Stephane Mallarme

Stephane Mallarme Kimdir?

Stephane Mallarme Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Mallarme, Stephane (d. 18 Mart 1842, Paris, Fransa – ö. 9 Eylül 1898, Valvins, Samois-sur-Seine, Fransa)

Stephane Mallarme

Stéphane Mallarmé, Paul Verlaine‘le birlikte sembolist (simgeci) şiirin kurucusu ve önde gelen temsilcisi olan Fransız şair.

Mallarme, Beş yaşında annesini, ardından 1857’de kız kardeşi Maria’yı, 1863’te de babasını yitirdi. İlk şiirlerinden başlayarak dile getirdiği, gerçekliğin katı dünyasından başka bir dünyaya kaçma özlemi, büyük ölçüde bu olaylara bağlanabilir. Bu özlemin şiirinin kalıcı temalarından biri haline gelmesinde ise yaşamının sonraki yıllarında çektiği sıkıntıların payı olabilir. 1862’nin ikinci yansıyla 1863’ün ilk aylarında Londra’da İngilizce öğrendikten sonra öğretmenliğe başladı. Öte yandan mali durumu, özellikle de evlendikten (1863) ve çocukları Genevieve (1864) ile Anatole (1871) doğduktan sonra iyice kötülemişti. Durumunu düzeltmek için ek işler yapmaya başladı; birkaç aylığına bir derginin yayın yönetmenliğini üstlendi (1874), bir ders kitabı yazdı (1877), bir başka ders kitabını da çevirdi (1880). Bu arada oğlu Anatole uzun süren bir hastalıktan sonra 1879’da öldü.

Mallarme, çektiği bütün sıkıntılara karşın şiir yazmayı sürdürdü. 1862’de dergilere göndermeye başladığı ilk şiirleri, Charles Baudelaire‘in etkisini taşıyordu. Baudelaire yeni yayımlanan Les Fleurs du mal (Kötülük Çiçekleri) adlı kitabında, Mallarme’nin de zihnini meşgul eden gerçeklikten kaçış temasına ağırlık vermişti. Bununla birlikte Baudelaire’in kaçış özlemi daha çok duygusal ve tensel özellikler taşıyor, herkesin “bolluk, huzur ve zevk” içinde yaşayacağı tropik adalar ve insana huzur veren manzaralarla dolu belli belirsiz bir düşe dayanıyordu. Mallarme ise aynı temayı daha çok zihinsel yönüyle ele aldı. İdeal dünyanın doğasını ve gerçeklikle ilişkisini çözümleme konusundaki kararlılığı, sırasıyla 1864’te ve 1865’te yazmaya başladığı Herodiade ve L’Apresmidi d’un faune adlı dramatik şiirlerinde belirgindir. L’Apresmidi d’un faune çeyrek yüzyıl sonra Claude Debussy’nin ünlü prelüdüne esin kaynağı olmuştur.

Mallarme 1868’de gerçekliğin ötesinde yalnızca hiçlik olduğu, ama kusursuz biçimlerin özünün ancak bu hiçlikte bulunabileceği sonucuna vardı. Şairin görevi bu özü algılamak ve ona kesin bir biçim kazandırmaktı. Böylece şair var olan gerçekliği betimleyip şiire aktarmakla yetinen bir manzume yazarı olmaktan çıkacak, bir şeyi yoktan var eden gerçek bir Tanrı olacak ve Mallarme’nin kendi deyişiyle, var olan “bütün buketlerde eksik olan ideal çiçeği” okura sunacaktı. Bununla birlikte nesnelerin özüne biçim vermek, yani gerçek bir çiçeği betimlemekten çok, “çiçeksilik” kavramını yaratmak, dilin bütün kaynaklarını büyük bir incelikle ve bütün karmaşıklığıyla kullanmayı gerektiriyordu. Mallarme yaşamının geri kalan bölümünü bu kuramını uygulamaya adadı: Grand Oeuvre (Büyük Yapıt) ya da Le Livre (Kitap) adını verdiği yapıtı üzerinde çalışmaya başladıysa da yapıt yalnızca bir tasan olarak kaldı.

Mallarme yaşamının değişik dönemlerinde gerek temaları, gerek dili uyancı kullanımları açısından Grand Oeuvre tasarısıyla bağlantılı bir dizi şiir yazdı. Bunların başlıcaları Charles Baudelaire, Edgar Allan Poe, Richard Wagner, Theophile Gautier ve Paul Verlaine’e yazılmış ağıtlardı. Mallarme’nin kendisine ısmarlanan bu şiirleri yazmayı kabul etmesinin önemli bir nedeni, ağıt türünde işlenen geleneksel temayı (insan ölür ama yapıtıyla yaşamayı sürdürür) kendi inançlarına (gerçekliğin ötesinde yalnızca hiçlik vardır, ama şiir bu hiçliği aşabilecek güçtedir) yakın bulmasıydı. Mallarme’nin değişik dönemlerde yazdığı ikinci bir grup şiir ise onun şiirde amaçladığı ve yaptıklarıyla ilgili düşüncelerini yansıtır. Bu şiirler arasında, “Prose (pour des Esseintes)” adlı yapıtıyla “Le Vierge, le vivace, et le bel aujourd’hui”, “Ses purs, ongles tres haut dediant leur onyx” ve “A la nue accablante tu” adlı soneler sayılabilir.

Mallarme’nin Grand Oeuvre ile bağlantılı bu şiirlere ek olarak, ideal dünya arayışına ters düşmekle birlikte ustası olduğu büyülü dille yazılmış bir grup şiiri daha vardır. 1884-90 arasında sevgilisi Mery Laurent’e yazdığı sonelerden oluşan bu dizide, özellikle de “Quelle soie aux baumes de temps”, “Victoriesement fui le suicide beau” ve “Le Chevelure d’une flamme” adlı şiirlerinde gerçeklikten duyduğu büyük hoşnutluğu dile getirir. Mallarme’nin o dönemde yaşamla daha barışık olduğu anlaşılmaktadır. Bunun nedeni yalnızca Mery Laurent’le ilişkisi değil, aynı zamanda kendini dönemin önde gelen şairlerinden biri olarak çevresine kabul ettirmiş olmasıdır. Verlaine, Les Poetes maudits (1884; Lanetli Şairler) adlı yapıtında dönemin birçok şairinin yanı sıra Mallarrne’den de söz etmekte, J.-K. Huysmans A rebours (1884; Tersine) adlı romanında ona övgüler düzmektedir.

Paris’teki küçük dairesinde düzenlediği toplantılara çağın tanınmış yazarları, ressamları ve müzikçileri katılmakta, hepsi de onu dinlemeye, düşüncelerini öğrenmeye can atmaktadır. Bütün bunlar, Mallarme’nin ideal bir dünyaya sığınma arzusunun eski yoğunluğunu yitirmesine yol açmış olabilir. Nitekim, ölümünden bir yıl önce yayımlanan Un Coup de des jamais n’abolira te hasard (1897; Zarla Şans Dönmeyecek, 1985) adlı yapıtında yapamadıklarını değil, yaptıklarını öne çıkararak kendini avuttuğu görülür. Tamamlanmış olsaydı bile Grand Oeuvre’ün zaten halkın ilgisini çekmeyeceğim, ayrıca öteki yapıtları sayesinde şiire yaratıcı bir işlev kazandırmada bir ölçüde başarılı olduğunu öne sürer.

Mallarme’nin Oeuvres comptetes’i (Bütün Yapıtları) 1945’te Henri Mondor ve G. Jean-Aubry tarafından yayına hazırlanmış ve birçok kez yeniden basılmıştır. H. Mondor, J.P. Richard ve L.J. Austin’in yayına hazırladığı mektupları ise Correspondance (1959-69; Yazışmalar) adıyla üç cilt olarak yayımlanmıştır. H. Mondor’un Vie de Mallarme (1941-42; Mallarme’nin Yaşamı) adlı yapıtı, Mallarme’nin yaygın kabul gören yaşamöykülerinden biridir. Mallarme’nin bazı yapıtları Türkçede Şiir Üzerine Düşünceler (1985) adlı kitap içinde yayımlanmıştır.

Mallarme Diğer Önemli Eserleri

Şiir

  • Poesies (1887, 2. bas. 1899, yb 1970; Şiirler),
  • Alhum de vers et de prose (1887; Şiir ve Düzyazı Albümü),
  • Pages (1891; Sayfalar),
  • Vers et prose (1893; Şiirler ve Düzyazılar).

Eleştiri

  • Divagations (1897; Sayıklamalar).

Çeşitli

  • La Derniere Mode (1874; Son Moda),
  • Les Mots anglais (1877; İngilizce Sözcükler),
  • Les Dieux antigues (1880; Eski Tanrılar).

Stephane Mallarme Şiirlerinden Seçki

Deniz Meltemi

Bütün hazları tattım, kitapları okudum,
Ah, kandırmadı; kaçmak, kurtulmak istiyorum.
Bir başka köpükle gök arasında kuşlar
Orada şimdi kim bilir ne kadar sarhoşlar?
Deniz çekiyor, deniz, kim tutabilir beni?
Gözlerde aksi yanan o eski bahçeler mi?
Geceler! Mahzun ışığı mı yoksa lambanın
Beyaz kâğıda vurur, korkar dokunamazsın;
Ne o; ne de çocuğuna meme veren taze;
Gideceğim, ey gemi, bilinmedik ellere.
Demir al, sallayarak direklerini. Sızlar
Yürek ümitle, ama sonra her şeyi anlar.
Belki de fırtınaları çağıran direkler,
Şu anda rüzgârla gelecek ölümü bekler,
O zaman ne yelken, ne de ümit… ama sen yine
Kalbim, gemicilerin şarkılarını dinle

Çeviri: Orhan Veli Kanık

Deniz Meltemi

Ten bitirdi hazlarını, tükendi kitap;
Kaçsam, kaçsam uzaklara… Üstümde mehtap;
Sanıyorum en güzeli mestoluşların
Gökle engin arasında uçan kuşların.
Kim tutacak denizlere bağlı bu gönlü?
Ne gözlere gülümseyen bahçenin gülü,
Ne sütbeyaz kâğıtlara aksi lambanın
Ne dizinde yavrusunu emziren kadın.
Gideceğim, güzel gemi haydi demir al,
O ellere yelken aç ki sanılır masal…
Bir üzüntü, küskün ama umutlarına
İnanıyor mendillerin elvedasına.
Belki deli rüzgârlara uyan direkler
Karayelde bir kazaya baş eğecekler
Ve görünmez olacaklar… Denizler derin
Gönül, dinle türküsünü gemicilerin…

Çeviri: Kemalettin Kamu

Deniz Meltemi

Hayır yok tenden artık; hatmedildi kitaplar.
Ah! Bi kaçsam! Bilirim, o mest kuşlara diyar,
Bir akl’almaz köpükle göklerin arasında.
Bir şey tutamaz gayrı, gözlerin aynasında
Yanan bahçeler bile, bu deniz kokan gönlü;
Tutamaz ne geceler, ne duran o hüzünlü
Boş kâğıtlar üstüne eğilmiş kandil öyle;
Tutamaz o çocuğunu emziren taze bile,
Gidiyoruz! Kalk, gemi! Yalpanı vur şöyle bir,
Ve sonra al bir günâ aleme doğru demir!
Ümitten onca çekmiş sıkıntı şimdi, dersin,
Hayır duasına mı kanmakta mendillerin?
Belki de bu direkler, fırtınalara davet,
Nâçar bir gün yığılır güverteye… Ne imdat,
Ne görünürde ada ve ne kürek ne yelken;
Ama sen geçme gine gemici türküsünden!

Çeviri: Can Yücel

Güzelim Bugün

El değmemiş dipdiri güzelim bugün
Sarhoş bir kanat vuruşuyla yırtar mı
Kırağıda unutulmuş bir katı gölün
Kalmış uçuşlar dolu saydam buzunu

Bendim, diyor bir eski zaman kuğusu
Mağrur ama umutsuz kanat sıyıran
Yaşanacak yeri aramaz mı insan
Bastırınca kısır kışın sıkıntısı

Silkecek Bembeyaz ölümü boynundan
Daralan dünyaya kafa tutan kuş
Neylesin bağlnamış yere kanadından

Kendi aydınlığıyla bağlanmış göle
Duruyor kuğu, rüyalarıyla donmuş
Boşuna gurbetinde, başı göklerde

Kızoğlankız, Diri…

Güzel bir gün bugün diri, kızoğlankız ergen
Yırtacak mı bizim için esrik bir kanatla
Kaçmayan uçuşların kırağılar altında
Unutulmuş sert gölü saydam buzla öpüşen!

O’dur evet eski kuğu anımsıyor çok iyi
Görkemli ama umutsuzca kurtulan
Dölsüz sıkıntıyı aydınlattığı zaman
Şakımamak için yaşadığı bölgeleri.

Tüm boynu o beyaz can çekişmeyi sallayacak
Bu onu yadsıyan kuşun göğüyle olacak
Tüylerin yolunduğu korkunç yeryüzünde değil.

Buraya saf ışığının hayaleti düşüyor,
Kuğunun beyhude sürgünlerde giyindiği
Horlanan soğuk rüyada devinimsizleşiyor.

Çeviri: Erdoğan Alkan

Selam

Yalnızca kadehtir bunlar
Bu köpük, bu erden dize;
Denizkızları denize
Dalmış, fır fır dönüyorlar.

Kara kış ve yıldırımlar,
Eş, dost, arkadaş biz bize
Mavi sulara, denize
Yelken açtık.. Ey dalgalar!

Çöktü üstüme esriklik
Gemi nice sallansa da
Bu selamı uzaklara.

Götüreceğim ben dimdik!
Yalnızlık, kayalar, yıldız..
Ak hüzünlü tuvalimiz.

Çeviri: Erdoğan Alkan

Tam Kendi Olunca En Sonu Ölümsüzlükte

Tam kendi olunca en sonu ölümsüzlükte,
Şair, yalın kılıç, meydan okuyor çağına.
Ürkmüş dünya, şaşıyor nasıl duymadığına
Ölümün çanlar çaldığını bu garip seste.

İrkildiler duyunca, kör dev gibi, meleğin
Daha saf bir anlam kattığını kaba sözlere,
Dediler: Sarhoş, bir büyü katmıştır içine
O içtiği aşağılık kara kara içkilerin.

Yazıklar olsun! Duygusuz toprak ve buluttan
Bir heykel yoğurmazsa düşüncemiz yaşayan
Pırıl pırıl donansın diye mezarı Poe’nun.

Bir gök belasından arta kalan durgun kaya,
Şu granit bari, gelecekte, karşı kosun
Sürü sürü, kara kanatlı, kör kuşlara.

Yaz Üzüntüsü

Sen ey, o uykulu savaşçı, kumlar üstünde,
Yorgun bir su ısıtıyor güneş saçlarında
Ve bir günlük yakarak düşman yanağında,
Karıştırıyor bir aşk içkisini gözyaşıyla.

Duruk sessizliği ak yalımın, üzüntü içinde
Dedirtti, ey benim ürkek öpüşlerim, sana:
“Tek bir mumya olmayacağız seninle asla
Bu mutlu palmiyeler altında, eski çölde.”

Ama ılık bir nehirdir işte saçların,
Ürküsüz boğmak orda bize tebelleş ruhu
Ve bulmak o Yokluğu senin tanımadığın.

Akan düzgünü tadacağım gözkapağından,
Verebiliyor mu diye ezik yüreğime
Duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların

Çeviri: İlhan BERK

Zangoç

Sabahın arınmış, saydam, derin havasına
Yayıyor yine çan, sesini, aydınlık, duru
Okşuyor, lavantalar, kekikler arasına
duasını bırakan küçük bir çocuğu,

Çıkmış üstüne eski bir ipi geren taşın,
Dilinde dua, zangoç, üzgün, mırıldanarak
Dinliyor inişini uzak çınlamaların
Bir kuş geçiyor yanından, ona dokunarak.

Ben arzulu gecenin o adamıyım. Yazık!
Boşa çekiyorum Ülküyü çalan halatı
Bir tutam tüy söylüyor soğuk günahlarımı,

Çok usul geliyor kulağıma sesler artık!
ve bir gün, yorgun, boş yere çekmekten bu ipi
Taşı atıp ucuna asacağım kendimi.

Rondel

Hiçbir şey yok uyandığınızda
Somurtmadan karşılayacağınız
Korkunç,bir gülüş sarsarsa bakınız
Kanatlarınızı o yastıklarda

Kayıtsız uyuyun, korkusuzca da
Ele vermeyecek sizi soluğunuz
Hiçbir şey yok uyandığınızda
Somurtmadan karşılayacağınız

Bütün o canım düşleri bir anda
Bu güzellik bozduğu an bakınız
Ne tek bir çiçek artık yanaklarda
Ne ödenmemiş elmaslar gözlerde
Hiçbir şey yok uyandığınızda

Rondel II

Sevişiriz dilersen şayet
Aşkı anmadan dudaklarınla
Bir şeycik yapamaz bize anla
Susmaktan gayrı bu gülden demet

O nağmeler ki gülüşün elbet
Veremez pırıltısını asla
Sevişiriz dilersen şayet
Aşkı anmadan dudaklarınla

Sessizce sarmaş dolaş nihayet
Sylphe giymiş kıpkızıl urbasını
O hayal kanadların uçlarını
Alev bir öpüş kavrar akibet
Sevişiriz dilersen şayet

Ayrıca bkz. ⇒

Dünya Edebiyatı

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu