Toplam 1 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 1 arasi kadar sonuc gösteriliyor
Konu: Sakiname nedir?
-
19.Mayıs.2011, 15:11 #1
Sakiname nedir?
Sakiname Nedir? Sakiname Örnekleri, Sakiname Şairleri
Sakiname, Klasik Türk Edebiyatında içki ve içki meclislerini değişik yönleriyle ele alan eserlere sakiname denmektedir.
Bazı şairler gerçek anlamda içki meclislerini anlatırlarken, mutasavvıf şairlerse mecazi olarak içkiden bahsetmişlerdir.
Mesnevi nazım şekliyle uzun sakinameler yazıldığı gibi, kaside, terkib-i bend, terci-i bend, gazel gibi nazım şekilleriyle de yazılmıştır.
Bu tür yazılan eserler içkiden, içki çeşitlerinden, içkiye birlikte yenilen yemeklerden, içki meclisine katılan kişilerden, içki dağıtan sakiden, kadehten, sürahiden, sarhoşluktan bahseder. Böyle bir eğlencenin vazgeçilmezleri arasında sevgili, saki, yaran, mutrib ve hanende de vardır. Tasavvufi mahiyette yazılanlarında içki, insanları dünya endişelerinden uzaklaştırıp gerçek âleme yönelten bir araç olarak ele alınır.
------------------
SAKİNAMELER VE KAFZADE FAİZİ'NİN SAKİNAMESİ
Yrd. Doç. Dr. Ali Osman COŞKUN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fak. Öğretim Üyesi
Sâkînâme; içki meclisini, içkiyi (şarabı), içki dağıtan veya sunan güzeli (sâkîyi), hânende (okuyucu) ve sâzende (çalgıcı)leri, meclisin eğlenceleri, meclisin örf ve âdetlerini mecazlı ya da gerçek olarak anlatan manzum eserdir.
Sâkinâmelerin ilk örneklerini Arap edebiyatında görmekteyiz. Arap edebiyatında sâkiyi ve şarabı öven şiirlere "hamriyye" denilmektedir. İçki ve içki meclisinden, sarhoşluktan bahseden bu şiirlerin başlangıcı Câhiliye devrine kadar iner. Trab b. Abdülbekr (öl.560), Antere b.Şeddâd (?), A el-Ekber (öl.629), Cebid b.Râbia (öl.661)... gibi şairleri zikredebilir. İslamiyetten sonra, özellikle Emevîler ve Abbasîler zamanında hamriye türünde önemli eserler verilmiştir. Yalnız, Arap edebiyatmda gerçek anlamda "sâkinâme" örneğini Şemseddin Muhammed en-Navecî (öl. 145) "Hilbetül-Kümeyt" adlı eseriyle vermiştir.
Arap edebiyatı şairlerinden etkilenen İran edebiyatı şairleri şarapla ilgili şiirler yazmışlardır. Denilebilir ki, gerçek sâkiname özelliklerini kazanmış eserler İran edebiyatında ortaya çıkmış ve bu konular "Sâkinâme" adıyla işlenmeğe başlamıştır.
İran edebiyatının ilk sâkinâme örneklerini de Nizâmî (öl. 1214), Hüsrev-i Dihlevî (öl. 1325) vermişi Nizâmî'nin İskendernâme'sinin sonlarında bir kaç beyitin bulunması karşılık, Dihlevî'nin 102 beyitlik mesnevi tarzında sâkinâmesi vardır. İran edebiyatının diğer sâkinâme yazan şairlerini de şöyle sıralayabiliriz: Hâi yı Kirmanî (öl. 1492) 85 beyit, Hâfız-ı Şirâzî (öl. 1390) 147 beyit, Hatifi (öl. 1521) 28 beyit.
XVII. yüzyılda yaşamış olan İran edebiyatı şairlerinden Zuhuri (öl. 1615) 804 beyitle sâkinâmenin en meşhur örneğini vermiştir.
"Alemnûmâ, sahbânâme, işretnûme" adlarıyla da bilinen sâkinâme türü, bizim klasik edebiyatımıza İran edebiyatı yoluyla girmiştir. Sâkinâme türünün daha çok mesnevi nazım biçimiyle kaleme alındığı görülür. Yalnız terkîb-i bend, tercî-i bend ve kaside nazım şeklini kullanan şairlerimiz de vardır. Sâkinâmeler müstakil bir şekilde yazıldığı gibi, divanlar içinde bir kaç beyit ya da bendle yazılmış olanlara da rastlamak mümkündür. Bazı mesnevilerin içinde de sâkinâmelerin yer aldığı görülmektedir.
Hiç şüphe yok ki, Türk edebiyatında sâkinâme türü XVII. yüzyılda altın çağını yaşamıştır. Çünkü bu yüzyılda çeşitli nazım biçimiyle yazılmış sayısı hayli fazla sâkinâme örneği vardır. Fakat ilk sâkinâme örneğini XVI. yüzyılda Revâni (öl. 1524)'de görmekteyiz. Revâni'nin 557 beyitlik mesnevi biçiminde yazılan sâkinâmesi "İşretnâme adıyla bilinir.Latifi, Tezkiresine aldığı Revâni'den ve İşretname'sinden sitayişle bahseder.
Mesnevi nazım biçimiyle Fuzuli'nin (öl. 1556) Heft Cam, tasavvufî olup 327 beyittir ve Farsça yazılmıştır. Taşlıcalı Yahya'nın (öl. 1582) da 48 beyitlik bir sâkinâmesi vardır. Bursalı Cinani (öl. 1595) Cilâü'l-Kulub adlı mesnevisinin içinde her hikâyeden sonra üç veya dört beyitlik "sâkinâme-i meclis" başlığıyla toplam 54 beyite yer vermiştir. Şeyh Mehmed Allame Efendi'nin (öl. 1634) bir mecmuada rastladığımız mesnevi tarzında ve 110 beyitlik sufiyâne sâkinâmesi vardır. Aynı mecmuada Kalkandelenli Fakirî'nin (öl.?) 113 beyitlik bir sâkinâmesi bulunmaktadır. Azmizâde Hâletî'nin (öl. 1630) 476 beyitlik sâkinâmesi de tasavvufî niteliktedir. Riyâzî'nin (öl. 1644) sâkinâmesi de 1053 beyittir. Sâbûhî Dede'nin (öl. 1647) eseri 109 beyitten müteşekkildir. Şeyhülislam Bahâî'nin (öl. 1654) 84 beyitlik tasavvufî eseri, Şeyhülislam Yahya'nın (öl. 1644) 77 beyitlik sâkinâmesi, Rüşdî'nin (öl. 1703) 263 beyitlik sâkinâmesi, Cem'î Mehmed'in (öl. 1659) 90 beyitlik eseri, Tıflî'nin (İ659) 108 beyitlik sâkinâmesi, Taybî'nin (öl. 1680) 66 beyitlik Farsça eseri, bu yüzyılın diğer örnekleridir. Mesnevi biçiminde sâkinâme yazan XVII.yüzyıl şairlerinden Nev'izâde Atayî'nin (öl. 1635) ayrı bir yerinin olduğunu belirtmeden geçemeyiz. Çünkü 1583 beyitlik sâkinâmesi Türk edebiyatında bu sahanın en başarılı örneği olarak bilinir.
Terkîb-i bend, tercî-i bend ve kaside nazım biçimiyle sâkinâme yazan şairlerimizden de bazılarının adlarını burada kaydedelim: Nefî'nin (öl. 1635) Türkçe ve Farsça iki sâkinâmesi vardır. Kelîm-i Eyyûbî'nin (öl. 1687) 7 bendli sâkinâmesi, İşretî'nin (öl. 1566) 5 bendlik, Bursalı İsmail Beliğ'in (öl.1729) 13 bendlik, Fehîm-i Kadîm'in (öl.1648) kaside biçiminde 65 beyitlik fahriyyesi, Keçecizâde İzzet Molla'nın (öl. 1829) 54 beyitlik kasidesi ve Namık Kemal'in (öl. 1888) 48 beyitlik kasidesi bu türün diğer örnekleridir.
Sâkinâmelerde, genellikle sâkiden, içkiden, içkinin çeşitlerinden, meclisten, kadehten, sürahiden, şarap küpünden, meyhaneden, meyhaneciden, şarkıdan, çalgıcıdan, sazdan, geceden, sabahtan, meclisi aydınlatan mumdan, keyif verici olan afyon ve benzerlerinden, bahar, hazan ve kış mevsimlerinden bahsedilerek aşk ve içki meclisine ait ne varsa bunların hepsinden söz edilir.
Sâkinâmelerin çoğunun tasavvufî nitelikte olduğunu biliyoruz. Buradaki terimler klasik anlamından ziyade mecazî anlamı yansıtmaktadırlar: Sâkî "mürşîd", şarap "İlahî aşk", meyhane "tekke-dergâh", âşık "Allahın güzelliğine tutkun olan", mâşuk "Allah", kadeh ve sürahi de "âşığın kalbi"dir.
XVII. yüzyıl şairlerinden Kafzâde Fâ'izî'nin (öl. 1622) sâkinâmesi de terkîb-i bend nazım şekliyle yazılmıştır. 24 bend ve 168 beyitten meydana gelen bu sâkinâmenin ilk bendi 8 ve son bendi de 6 beyittir. Diğerleri 7'şer beyitten ibarettir. Eser Mefûlü Mefâ'ilün Fe'ûlün vezniyle yazılmıştır.
Yalnız bu vezne has bir özellik vardır. Bazen 3. ve 4. açık hecelerin bir kapalı heceye dönüşmesiyle yer yer Mefûlün Fâ'ilün Fe'ûlün biçiminde kullanılmıştır. Kısaca "sekt-i melîh" yapılmıştır.
Eserin şimdilik bilinen üç nüshası vardır, her üç nüsha da İstanbul üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır ve TY. 469/5, TY.5556 ve TY. 4097/8 numaralarda kayıtlıdır. Kaşılaştırmalı metni meydana getirirken farklılıkları, sadece bend numarasını vererek dipnotta belirttik ve sırasıyla nüshaları TY.469/5 (Ü1), TY.5556 (Ü2) ve TY.4097/8 de kayıtlı bulunan mecmuayı da (Ü3) kısaltmalarıyla gösterdik.
Netice olarak sâkinâmeler Divan edebiyatımızdaki şairlerimizin birçoğunun hayatı değerlendirme ve yaşama tarzında bilgi vermesi bakımından da ayrıca dikkate değer eserlerdir. İçki meclislerinin âdâb ve erkânını, musikî aletlerinin ve içki meclisinin havasını, içki sofrasında bulunan mezeleri, yemekleri vs. konu alması bakımından sâkinâmeleri folklorik açıdan önemli saymak gerekir. Ayrıca sâkinâmeler; devrin ahlâk telakkilerini, değer yargılarını, zevklerini ve hangi devirde yazılmışsa o devrin insanının hayatı yorumlayış tarzını anlatması yönünden de önemli eserlerdir.
SAKİNAME-İ MERHUM KAFZADE FAİZİ EFENDİ RAHMETULLAHİ ALEYH
1.Bent
Sâkî ko tegafül ü gurûrı
Kıl tesliye cân-ı nâ-sabûrı
İsi gibi ehl-i derde yâr ol
Merhem-zen-i sîne-i figâr ol
Ey gülbin-i nâz serkeş olma
Erbâb-ı niyâza âteş olma
Dil şû'le-i aşka müşt-i hasdur
Besdür bu kadar itâb besdür
Sun destime câm-ı erguvânı
İstignânun da var zamânı
Tîg-i gam-ı dehr geçdi câna
Sür'at kıl o dârû-yı revâna
Söhrâb misâl kalmasun cân
Pûr-hasret u ârzû-yı dermân
Sâkî gele ey bahâr-ı ümmîd
Ey revnak-ı rûzgâr-ı ümmîd
2.Bent
Genc-i tarabun zekâtı yok mı
Bir cur'aya lütfün olsa çok mı
Hâhiş-ger-i lutfa rûy dürme
Muhtâcun isek de hor görme
Ehl-i kereme niyaz yokdur
Hâtem-menişânda nâz yokdur
Dil-rîş ü figârdur bilürsin
Cân haste vü zârdur bilürsin
İrmezse eğer nevalesinden
Yâ'ni bir iki piyâlesinden
Keşt-i elemüm tebâh idersin
Mahsûl-ı ûmîdim âh idersin
Sâkî kanı ol mey-i güher-sân
Sermâye-dih-i mu'âmil-i kân
3.Bent
Ol mey ki cihâna salsa pertev
Gevher-kede ola âlem-i cev
Ol mey ki firîb-kâr-ı gamdur
Şûr-efgen-i rûzgâr-ı gamdur
Ol mey ki tılâ-ger-i cenândur
Azîn-bend-i dükân-ı cândur
Ol mey ki salarsa âteşe tâb
Dûdın ide neyyîr-i cihân-tâb
Ol mey ki derûnî kılsa pür-lem'
Her mûy bedende ola bir şem
Ter eyle ol âbile dehânım
Kim gamla dehâna geldi cânım
Sâkî kanı ol şarâb-ı rûşen
Meşşâte-i ruh u gâze-i ten
4.Bent
Ol bâde ki itse fitne-sâzı
Lâzım bile çarh-ı dûn niyâzı
Ol bâde ki salsa şûr u gavgâ
Gerdûn ola âciz-i mudârâ
Ol bâde ki andan içse bir dem
Nâz ide neşâta ehl-i mâtem
Ol bâde ki olsa cür'a-hârı
Mecnûn'a düşe ümîd-vârı
Ol bâde ki cevher-i ferahdur
Ol bâde ki rûh-ı mustalahdur
Bezm ehlin o meyle neşve-dâr it
Gülşenine şevki rûh-ı zâr it
Sâkî kanı ol piyâle-i hâs
Lâ-havle riyâ vû hırz-ı ihlâs
***.
Durum (kesit) Hikayeciliği-Çehov...
09.Kasım.2017, 17:29 in Türk Dili ve Edebiyatı Genel İçerik