Âşık Dertli

Âşık Dertli Kimdir?

Âşık Dertli Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Aşık Dertli (d. 1772, Bolu – ö. 1846, Ankara) Halk ozanı

Âşık Dertli

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?

Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok, kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde?

Bolu ile Gerede arasında Yeniçağ bucağının Şahnalar köyünde 1772 yılında doğan Dertli, 1846 yılında Ankara’da ölmüştür. Mezarı Gerede yakınlarında Esentepe’dedir. Sonradan anayol üzerinde bir tür “Anıtmezar” yapılmıştır.

Dertli’nin asıl adı İbrahim’dir. Babası Ali adlı bir çiftçidir. Dertli’nin babasının ölümünden sonra köyün Halil Ağası küçük yaşta babasız kalan Dertli’nin babadan kalma tarlasını, mallarını davarlarını elinden alır. Dertli de, yakın köylerden birindeki akrabalarının yanına gitmek zorunda kalır.

Sonraki yaşamı özetle şöyle: Üç yıl İstanbul’da, Konya’da, on yıl Mısır’da kalmış. Sonra yine köyüne dönmüş evlenmiş. İki oğlu olmuş. Ama Dertli, birazda ozanlığının verdiği dürtülerle olsa gerek, alıştığı başı boş gezginciliğinin dürtüsüyle yine yollara düşmüş. Orta Anadolu’da dolaşmış. 1826’da İstanbul’a gitmiş, kısa süreli birkaç memurluk yapmış, sonra da Ankara’ya gitmiş, orada ölmüş.

Dertli’nin ilk takma adı “Lütfi”dir. Genellikle, kullandığı “Dertli” takma adının yaşamının güçlüklerinden geldiği söylenir, ama bir başka söylenti de bir sevi yüzünden kendisini usturayla öldürmeye kalkıştığı için “Dertli” adını aldığı yolundadır. Dertli hem aruz, hem hece ölçülerini kullanmıştır. Divanı vardır. Ancak, asıl ününü, ozanlık değerini hece ölçüleriyle yazdığı şiirlerinde göstermiştir. Bektaşi’dir. Tekke ve Divan edebiyatım çok iyi bildiği anlaşılıyor. Divan edebiyatını bilmesi, kent kültürüyle ilişki kurması Dertli’nin de dilinde, söyleyişinde bu kültürün izlerini bırakmıştır. Dertli’nin Gevheri, Aşık Ömer, Fuzuli gibi ozanlardan etkilendiğini gösteren belirtileri bulma olanağı vardır.

Çağının ünlü yaygın, kişiliği etkin birkaç ozanından biri olduğu kuşku götürmez. Tek kitabı Dertli Divanı birkaç kez basıldı.

Dertli, badeli âşıklarımızdandır. “Otuz dokuz gün hizmetinde kusur etmediği gezginci bir derviş de İbrahim’den kırkıncı gün sabahı bir bardak su istemiş. İkinci bardağı İbrahim’e besmele ile içirmiş, işte âşıklık ilmini bu bir bardak sudan almış ve badeli âşık olmuştur.” (Berberoğlu 1955: 4, Yardımcı 2009: 270-271). İlk şiirlerinde Lütfi, Mısır dönüşü sonrasında söylediği şiirlerinde ise başından geçen çeşitli olaylar sebebiyle Dertli mahlasını kullanmıştır. Hem aruz, hem de hece vezniyle şiirler yazmıştır. Bunlar arasında hece ile söyledikleri daha başarılıdır. Fes ve saz üzerine söylediği şiirleriyle ünlenmiştir. Aruzlu olan şiirlerinin dili ağırdır. Şiirlerinin ana temasını din ve tasavvuf, beşerî aşk, sosyal ve toplumsal konular, hiciv ve mizah, tabiat ve tabiat güzellikleri, gurbet, hasret, dert, sıkıntı, vb. oluşturmaktadır.

Dertli biraz da mensubu olduğu Bektaşi tarikatının etkisiyle, Hazreti Ali’ye aşkla bağlanmıştır. Dertli’nin yolundan giden âşıklar gelecekte bir âşık kolunun oluşmasını sağlamışlardır. Bu âşık kolunda Geredeli Figanı, Mudurnulu Yağcı Emin, Çankırılı Pinhanî, Çankırılı Cudi, Ilgazlı Naili ve Kastamonulu Yorgansız Hakkı gibi Bolulu, Çankırılı ve Kastamonulu âşıklar yetişmiştir. Dertli yaşadığı dönemin şairlerinden Everekli (Develili) Seyrânî, Erzurumlu Emrah ve Bayburtlu Zihnî ile birlikte değerlendirilmelidir. 1845 yılında Ankara’da vefat edip oraya defnedilen Dertli’nin kabri, 105 yıl sonra Yeniçağa’ya taşınmıştır.

Âşık Dertli’nin Şiirlerinden Örnekler

ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE? (Taşlama)

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?

Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde?

Venedik’ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allahın şaşkın kulu
Şeytan bunun neresinde?

İçinde mi, dışında mı
Burgusunun başında mı
Göğsünün nakışında mı
Şeytan bunun neresinde?

Dut ağacından teknesi
Girişten bağlı perdesi
Behey insanın teres’i
Şeytan bunun neresinde?

Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok, kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde?

KARŞI

Havalanma telli turnam
Uçup gitme yele karşı
Zülüflerin tel tel olmuş
Döküp gitme yele karşı

Davlumbaza vur turayı
Dünden avladık burayı
Getir oğlan boz kulayı
Binem gidem yare karşı

Şahinim var bazlarım var
Ördeğim var kazlarım var
Yare tenha sözlerim var
Diyemem agyâra karşı

Dertli der ki dünya fani
Seni seven n’eyler malı
Yakışmazsa öldür beni
Yeşil giyin ala karşı

BENİ

Sakiya camında nedir bu esrar
Kıldı bir katresi mestane beni
Şarab-ı lalinde ne keyfiyet var
Söyletir efsane efsane beni.

Refet nikabını ey vech-i enver
Zulmette gönlümüz olsun münevver
Şarab-ı lalinin lezzeti dilber
Gezdirir meyhane meyhane beni.

Aşıkın çok bela gelir başına
Tahammül gerektir adu taşına
Şem -i ruhsarına aşk ateşine
Yanmada seyretsin pervane beni.

Bakmazlar Dertli’ye algındır deyu
Hakikat bahrine dalgındır deyu
Bir saçı Leyla ‘ya mecnundur deyu
Yazdılar deftere divane beni.

ABDALDIR

Abdallığın binasını sorarsan
Allah bir Muhammed Alî abdaldır
Hakıykat ilminin aslın sorarsan
Cümle ululardan ulu Abdaldır.

Ben bu Abdallıktan gerüye kalmam
Tuttum Abdallığı elden bırakmam
Hem Hadîce hem Fatîma hem Selman
Kemer-bestelerin beli Abdaldır

Muhammed kırklara bir hayal gördü
Ol hayal ne imiş aslına erdi
Firdevs-i a’lâdan içeri girdi
Öten bülbüllerin dili Abdaldır

Muhammed kırklara belî bes dedi
Alî’yi görünce Allah dost dedi
Hak Muhammed Abdal olmak istedi
Muhammed Alî’nin yol Abdaldır

Dertli kemter anladın mı hisabı
Seyyid Battal Gazi Abdülvehhâb’ı
Hem doksan bin halifenin sahabı
Hünkâr Hacı Bektaş Velî Abdaldır.

OLSAK DA BİR OLMASAK DA

Harâba kul olduk bezm-i elemde
Abat olsak da bir, olmasak da bir!
Düştük çare nedir dâma âlemde
Azat olsak da bir, olmasak da bir!

Aşk oduna yanmış ciğer-kebabız
Hicr ile giryânız, dide pür-abız
Yapılmış, yıkılmış, hane-harabız
Bünyat olsak da bir, olmasak da bir!

Bir Şirin elinden aşk meyin içtik
Hak ile batılı farkedip seçtik
Varlık dağlarını deldik de geçtik
Ferhat olsak da bir, olmasak da bir!

Ey Dertli âlemde biz şah-ı diliz
Hak’tan hakikatten âgâh-ı diliz
Tarik-i esrâra ervah-ı diliz
İrşat olsak da bir, olmasak da bir!

YAZAR

Aşk ehline derman sordum âlemde
Ne Eflâtun bilir ne Lokman yazar
Erbâb-ı aşk olan kalır matemde
Anların ahvâlin perişan yazar

Bulunmaz âlemde böyle dilrubâ
Aşk ü muhabbeti başlara belâ
Münkiri öldürmek sevaptır ammâ
Zâlim kadı üstümüze kan yazar

Dertli aşk yolunda olmuştur gulâm
Mastur cebîninde harf-i eliflâm
Hâkimler hakkında yazamaz ilâm
Yazarsa fermanım Âlîşan yazar

GİTSİN

Yürü gönül yürü dostundan kalma
Daim hatırını soruver gitsin
Eski düşman sakın dost olur sanma
Arkasından bıyık buruver gitsin

Eğer arif isen dünyadan el çek
Yalan meydan aldı tükendi gerçek
Baktın bir düşmanın seni serecek
Sakalına piyaz veriver gitsin

Ey Dertli bu alem dost düşman olur
Kişi sevdiğine son pişman olur
Öfke baldan tatlı çok ziyan olur
Hayr et yüzün hake sürüver gitsin

YÂR

Hatırlayıp sual etmez halimden
Kirpikleri kara kalem kaşlı yar
Zikr ü fikri gitmez benim dilimden
Anadan gülmedik garip başlı yar

Esb-i aşka süvar olsam yakışmaz
Hun-i didem deryalara karışmaz
Çoktan beri küsülüdür barışmaz
Benim ile mercimeği taşlı yar

DERTLİ seril sefil gurbet ellerde
Beyhude şöhreti gezer dillerde
Paşam gelir deyü gözü yollarda
Elleri kınalı gözü yaşlı yar

NE DEDİ?

Bâd-ı sabâ benim hasb-i hâlimden
Varıp nazlı yâre dedin, ne dedi
Cünun-u aşk ile âşık-ı şeyda
Geziyor avâre dedin, ne dedi

Ne vakt idi dost iline varışın
El bağlayıp divanına duruşun
Derdiment Dertli’yi anıp soruşun
Gamzesi gaddâre dedin, ne dedi

OK GİBİ HUBLAR

Ok gibi hublar beni yaydan yabana attılar
Bilmediler kadrimi ucuz pahaya sattılar
Neydi vaktında güzeller buseler vadettiler
Bir söz ile hasılı şu gönlümü aldattılar

Hani ya sadık deyu methettiğin ol nevcivan
Dün gece o dilberi bir badeye oynattılar
Gördüm o huri sıfat ağyar ile ülfet eyler
Hasetinden Derdli’yi toplar gibi patlattılar

KARŞI

Havalanma telli turnam
Uçup gitme yele karşı
Zülüflerin tel tel olmuş
Döküp gitme yele karşı

Davlumbaza vur turayı
Dünden avladık burayı
Getir oğlan boz kulayı
Binem gidem yare karşı

Şahinim var bazlarım var
Ördeğim var kazlarım var
Yare tenha sözlerim var
Diyemem agyâra karşı

Dertli der ki dünya fani
Seni seven n’eyler malı
Yakışmazsa öldür beni
Yeşil giyin ala karşı

KALDI

Vefasın görmedim ol şûha meftûn olduğum kaldı
Düşüp sevdasına âlemde mahzûn olduğum kaldı
Görüp gözyaşına rahm etmedi devletlü sultânım
Döküp âb-ı sirişki dîde pür-hûn olduğum kaldı

Cefâ vü cevrine râzî olurdum ben ol dildârın
Ana vad’etdiğim cân işte, medyûn olduğum kaldı
Ümîdim Derdli’ye dermân edersen der idim hâlâ
Senin derdinle şâhım derdi efzûn olduğum kaldı

VAR (Kalenderi)

İkbale zeval erse ne var,sende kemal var
Mağrur-ı kemal olma ki ardınca zeval var

Her bir kişinin talii devlette bir olmaz
Bir lokması yoktur ki yesin bunca rical var

Ahval-i perişanımı hiç de sorma efendim
Vallahi beğim boynuna, bu işte vebal var

Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam
Viran olası hanede evlad ü ıyal var

Dur olmayı ister mi kişi öz vatanından
Ey DERTLİ-i biçare bu esrarda ne hal var

DEDİ

Bir rum güzeline oldum mübtela
Teşne dil’laline kanayım dedi
Kaşlar şöyle dursun gözler bin bela
Gönül ateşine yanayım dedi

Dedim Ela do moni kilisa
Tasvir-i Meryem’le sureti İsa
Dedim ki Ela do na sefiloya
Papas sto heri mu Panayam dedi

Dedim ey bi vefa girme kanıma
Şemşir-i cevrinle kıyma canıma
Teslim-i tam ile geldi yanıma
Deretli’nin derdini sınayım dedi

Halk Edebiyatı

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu