+1 oy
14.0k gösterim
tarafından
Halk şiirinde ayak nedir?

1 cevap

+1 oy
tarafından
tarafından seçilmiş
 
En İyi Cevap

Halk ozanları/ şairleri kafiye (uyak) terimi için "ayak" demeyi tercih etmişlerdir.
---------------

Âşıklık geleneğinde, ayak sözü ile, dörtlüklerin son mısralarındaki kafiye kastedilir. Bu kafiye ise, genellikle ilk dörtlüğün ikinci mısraında başlatılır. 

Şiiri meydana getiren dörtlüklerin ilk üç mısraları kendi aralarında kafiyelenirler. Halbuki ayak, bunlardan bağımsız olarak dördüncü mısralar arasında bir kafiye bütünlüğünü arz etmek durumundadır. Bir başka deyişle, âşık şiirleri iki çeşit kafiye sistemi ile vücuda getirilir. Birincisi; dörtlüklerde, ilk üç mısrada oluşturulan kafiyeler; ikincisi ise, dörtlüklerin son mısraında ses birliği sağlama esasına dayalı olarak meydana getirilen kafiyeler. Bunlardan ilkine kafiye veya uyak, ikincisine yani dörtlüklerin son mısralarında oluşturulan kafiyelere ise ayak denir.  

Âşık şiirinde ayaklar, belirli fonksiyonları icra ederler. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1.    Şiirin şekillenmesinde belirleyicilik vasfı vardır.
2.    Bünyesinde ortak sesler bulundurmalarından dolayı şiirde ahenk
sağlarlar.
3. Gerek ait olduğu dörtlükteki mısralar arasında gerekse şiirin tamamında dörtlükler arasında ilişki sergileyerek konu ve anlam bütünlüğünün oluşmasına yardımcı olurlar.
4. Karşılaşmalarda âşıkların sanat güçlerini sergilemesinde etkin rol oynarlar.
5. Şiirin sazla söylendiğinde, işlenen konuyla bağlantılı olarak yeni ezgilerin ve tavırların oluşmasını sağlarlar.

Diğer taraftan, Prof. Dr. Umay Günay, âşıklık geleneğinde önceden bilinen ayakları kullanan âşıkların birbirine benzeyen yeni şiirleri vücuda getirdiklerine dikkati çeker.

 “Ayrıca âşıklar kendi şiirlerini ve usta malı şiirleri ezberlerken, şiirin aslı ve tamamı yerine, ayağı, şiirin konusu ve nazım türünü ezberlemekte, gerektiği zaman şiirleri bu bilgilerle yeniden inşa edebilmektedirler.... Birbirlerinden habersiz iki âşık aynı ayak ve aynı konuda birbirine fevkalade yakın şiirler söyleyebilirler.”1 Konuya, bu açıdan baktığımızda, ayakların âşıklık geleneğinde ne derece önemli rol oynadıklarını görürüz. Zaten, tevarüt dediğimiz şiirlerin ortaya çıkması da ortak ayak kullanma sebebine dayanır.  

Ayak: Âşık şiirinde genellikle ilk dörtlüğün ikinci mısraında başlatılan bütün dörtlüklerin son mısralarında mısranın tamamında aynen tekrarlanan sözlerle yahut yarım, tam, zengin hatta cinaslı kafiyelerle vücuda getirilen ve dörtlüklerin mihengi durumunda olan kafiyeye denir.

Ayak mısraında kafiyeli söz, çoğunlukla kafiye+redif şeklinde mısranın herhangi bir yerinde görülür. Nadiren de olsa mısra sonunda redif olmadan sadece kafiyenin bulunduğu örnekler de yok değildir. Sözgelişi; Ispartalı Seyranî’nin Vak’a-i Hayriye Destanında böyle bir durumla karşılaşırız.

Bir dasitan nakledeyim bu sene
Dehr-i dûn içinde ola hikâyet
Döndü lâtif devran her ehl-i dine
Hak Gani Mevlâ’dan lutf u inayet

Ayak mısralarında kafiye, mısranın genellikle ortasındadır. Ama mısranın başında veya sonunda da olabileceğini unutmamak gerekir. Sözgelişi şu örneklerde ayaklar mısranın başındadır.

Şans atını sürdüm yola gitmedi
“Deh” demekten başka ne diyebildim
 Aklım yetse ne ki gücüm yetmedi
“Ah” demekten başka ne diyebildim  (İsmetî)

Şu örneklerde de ayağı oluşturan kafiyeyi mısra sonunda görürüz:

Bu dil mahşere dek olunmaz huşyâr
Peymane-i aşkın mestanesidir
Aşk oduna yanar eylemez izhar
Hakikat şem’inin pervanesidir (Erzurumlu Emrah)

Ayak mısralarında kafiye, daha ziyade mısranın ortasında bulunur. Kafiyeden sonra gelen ve aynen tekrarlanan ek yahut kelimeler ise, rediftirler. İşte birkaç örnek:

Ela gözlerini sevdiğim dilber
 Kokuya benzettim güller içinde
İnceciktir belin hilâldir kaşın
 Selviye benzettim dallar içinde (Karacaoğlan)

Gönül bu aşk ile fani dünyada
Ölene dek böyle gez garip garip
Fikrin dümen olsun aklın deryada
Hicran deryasında yüz garip garip (Nihanî)

Ayaklar, kafiyelerin özelliğine göre tek ayak ve döner ayak diye ikiye; kafiye derecelerinin zorluğuna göre ise geniş ayak, dar ayak ve kapanık ayak olmak üzere üçe ayrılır.  

Âşık edebiyatının temsilcileri olan âşıklar, eserlerini ortaya korken, şüphesiz birtakım  sebeplerden etkilenirler. Hasret, dert, gurbet, aşk, yalnızlık gibi hususlar etkileyici faktörlerin başında gelir. Diğer taraftan etkileşim, şiir tekniği açısından da kendisini gösterir. Bu da yukarıda sözünü ettiğimiz (ayak) vasıtasıyla olur.

Âşıklar genellikle kendisine ait orijinal ayakları kullanarak şiirlerini vücuda getirirler. Ne var ki, bazı âşıklar, zaman zaman çevresinde iz bırakmış yahut kendisinden önce yaşamış ünlü bir âşığın kullandığı ayağı alıp yeni bir şiir de söyleyebilir. Edebiyatımızda bu söylenmiş pek çok âşığa ait yüzlerce şiir vardır. hemen söyleyelim ki, kendisinden önce âşıkları en fazla etkileyen âşık, Karacaoğlan, Âşık Ömer, Emrah, Sümmanî, Şenlik ve Ruhsatî’dir.

Kaynak:  Yrd. Doç. Dr. Doğan KAYA, Âşık Şiirinde Ayak ve Ruhsatî’yle Fehmi Gür’ün Ortak Ayaklı Şiirleri

...