Elhan-ı Şita Şiiri – Cenap Şahabettin

Elhanı Şita Şiiri İncelemesi

ELHAN-I ŞİTA (Kış Nağmeleri)- Cenap Şahabettin

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karlar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar…
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,

Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! –
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter…
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! –
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid…
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi…

Cenap Şahabettin (1870 -1934)

Elhan-ı Şita Şiiri – Cenap Şahabettin

Konu: Kış manzarasının tasviri yapılmıştır.

İzlek: “Şiirde kaybolan bir saadetin hüznü hâkimdir. Düşen karlara, bahara ait sevimli unsurların zavallı hâtırası karışıyor. Kaybolan bahar ile bir kader gibi çökmekte olan kış arasında âdetâ bir trajedi cereyan ediyor.” Tema olarak şiir baştan sona bahar ile kış mevsiminin mücadelesini ve en sonunda kış mevsiminin üstün gelmesini işler.

Düşünce: Hakim olan düşünce “ Ruh-i kâinat”tır. Tabiatı hassas kılmaktır.Psikolojik intiba, imajların içinde gizlidir.Saadet ile hüzün duygusu birbirine karışmıştır.Şiirin içindeki bahar mevsimine ait unsurlar saadeti, kış mevsimine ait unsurlar da hüznü temsil ve telkin etmiştir.

Olay: Şiir manzum bir hikaye örneği göstermez, saf şiirdir.Şiir kış mevsiminde herhangi bir günde yağmaya başlayan karın aralıklarla devam etmesini ve en sonunda bahara ait unsurların karlar tarafından yenilgiye uğratılmasıyla sonuçlandırılıyor.

Varlık: Somut varlık olarak kar, kelebek, baykuş, güvercin, çiçek gibi nesnelerin yanı sıra soyut varlıklara ve soyutlamalara başvurmuştur.Bahar mevsimine ait olan varlıkları kışa tezat oluşturabilmek için kullanmıştır.Kuşlar, çiçekler, bulutlar şiirde fonksiyoneldir.

Duygu: “ Galip duygu , kaybolan bir saadet duygusu veya melânkolidir.” Şâir, karlı bir kış manzarası karşısındadır.Bazen bir kuşa, bazen bir melek kanadının saçağına, bazen de bir ak başlı baykuşa benzettiği karların teşkil ettiği kış manzarası, şâire baharı düşündürür; hayalinde bahara ait çağrışımlar canlanır.Bahardaki canlılığın yerine, kışın sessiz ve hareketsiz, tek renkli manzarasının hâkim olmasından doğan hüzün, karlara bağlanan ağlamak fiilinin tekrarlanmasıyla hissettiriliyor.

Görüntü: Nesnel Görüntü:Şiirde nesnel görüntü yok.Kelebek, güvercin, çiçek, baykuş gibi tabiat varlıkları somut, nesnel, beş duyuyla algılanan görüntüleriyle tasvir edilmiyor.Şairin amacı da zaten bu varlıkların tabii görünen özelliklerini vermek değil.Bu bahara ait unsurlardan hareketle kış mevsimini ve karı bize daha iyi sunabilmiştir.

Öznel Görüntü: Şâir, tabiat varlıklarını öznel bir görüntü içinde sunuyor.Bu şiir bir tabiat tasviri olmakla beraber, buradaki tasvir objektif değildir.Şâir görülen manzara ve tabiat olayı ile kendi duygularını birleştirmiş ve bize öylece sunmuştur.

Beyitlere Açılım ve Simge –İmge Yapısı:

1.Bölüm:
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karlar

(Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş… Eşini yitirmiş bir kuş gibi kar.) Şâir bu dizelerde karların uçuşunun tasvirini yapmıştır.Karları beyaz titreyişler halinde, dumanlı uçuşları olan eşini yitirmiş kuşlara benzetmiştir.Buradaki benzetme hem şekil yönüyle hem de hissi yönüyle işlenmiştir.

2.Bölüm:
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar…
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

(Karlar geçen ilkbaharı arıyor.Ey gönüllerin çılgın şarkıları, ey güvercinlerin cıvıltıları!İşte o baharın ertesi, şu görünen manzaradır: Karlar, yeryüzünü bir derin sessizlikle kapladılar ve her an, için için ağlıyorlar.) Bu beyitlerde şâir eskiye dönerek bahara ait unsurları hatırlıyor.Baharda söylenen şarkılar, güvercinlerin cıvıltıları, mevsimin getirmiş olduğu güzellikler bir bir gözünün önünden geçiyor. Karları bu güzellikleri kapladıkları için kişileştirerek için için ağlayan bir insana benzetiyor.Kaybolmaya başlayan bir saadet duygusu yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştır. Şâir bu bölümü karların tasviri ile bitirir.

3.Bölüm:
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar

(Ey uçarken düşüp ölen kelebek! Bir melek kanadının beyaz saçağını andıran kar, seni şimdi solgun bahçelerde arıyor.Bahar vakti çiçeklerin üstünde ipekli bir yelpaze gibi açılıyordun.Şimdi ise ölüsün ve cesedinin üstünde parça parça karlar uçuşmaya başladı. O karlar ki gökyüzünden düşer düşer, ağlar…)Şâir bu dizelerde tekrar bahara ait unsurları işlemiştir.Bahar vakti çiçeklerin üstünde dolaşan dolaşan bir kelebeği hatırlamış ve karların düşmeye başlaması ile bu hayali kaybolmuştur zira o çiçekler artık karlarla kaplıdır ve kelebek ölmüştür.Burada kaybolan saadet duygusu daha belirgin bir şekilde işlenmiştir.Karları şâir bir meleğin kanadının beyaz saçağına benzeterek onlara kutsallık yüklemiştir.Tekrar karların tasviri yapılmıştır.Saadet duygusu ile melankolinin savaşı devam etnektedir.

4.Bölüm:
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! –
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.

(Ey kuşlar!Sizler uçup gittiniz.Şimdi ak başlı baykuşlara benzeyen kar, sizi dallarda ve yuvalarda arıyor.Gittiniz gittiniz, siz ey kuşlar!Şimdi yuvalar, baştan başa boş kaldı.Havada uçup uçup ağlayan karlar, o yuvalarda sessiz ve şikâyetsiz yetimler gibi kalmış olan mavi tüyleri kovalıyor.)Bilindiği gibi kış mevsimi ile beraber kuşlar daha sıcak yerlere göç ederler ve geriye bölgesini terk etmeyen baykuşlar ve kuşlardan geriye kalan tüylerdir. Bahardan kalan bu hatıralar şâirin kış manzarasını vermesinde etkili olmuştur.Sonra gene yağmaya devam eden karı tasvir etmiştir.Bahardaki canlılığın yerine, kışın sessiz ve hareketsiz, tek renkli manzarasının hakim olmasından doğan hüzün, karlara bağlanan ağlamak fiilinin etkisiyle hissettiriliyor.

5.Bölüm:
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter…
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! –
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid…
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi…

(Ey kış seması! Elinde taze bulut, güvercin kanadı ve yasemin yaprağı yani bunlara benzeyen kar, yığın yığındır. Ey sema!Tabiatın canlı ve hareketli akışı durmuştur.Şimdi bütün tabiat, sessiz ve hareketsiz bir uykuya dalmıştır.Yeşilliğinden soyunmuş olan toprak, siyah renklidir.Sen bu kara toprağın üstüne beyaz, lekesiz ve şeffaf çiçeklerini (karlarını) dök!Ne yaprak, ne bir çiçek var; şimdi her koruluk ümitsiz ve siyah renkli bir gölgeler yığını halinde …Ey kış semasının eli!Durma durma, bu karanlık koruların üstüne (karlarınla)beyaz bir örtü çek.Karlar, göklerden emeller gibi dökülüyor.Ve her yanda hayalim gibi dökülüyor.Ve her yanda hayalim gibi uçuşuyor… Emellerin, dileklerin yükseldiği, kabul veya reddolunduğu yer göklerdir, veya böyle olduğuna inanılmıştır.Bu sebeple şâir bembeyaz ve tertemiz görünüşüne bakarak karla emeller arasında benzerlik kuruyor.Karların dört bir yanda savruluşunu ve hayalin zaman ve yerle kayıtlı olmayan uçuculuğuna benzetiyor.Bazen sessiz bir rüzgarın temiz kanadında, bir an için uyuklar gibi durur, sonra titrek ve ürkek bir şekilde soldan sağa sağdan sola uçarlar.Bazen tüyler gibi uçuyor, bazen de dökülüyorlar.Karlar, sessizliğin duâya benzer , mırıltılı şarkılarıdır.Karlar, ilâhî âlemin, meleklere has bahçelerin çiçekleridir…Ey gökyüzünün eli!Ey kış mevsiminin eli!Ey bolluk ve cömertliğin eli!Kara toprağın üstüne, bahar çiçeklerinin yerine beyaz karları, kuş cıvıltılarının yerine de ümit sessizliğini dök!…)

Bu bölümde şâir bahara ait unsurlara yer vermemiştir.Önce kışa hitap sonra karların düşmesinin tasviri sonra gene kışa hitap ile bu bölümü bitiriyor.Şiir kışın bahara, melânkolinin saadete galebe gelmesiyle sonuçlanıyor. Bu şiir bir tabiat tasviri olmakla beraber , buradaki tasvir objektif bir tasvir değildir.Şâir görülen manzara ve tabiat olayı ile kendi duygularını birleştirmiş ve bize öylece sunmuştur.

Nazım Şekli: Şiir mısraların kümelenişi itibariyle karışık düzenli serbest bir şekle sahiptir.Muhteva ile birlikte kurgulanmıştır. “ Elhân-ı Şitâ’nın dış şekli, tamamen müzikal bir karakter arzeder.Fakat bu musikî prensibi sadece dış şekle değil, iç şekle, muhtevanın düzenlenmesine de hâkimdir.Bahara ve kışa ait muhtelif unsurları birer “leit-motif” gibi kullanan Cenab, onları karların yağış hareketlerine uygun şekilde münavebeli bir hareket içinde ele alıyor.”

Dil: Servet-i Fünûn döneminin özelliklerini gösterir ve dili ağırdır.Şiirde çokça tamlamaya , sıfatlara , mecazlara yer verilmiştir.

Üslup: Şâir kaybolan saadet duygusunu belirli bir ahenk düzeni içerisinde vurgulamıştır.İzlenimlerinden algıladıkları kendi ruhuna ait tasavvurları birleştirmiştir.Edebi sanatlara, mecazlara, sıfat terkiplerine sıkça başvurmuştur.Yer yer hitabet üslubuna da başvurmuştur.

Âhenk: Şiirde ince bir musikî vardır.Ünlü ve ünsüzler belirli bir tertibe göre dizilmişlerdir.Bu konuda Mehmet Kaplan şöyle der: “Şiirde âdeta “lâ” sesini veren kelime “kar” dır.Seçilen kafiyelerden büyük bir kısmı ona uyuyor. “Arar, ağlar, kuşlar, yuvalar, kovalar, uçarlar”.Mısraların içi “r” sesini ihtiva eden birçok kelimelerle kaynaşır: “lerze, serd, kebûter, bahar, derin, yeri, rîşe, mürde, düşer, dallar, serteser, tüyler”.Kışın hâkim olduğu kısımlarda ise sert ünsüzleri ihtiva eden kelimeler çoğalıyor ve aliterasyon yapılıyor.” Kelime sentaksına büyük önem vermiştir.Musikîyi yaratan unsurlardan biri de tekrarlardır.Şâir sıkça vezin ve şekil tekrarları yapmıştır.Sıkça kullanılan heyecanı ifade eden ‘ey’ ile başlayan mısralarda âhenk oluşturmuştur.

Kafiye: Cenab Şahabeddin’in klasik ahenk unsurlarından kafiyeye ve vezne kuvvetle bağlı bir şairdir. Âhenk sağlamak için bol miktarda kafiyeye başvurmuştur.Tam kafiye, yarım kafiye sıkça başvurmuştur.Kelimeleri bir müzikalite oluşturabilmek için adeta seçmiştir.

Vezin: Elhân-ı Şitâ’da Aruz vezninin  şu kalıpları kullanılmıştır:
1. Feilâtün mefâilün feilün
(fâilâtün) ( fâ’lün)
2.Mef’ûlü fâilâtü mefâilü fâilün
3.Mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün

Şâir bu karışık kalıpları kullanarak muhteva ile şekli birleştirmiştir.Karların hareketini hem tasvir ederek hem de vezinleri kullanarak bizlere göstermiştir. Adeta bir ressam gibi çizmiş olduğu kar tasvirine seçmiş olduğu fiiller ve vezin sayesinde canlı bir hayat sahnesini bizlere sunmuştur.

Kaynakça:
Mehmet Kaplan,Şiir Tahlilleri1 Dergah Yayınları Mart 2006 İstanbul
Prof.Dr.Nurullah Çetin Şiir Tahlilleri 1 Öncü Kitap Ankara 2009
Ali İhsan Kolcu Servet-i Fünûn Edebiyatı Salkımsöğüt Yayınları Ankara 2005
Dr. Hasan Akay Servet-i Fünûn Şiir Estetiği (Cenab Şehabeddin’in Gözüyle) Kitabevi Yayınları İstanbul 1998

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu