahya Hasib’i ise kendilerine saklanacak güvenli bir yer bulması için görevlendirdiler.

Hasib hangi kapıya gittiyse geri çevrildi. Hasip efendi bunları Kemal beye söyleyince Kemal bey ne kadar serveti olursa olsun aslında ne kadar fakir olduğunu ve ne kadar zavallı olduğunu, meğer kumdan kalelere sığındığını anladı. Hasip ağa bunları yaparken Abdülkerim ve Kara Kemal bey köylü kılığında Belgrad ormanlarındaki çiftliğe yerleşirler. Çiftliğe yerleştikten bir süre sonra bunların köylü olmadığını anlayan ve de devletin başlarına koymuş olduğu ödülü almak isteyen Şaban efendi adında bir kişi ihbar eder, ihbar haberini Abdülkerim bu haberi iki saat öncesinden öğrenip Jandarma ile çarpışarak Kemal bey ile kaçmayı başarırlar. Bundan sonra Abdülkerim’i Sulukule de bir çeri başı kabul eder Kemal beyse eski arkadaşı Emin beye sığınır. Emin bey’in olaydan haberi yoktur, içeriye de kız kardeşi Perihan hanım almıştır. Daha sonra kız kardeşi durumu anlatır, Emin bey yakalandıklarında asılacakları kesin olan bir kişiyi kabul etmemenin ahlak anlayışı ile bağdaşmayacağını düşünerek Kemal beyi kabul eder. Bu arada haklarında verilecek kararda az çok belli olmuştur, bir yandan dönemin kritiğini yaparlarken öte yandan da İngiltere ve Almanya konsolosluğuna başvurarak sığınma talebinde bulunurlar ama bu istekleri bu ülkelerce kabul edilmez .

Yurt dışına çıkma planları yaparken polis Kemal bey’in bulunduğu eve baskın yapar ve Kemal bey baskında teslim olmak yerine intihar etmeyi seçer, Emin bey ise “suçluları saklamak” suçundan istiklal mahkemesine çıkartılır, savunmasında tarafsızlığını olayla ilgisinin olmadığını söyler ve beraat eder. Bu arada olanlardan sonra zihnini bir şeyler kurcalar burada acaba Kemal bey yakalanmasından bizi sorumlu tutuyor mudur diyerek iç hesaplaşmasına gider ve zihninde oluşan sorulara cevap arar.

Sonuç olarak; Kemal TAHİR bu romanıyla Cumhuriyet tarihimizin karanlık olayına ışık tutmaya çalışmış olup, dönemin kısır iç çekişmelerini, hesaplaşmalarını, duru bir Türkçe ile kaleme almış olduğu bu roman, tarihi romanları sevenlere önerilir.

Ayrıca bakınız:

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu