Halk Şiirinde Taşlama, Yergi, Beddua

Taşlama, Yergi, Beddua

Halk Şiirinde Taşlama, Yergi, Beddua

Halk Şiirinde Taşlama, Yergi, Beddua

Giriş: Halk şiirinde taşlama ve yergiler önemli bir yer tutar. Toplumun bir parçası olan halk şairi, günlük yaşantısı içinde bir takım olumsuz ve gülünç davranışları hicveder; toplumun aksayan yönlerini tenkit eder. Gerçekten de öyle öyle vurdum duymaz insanlar vardır ki; ağıtlar karşısında esner, yiğitlemeler karşısında uyuklar. Onları uyarabilirse ancak taşlamalar uyarır. bunların çoğu halk şairlerinin dilinde, telinde maskara olmaktan çekinirler, “Allah onların diline düşürmesin” derler. Çünkü, iyilikler gibi kötülükler de edebiyata geçer ve edebileşir, kuşaktan kuşağa sürüp gider. (1)

a. Taşlama:

Bilindiği gibi taşlamalar; yeren, kötüleyen ve alay eden manzum yazılardır. (2) Hiciv ve mizah unsurlarına aynı zamanda yer verirler. Bir kimsenin, bir olayın veya bir varlığın gülünç taraflarını alaylı şekilde ortaya koyarlar. (3)

Taşlamalar, güldürücü şiirler, sosyal hicviyelerdir. Bu türlü şiirler en hafif dokunuşlardan, en ağır yergilere kadar her şeyi içine alır.

Gülme, bir uyarma ve yola getirmedir. Halk şairleri canlarını sıkan adamları, olayları gülerek iğnelemiş, aldırış etmeyenleri de ustura gibi keskin nüktelerle karartmış, daha da olmazsa mizahın en zehirli oku sayılan yergilerle yerden yere vurmuştur(4)

b. Yergi:

Yerginin Arapça karşılığı Hiciv’dir. Bir kimseyi bir düşünceyi veya bir göreneği yermek için yazılan manzum yazılara yergi denir. Taşlamalardan farklı yanı yerginin çok sert ve hatta küfür etmeye kadar varan bir dille yazılmış olmasıdır. Taşlama ve yergi bir çok noktalarda birbirinden ayrılır. (5)

c. Taşlama ile Yergi Arasındaki Farklar

Taşlama ile yergi arasındaki farkları birkaç noktada toplayabiliriz:

1. Yergilerde daha çok şahsiyete saldırılır.
2. Yergide çok zaman kindar bir tutum vardır.
3. Yergilerde sosyal hayatın aksayan yönlerini su yüzüne çıkarmak üçüncü plandadır.
4. Yergilerde zaman zaman beddua ifadelerine rastlanır.
5. Taşlamalarda ise yerine göre alaycı bir dil kullanılır.
6. Sosyal yöne ağırlık veren taşlamalar çoğunlukla şahsiyete dokunmaktan kaçınır.
7. Taşlamacının gayesi, gördüğü aksaklıkları düzeltmektir. Tolumun düzelmesinde uyarıcılık yapar. Yergici ise daha çok belli kişileri hedef aldığından sosyal meselelere dokunmaz, şahsiyet yapar.
8. Halk şairi, taşlamalarında objektif kalmayı, ancak gerçekleri olduğu gibi göz önüne sermeyi gaye edinmiştir. Taşlamalarda bu yüzden çoğu kez tatlı bir mizah vardır.
9. Halk şiiri geleneğinin kuvvetli olduğu devirlerde taşlamalardüzeltici bir vazife görmüştür(6)

d. Taşlama ve Yergi Türünün Ustaları

Hemen her şair az da olsa taşlama türünden şiirler yazmıştır. Fakat Türk Halk Edebiyatı’nda taşlamaları ile ünlü şairler de vardır. Bunlar;

gibi halk şairleridir.

e. Taşlama ve Yergide Konu

Taşlama yergilerde işlenen konuları beş ana başlık altında toplamak mümkündür:

1. Belli kişilerin eleştirilmesi
2. Hayvanların eleştirilmesi
3. Yakın çevrede geçen günlük olayların eleştirilmesi
4. Beldelerin eleştirilmesi
5. Toplumsal olayların(Sosyal değişmelerin)eleştirilmesi.

Halk şairlerinin bir kısmı belli kişileri eleştirirken, bir kısmı da genel olarak toplumsal değişmelerdeki aksaklıkları eleştirmişlerdir. Örnek verecek olursak: Seyrani, Ruhsati ve Serdari hem belli kişileri, hem de sosyal değişmeleri eleştirirken Aşık Veysel, Talibi Coşkun, Baharözlü Feryadi. gibi şairler sadece belli kişileri eleştirmişlerdir. Yine Ruhsati, Serdari, Talibi ve Baharözlü Feryadi’nin şiirlerinde insan unsurunun yanı sıra hayvan unsurunu da görürüz. Evcil olan ve olmayan hayvanlar tatlı bir mizah üslubu içinde yerilir. Karacaoğlan, Ruhsati ve Talibi Coşkun gezdikleri beldelerden bazılarını bedduaya kadar varan bir ifadeyle yermişlerdir.

1. BELLİ KİŞİLERİN YERİLMESİ:

Halk şairleri bazen aile, bazen köy, bazen de gurbet yaşantıları içerisinde bir takım kişilerle karşılaşırlar. Bu kişilerin bir takım olumsuz davranışları bazen taşlama bazen de yergi konusu olur.

Halk şairleri, bu kimseleri hiç çekinmeden açık kimlik ile taşlayıp yereler.

Deliktaşlı Ruhsati’nin, arpasını eksik ölçen ölçekçiyi taşlayan yergisi bu türün en güzel örneğidir:

Sana bir destan söyleyim
Yaşasın, Seyit Edendi.
İntizar etmeye kıymam
Şişesin, Seyit Efendi

Ölçtün özeni, özeni
Bana eyledin düzeni
Yerin katıran kazanı;
Düşesin, Seyit Efendi. (7)

1950 yılında, Kore Destanı’nı satmak için Mersin’e gelen Talibi, destan satarken belediye zabıta memurundan dayak yer. İtişme-kakışma sırasında üstü-başı yırtılır. Madalyası yere düşer. Bunun üzerine aşağıdaki yergiyi yazar:

Destan satam dedim, kavga kabarttı
Halk içinde kendisini kubarttı;
Göğsümdeki madalyayı koparttı
Ağır tazyik yapar, beni susturur.

Her esnafa bir bahane buluyor,
Hemen yakasını ele doluyor,
Herkesin rızgına mani oluyor,
Garaz yapar, bazılarını ezdirir. (8)

Aşkı Veysel, parasını verdiği halde bir türlü alamadığı baltası için, dolandırıcı Irıza’yı şöyle yerer:

Irıza mı, senin adın?
Nittin baltayı, baltayı?
On beş pangınotu yedin,
Nittin, baltayı baltayı?(9)

Baharözlü Feryadi’de, misafir olduğu evin sahibini tatlı bir mizah üslubu içinde yerer:

Sana dedim ev sahibi,
Nittin çorabı, çorabı?
Hain görmedim senin gibi,
Nittin çorabı, çorabı?

Seni kınar bütün Aylı
Sana derler, kötü huylu;
Kara yüzlü, kısa boylu
Nittin çorabı, çorabı?

Misafire hizmet sünnet,
Etmeyenler bulmaz cennet
Mistan gilin Gücük Mehmet
Nittin çorabı, çorabı? (10)

Bu kısa örneklerden de görüldüğü gibi, halk şairleri günlük yaşantıları içinde hırsız, dolandırıcı, haksız, saygısız kişileri bazen ad vererek, bazen de meslek unvanlarıyla taşlayıp yererler.

2. HAYVANLARIN TAŞLANMASI

Halk şairi günlük yaşantısı içerisinde evcil olan ve olmayan hayvanlarla iç içedir. Halk şairinin günlük yaşantısında evcil hayvanların büyük bir yeri vardır. Çünkü, köylünün geçimi tamamen bu hayvanlara bağlıdır. Motorlu araçların tarlaya girmesinden çok önce tarım tamamen öküzlerle yapılıyordu. Bu yüzden halk şiirinde öküz, bolca işlenmiştir. Öküz sahibi olmayan köylülerin çektiği sıkıntılar çoğu zaman mizah konusu olmuştur.

Halk edebiyatımızda ödünç alınan, işe yaramaz öküzleri hicveden bir çok taşlama vardır. bunlardan biri de Baharözlü Feryadi’nin “Boz Öküz Destanı”dır:

Komşusundan bir çift öküz alan Feryadi, bu öküzlerle tarlasını süremediği gibi, ekilen tohumları da kuşlar toplar.

.. .

Öküzün gözünden akıyor yaşlar,
Abdest almaz emme, namaza başlar.
Evleklerle ekili, topluyor kuşlar;
Kuşa yağma ettirdin malımı öküz.
. . .

Bir baş dürüst gitmez, her yerde yatar,
Sana güvenenin ocağı batar,
Bastığın tarlada ekin mi biter?
Bugün benim kırdın, belimi öküz.
. . .

Feryadi’yim seni koşmaz olaydım,
Bugün bu tohumu saçmaz olaydım,
Uğursuz, peşine düşmez olaydım,
Ne sarpa uğrattın yolumu öküz. (11)

Halk şairleri, öküzün yanı sıra diğer hayvanları da belli bir olay akışı içinde hicvetmişlerdir.

Şarkışlalı Serdari’nin aşağıdaki taşlaması bu türün çok güzel bir örneğidir. Çarığını kaçırıp saklayan tazıyı şöyle hicveder :

. . .

Sırtında durmuyor çulu,
Seğirtmeye yoktur hali,
On beş günde yer, bir yalı
Memi, bu tazı senin mi?
. . .

Serdari, çarığın saklar
Eline geçerse haklar
Issız odaları yoklar
Memi bu tazı senin mi?

Serdari bir yerde hırsız tazıyı hicvederken , tazının sahibi olan Memi2yi de taşlamaktan geri çekilmez. (12)

Halk şairleri bu hayvanların dışında tilki, fare, çekirge. gibi hayvanları da taşlamışlardır. Ev farelerinden canı yanan Ruhsati, bu sevimsiz hayvanı şöyle taşlar:

Dahi yoktur böyle nursuz,
Utanmaz, rehbersiz, pirsiz
Ne gözümdür kara hırsız !. .
Ya fare durur, ya biz. (13)

3. YAKIN ÇEVREDE GEÇEN GÜNLÜK OLAYLARIN TAŞLANIP YERLMESİ

Halk şairleri, günlük köy ve kasa yaşantısı içinde gelişen ve o çevrede yaşayan insanları ilgilendiren bir takım olayları hicvederler. bu bazen hafifi bir taşlama, bazan ağır bir yergi, bazan da beddua biçiminde olur. Bu taşlamada namus konusu birinci planda gelir. Köylü gelenekçidir. Birtakım ahlak kurallarına, değer yargılarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Herhangi bir kadının veya erkeğin uygunsuz hareketi sert bir şekilde yerilir.

Sivaslı halk şairi İsmet Namlı’nın ‘Bir Dürzünün Boynuzu’ adlı şiiri bu türün en güzel örneklerinden biridir:

..

Koskocaman çatal çatal uzadı,
Bizim köyde bir dürzünün boynuzu;
Cilalandı, pırıl pırıl parladı,
Bizim köyde bir dürzünün boynuzu. (14)

Yine aşık İsmet, gerdek gecesi bakire çıkmayan bir gelini şöyle taşlar:

Dolanıpta gelen şimdi bir gelin,
Dul çıktı ha, dul çıktı ha, dul çıktı,
Güvey hiç kimseye söylemez halın
Lal çıktı ha, lal çıktı ha, lal çıktı.(15)

Köylünün ezeli dertlerinden biri de arazi davası, arazi sulama, ekinin yayılması.gibi tarıma dayalı günlük olaylardır. Bunların çoğu karakolda biter. Fakat sahipsiz kimseler de ona buna dert yanmaktan öteye gidemezler. Baharözlü Feryadi de çaresiz köylülerden biridir. Acı bir yergiyle, ekinini yayanları Allah’a şikayet eder:

Mevlam sana tuttum yüzümü,
Kabul eyle bu niyazım;
Kan ağlattı iki gözüm,
Benim ekinim yayanlar
. . .

Nere gidem, nerde duram ?
Beddua bilmem ki verem;
Sekiz sene çeksin verem
Benim ekinim yayanlar. (16)

4. BELDELERİN YERİLMESİ

Gurbet ilde umduğunu bulamayan, çeşitli güçlüklerle karşılaşan halk şairleri bu beldeleri bazan acı bir dille , bazan da tatlı bir mizahla taşlayıp yermişlerdir.

Karacaoğlan, Karadağ’ı şöyle yerer:

Ey Karadağ, melil melil kalasın
Ateş düşe, cayır cayır yanasın,
Dilerim Allah’tan bana dönesin
Ayrılasın gül memeli eşinden. (17)

İstanbul’da umduğunu bulamayan, günlerce aç ve susuz dolaşan Talibi, duygularını şöyle dile getiri:

Seni methettiler, görmeğe geldim,
Cihanda yok imiş eşin İstanbul,
Seni seven adam zengin olmalı
Parayı istersin peşin İstanbul.
..

Çınar gibi ağaçların çürüsün,
Yer yarılsın, denizlerin kurusun
Duvarlardan örümcekler yürüsün
Belaya uğrasın başın İstanbul. (18)

Deliktaşlı Ruhsati ise çeşitli beldelerdeki güzelleri bazan taşlayıp, bazan yerer.

Divriği sisteminden tezviç etsem
Siyah gözlerini süzegen olur,
Darende’ye doğru yönelüp gitsem
Kızlar hane hane gezegen olur.
..

Her güzele artık inanmıyorum,
Gaflet uykusundan uyanamıyorum,
Sivas’a eyice güvenemiyorum,
Korkarım ömrümü üzegen olur. (19)

5. SOSYAL DEĞİŞMELERİN TAŞLANIP YERİLMESİ

Hemen hemen bütün halk şairleri, içinde bulundukları zamandan ve zamane adını verdiğimiz yoz insanlardan şikayet etmişlerdir. Hızla değişen sosyal yapı ve bu yapıya bağlı olarak değişen değer yargıları; gelenek , görenek, töre ve törenlerine bağlı insanları rahatsız etmiştir. Halk şairlerimizin hemen hepsi, sosyal değişmeleri yeren taşlama ve yergiler yazmışlardır. Everekli Seyrani , bu şarilerin başında gelir. Seyrani şiirlerinde hem genel durumu yermiş, hem de bu duruma sebep olan insanları eleştirmiştir.

Seyrani, Tanzimat’la birlikte gelen sosyal değişmeyi şöyle yermektedir:

Biraz bahsedeyim ehli zamandan
Yahşiler aşağı düştü yamandan
Aralık itleri olmuş kumandan
Uyuz it kurtlara kumand’ediyor.

Buğday unu beğenmiyor köpekler
İplikten aşağı düştü ipekler
Hep sedire geçti itler, köpekler
Hanedan ayakta hizmet ediyor. (20)

Seyrani başka bir taşlamasında da zamaneleri şöyle yerer:

Ormanda büyüyen orman azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez;
Medrese kaçkını, sofra bozgunu
Selam vermek için adam beğenmez.

Ellerin elinde çul firaş olur
Burnu sümüklüdür, gözü yaş olur
Bayramdan bayrama bir tıraş olur
Gider beraber de dükkan beğenmez. (21)

Deliktaşlı Ruhsati de içinde bulunduğu zamanı şöyle yerer:

Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil, mert belli değil
Herkes yarasına derman arıyor
Deva belli değil, dert belli değil

Fark eyledik ahır vaktin yettiğin
Merhamet çekilip göğe gittiğin
Gücü yeten soyar gücü yettiğin
Papak belli değil, börk belli değil(22)

Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Enli fukaranın yüzü gülmüyor
Ruhsati de dediğiniz bilmiyor
Yazı belli değil, hat belli değil. (22)

Şarkışlalı Serdari de çektiği sıkıntıları şöyle dile getirir:

Nesini söyleyim canım efendim,
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Garip bülbül gibi feryat ederim
Açılmadan soldu gülümüz bizim.
..

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fıkara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim.

Evlat da babanın sözünü tutmuyor
Acım diye çift sürmeye gitmiyor
Çocuklar büyüdü, ekmek yetmiyor
Başıma bela dölümüz bizim. (23)

Halk şairleri zamanın gidişatını genel olarak eleştirirken bireysel taşlamalar da yaparlar. Bu taşlamalarda devleti yöneten Padişah, sadrazam, vezir, devlet yönetiminde görev alan müftü, kadı; bu arada devlet memurları, medrese ve tekke mensupları, toprak sahipleri, tüccar ve her çeşit esnaf yerilir. Şahıslar bir tarafta mevki ve işlerine göre yerilirken, diğer yönden huy ve davranış özelliklerine göre de eleştirilir.

Cumhuriyet döneminde de bu çeşit yergilerin zengin örneklerine rastlamaktayız. Köyden gelerek şehire yerleşen insanların çektiği sıkıntılar, apartman hayatının getirdiği umursamazlıklar, önce giyimde, kuşamda ve ahlak anlayışında kör bir Avrupa taklitçiliği en çok işlenen konular arasındadır.

Reyhani’nin taşlaması bu türün en çarpıcı örneğidir;

Bir Abdullah vardı, öldü dediler;
Ne eyoldu kardaş, öldün kurtuldun.
Kefeni komşular aldı dediler;
Ne eyoldu kardaş, öldün kurtuldun. (24)

Aşık Feryadi de kendisini doğru dürüst tıraş etmeyen berber esnafını şöyle taşlar:

Bir berbere geldim tıraş olmaya
Gönülsüz gönülsüz geliyor usta
Canı cavrıyarak tıraş eder mi?
Parasız olduğumu biliyor usta. (25)

Yine Sivaslı bir halk şairi olan İsmet Namlı, bir kısım doktorları şöyle yerer:

Hiç yoksa hastanın para yanında
Gelmeden doktor bey ilaç yazmadı
Dertli dura dura kapı önünde
Ölmeden doktor bey ilaç yazmadı. (26)

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.

Sonuç:

Divan edebiyatının Hiciv‘i gibi halk edebiyatımızda da taşlama ve yergi türü vardır.

Halk şairleri zalimleri, haksızlık yapanları, yetim hakkı yiyenleri taşlamışlardır. Bir yerde sadece aşığı ilgilendiriyor gibi gördüğümüz olaylar, aşığa benzer şartlar içinde yaşayan insanları da kolayca dertleri ve sıkıntıları olabilecek durumdadır. Bu yüzden ferdi unsur çok çabuk sosyalleşebilir. Bir yandan sadece şairle ilgili görülen bir olay, öte yandan başka insanların da hayatlarında görülmektedir. Böylece kimi taşlamaların konuları ferdi olmaktan çıkar, sosyal bir yapıya kavuşur. (27)

Dün olduğu gibi bugün de, yarın da taşlama ve yergiler toplumun aksayan yönlerini dile getiren halk edebiyatı ürünleri olarak işlevini sürdürecektir.

Kutlu Özen (Eğitimci, yazar, folklor araştırmacısı)

Dipnotlar:

1. E. Cem Güney, Folklor ve Halk Edebiyatı İst. 1971 S:265-266
2. Kutlu Özen, Everekli Seyrani’nin Taşlama ve Yergilerine GenelBir Bakış(Makale). Erciyes, Sayı:80 Sayı:5
3. Prof. Dr. İlhan Başgöz, İzahlı Türk Halk Ed. Ant. İst-1968 S:16
4. E. Cem Güney, a. g. e Sayfa:265
5. Kutlu Özen, a. g. m Sayfa:5
6. H. Ferdi Gözler, Seyrani Taşlamaya Yenilik Getirmiştir(Makale)Erciyes, Sayı:80 Sayfa:2
7. Ruhsati, Hazırlayan : E. c. Güney -Ç. E. Güney İst. Maarif Kitaphanesi Sayfa:49
8. Kutlu Özen, Halk Şairi Talibi Coşkun(Makale)Sivas Folkloru, Ekim 1976 Sayı:45 Sayfa. 27
9. Aşık Veysel, Dostlar Beni Hatırlasın İst. 1973 Sayfa:241
10. Aşık Feryadi (Güldane), Hazırlayan:Kutlu Özen Sivas-1983 Sayfa:51-52
11. Güldane, Sayfa:49-50
12. Şarkışlalı Serdari, Hazırlayanlar:Kadri Özyalçıner -Kemal Gürpınar Sivas-1938 sayfa:50-51.
13. Ruhsati, Sayfa:215
14. Aşık İsmeti, Hazırlayan:Doğan Kaya Sivas-1984 Sayfa:149
15. Aşık İsmeti, Sayfa:150
16. Güldane, Sayfa:53
17. Karacaoğlan, Hazırlayan:Cahit Öztelli İst-1970 Sayfa:142
18. Talibi Coşkun, a. g. m Sivas Folkloru Sayı:45 Sayfa:15-16
19. Ruhsati, Sayfa:187
20. Seyrani, Sayfa:155
21. Seyrani, Sayfa:184
22. Ruhsati, Sayfa:92-93
23. Halk Edebiyatında Yerme ve Güldürüler, Hazırlayan:V. c. Aşkun Ankara-1973 Sayfa:26-27
24. Halkın Sesi Halk Ozanları, Hazırlayan: Hüseyin Çırakman Ankara-1973 Sayfa:26-27
25. Güldane, Sayfa:47
26. İsmeti, Sayfa:145
27. İlhan Başgöz, a. g. e Sayfa:16-17;Türk Halk Şiiri, Hazırlayan:T. K. Makal İst-1975 Sayfa:32;Örneklerle Türk Şiiri Bilgisi, Hazırlayan:Cem Dilgiç Ankara-1983 Sayfa:339, Halk Şiirinde Türler, Hikmet Dizdaroğlu Anlara-1969 Sayfa:107

Ayrıca bakınız:

TÜRK HALK EDEBİYATI

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu