Muzaffer Erdost Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Muzaffer (İlhan) Erdost Kimdir? Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği, Özellikleri

Muzaffer Erdost (Şair, Öykücü, Çevirmen, Denemeci, Eleştirmen, Yayıncı)

Doğum: 18 Eylül 1932, Artova/ Tokat
Ölüm:
25 Şubat 2020, Altındağ/ Ankara

Muzaffer (İlhan) Erdost

M. Rana ve Muzaffer Mustafa imzalarını da kullandı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi (1957). Ankara’da Pazar Postası (1957-1959), Ülke dergilerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1965’ten ölümüne kadar Sol Yayınları’nı yönetti. 142. maddeye aykırı eylemde bulunmaktan hüküm giydi (1971), 1974’te Af Yasası’ndan yararlanıp çıktı. Yeniden yayıncılığa başladı.

12 Eylül dönemi sıkıyönetimince gözaltına alınan kardeşinin dövülerek öldürüldüğü ileri sürüldü. Kardeşinin ölümünden sonra adını Muzaffer İlhan Erdost olarak değiştirdi.

İlhan İlhan adıyla bir kitap yayımladı (1995). İnsan Hakları Derneği Ankara şubesi başkanlığı yaptı (1989).

Şiir, öykü ve yazılarını 1950’den başlayarak Hisar, Yeni Ufuklar, Seçilmiş Hikayeler; Kaynak, Mavi, Yön, Türk Solu, Dost, Ülke, Papirüs dergilerde yayımladı.

Tek sayıda kalan Açık Oturum adıyla bir dergi çıkardı (mayıs 1955). Açık Oturum Yayınları’nı (1958-1960) yönetti. Marx, Lenin, Stalin, Politzer’den kitaplar çevirdi, yayımladı. İkinci Yeni adını yazılarında ilk o kullandı. Halen Ankara’da yayıncılık yapıyor ve yazarlığını sürdürüyor.

  • Erdost, şiir, öykü, deneme ve eleştiri türlerinde yazılar yazdı.
  • Yazılarında, toplumsal sorunlar, Türkiye ve Osmanlı tarihi, tarım, faşizm ve demokrasi konularına daha ağırlıklı eğildi.
  • Kardeşi İlhan Erdost‘un 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Mamak Askeri Cezaevi’nde dövülerek öldürülmesinin ardından, adına kardeşi İlhan’ın adını ekleyerek, “Muzaffer İlhan Erdost” ismini kullanmaya başladı.
  • Erdost, Sol-Onur Yayınları’nın sahibi ve yönetmenidir.
  • Türk şiirinde Garip Akımı’ndan sonra ortaya çıkan İkinci Yeni akımının isim babasıdır.
  • Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) girişimci ve kurucu üyesidir.
Muzaffer Erdost’un Eserleri
  • Türkiye Sosyalizmi ve Sosyalizm (1969)
  • Türkiye Üzerine Notlar (1970)
  • İlhan İlhan, (1981)
  • Kapitalizm ve Tarım (1984)
  • Osmanlı İmparatorluğu’nda Mülkiyet İlişkileri (1984)
  • Bilim ve Yazın Arasında (1984)
  • Şemdinli Röportajı (1987)
  • Demokrasi ve Demokrasi (1989)
  • Havada Kalan Güvercin (Şiir, 1990)
  • Ey Karanlık Mavi Güneş (Öykü, 1990)
  • Adam İçin Türevler (1990)
  • Ulus, Uluslaşma, Demokratikleşme (1991)
  • Bir Fotoğrafa Altyazı – İki 7 Kasım (1991)
  • Üç Şair – Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Ahmed Arif (1994)
  • Kanı Kanla Yıkamak (1994)
  • Faşizm ve Türkiye, 1977-1980 (1995)
  • Türkiye’nin Yeni Sevr’e Zorlanması Odağında Üç Sivas (1996)
  • İkinci Yeni Yazıları (1997)
  • Küreselleşme ve Osmanlı “Millet” Modeli Makasında Türkiye (1998)
  • Pandora’nın Bir Başka “Kutu”su (2000)
  • Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları (2003)
  • Sosyalizmi Seviyorum (2007)
  • Türkiye 2009 (2009)
Şiirlerinden Örnekler

GÜVERCİN KAYALARI

__Cemal Süreya’ya

Şimdi birçok yıldız doğdu
Kekik kokulu okaliptus tepelerinde
Uyanabilirsen uyan bir bak
Silahın parmaklarının biraz yakınında duruyor
Parmaklarının biraz yakınında sen duruyorsun
Uyanabilirsen uyan bir bak
Kirli ayaklarının altında
Yeşeren bu diken biraz Afrikaysa
Sen de biraz Afrikasın

Yavru güvercinler gidiyor dağlarından
Senin kan kokulu ellerine
Bazı kurşunlardan sonra bir parça kan akıyor
Ne olacak bir parça kan işte
İşte bir parça kan
Afrika önünde

Şimdi birçok yıldız doğdu
Uyanabilirsen uyan bir bak
Kopmuş bir dağ gibi ölü yalnızlığına düşüyor
Şehirlerin pis kokusuna
Etinin daha pis kokusuna
Uyan bir bak
Sol yanında yusufçuk kuşları
Umulmadık şiirler söyleniyor
Bir Afrika haritasına yakın
Denizin sabah aydınlığıyla dolduğu yerde
Güvercinlerin gelip gittiği yerde.

İLHAN’IN SON BEŞ GÜNÜ İÇİN FOTOĞRAFLAR

İlhan gelir Türküler’le
Türküler’le biz elele
Güleriz güzel günlere

İlhan uzatmış kadehi
Güler gözlerinin içi
Çağıldar cümle sevinci

İlhan’la biz nezarette
Yanyana bir kanepede
Akar gündüz uçar gece

İlhan’ı gördüm düşüyor
Yanım ateşe düşüyor
Elim kolum yetişmiyor

İlhan’ı gördüm yaralı
Gözleri kandan hareli
Yüzü güllere çevrili

İlhan’ın paltosu kanlı
Alazlanmış tüter canı
Düşmüş omuzdan kolları

İlhan İlhan, İlhan İlhan
Sular çavlan kuşlar pervan
Gittin mi can gittin mi can.

BİRİKEN GÜNEŞ GİBİ

1. k a n ı n g ü n c e l l i ğ i

çocukları
çocukları
çocukları
öldürdüler

kuytu diplerde sessiz menekşe
yeşil çağla
ve tatlı bal
gözlerinden öldürüldüler

çocukların elleri yumuktur
bilinçleri
su gibidir
akıp gider
ve ölüm imgesi de
daha bilmiyorlardı ölümü
öldürüldüler

belki tek bir sözcüğün lezzetini
kara ekmeğin tadını
bilmeden daha
öldüler onlar
bir su gibi
aktılar
toprağa

ayışığının balkıdığı
kırmızı toprağın altında
büyür ölüm
ölüm büyür her yerde

yusuflarda ve burada da
yörükselimde ve burada da
ölüm büyür
her yerde

2. ö f k e n i n h a k l ı l ı ğ ı

ne varsa üretilen çavdar arpa yulaf
kıl keçisi sarı tütün kırmızı biber
ne varsa
yanık bir hava bir halay
birbirine yaslanarak
ağızağıza vererek

ne varsa üretilen üründe düşüncede duyguda
bir tohum gibi filiz veren
toprağımızda
tezgahımızda

kara ekmeği
darıyı
basma entariyi
mintanı ve göyneği
evrensel eşdeğere dönüştürerek
azgın bir iştahla
soğurmak için
satın aldığı kendi pazarımızdan
ve cahil halkımızdan

akşam sofrasına hazırladığın
bulgura
kaynara çıkmış suya
kundakta ağlayan bebeye
sinsi hain
ölümü dalaması
bundan

marabalıktan gelmiş işçi evinin
tahta merdivenlerine
sofra bezine
kırmızı bir gül gibi döktüğü
taze kan
bundan

sütçü imamın
fransıza kurşuna sıktığı
minareden
sokaklarını pusuya düşürüp
ölümü bir bahar gibi
sırtına saplayan
kudurganlığı bundan

özgürlüğün kızaran şafağına
umudun yeşeren dalına
satılık tortusuyla
“kurtarma ordusu”yla
fitneyi
dalaması
bundan

3. y o k s u l l u ğ u n t a r i h i

bizans pazarından aldığın hançerini
körpe oğullarının canını
ve kendini
selçuklu sultanının sikkesi gibi
vergi olarak
tüketen
moğol kumandanına
osmanlının biriktirdiğin hazinesine
kırmızı buğdaydan
ham demirden
kadınlarının kurumuş memelerinden
sağarak yoksulluğu ve acıyı
çoğalan
kakma ceviz beşikte
telli sazda

bebeğini kızamığa
gelinini vereme
tahılını sipahiye
koyununu zaviyeye
tütününü zaptiyeye
vererek
mağrur yoksulluğundan
ürettiğin
eshab-ı timar
eshab-ı evkaf
mültezim
ribahur
galata sarrafı
osmanlı bankası
düyun-u umumiye

beyazsaray
pentagon
amerikan haber alma örgütü
altıncı filo
incirlik üssü
sinop radarı
“esir türkleri kurtarma ordusu”
vesaire-
nin

daha sorulmadıysa hesabı

yani faizin
artı-değerin
azami kârın
yörükselimin yusufların ve
can içen “can”ların
hesabı sorulmadıysa
güneş gibi erimiş
bahar suları gibi akmış kanların
“hesabı sorulmadıysa daha
“sorulmayacak sanmayın
“aldanmayın”*

*Archibald Mac Leish, İspanyol Ölüsü

Ayrıca bakınız -> 1980 Sonrası Türk Şiiri

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu